Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos |
|
||||||||||
|
1. Varyasyon Evrime Kanıt Oluşturmaz Varyasyon, bir tür içinde genetik bilginin farklı kombinasyonlar sonucu çeşitlenmesini ifade eder. Bu, genetik bilgi havuzunda zaten mevcut olan özelliklerin farklı bireylerde farklı şekillerde ortaya çıkmasıdır. Örneğin, insanlar arasındaki boy, saç rengi veya göz şekli gibi farklılıklar, genetik varyasyonlara dayanır. Ancak bu çeşitlilik, yeni bir genetik bilginin oluştuğunu göstermez. Canlılar, genetik havuzlarındaki mevcut bilgilerle sınırlıdır ve bu sınırlar aşılamaz. Darwin, teorisini oluştururken varyasyonların sınırsız olabileceğini öne sürmüştür. Ancak 20. yüzyılda yapılan genetik araştırmalar, varyasyonların belli sınırlar içinde gerçekleştiğini ve bu sınırların ötesine geçilemeyeceğini ortaya koymuştur. Nitekim, evrim teorisinin savunucuları tarafından sıkça örnek gösterilen Galapagos ispinozları, Darwin'in iddia ettiği gibi türler arasında bir geçiş olmadığını, yalnızca varyasyonların mevcut olduğunu göstermektedir. 2. Genetik Değişmezlik (Genetik Homeostaz) Canlı türlerinin genetik yapılarında sabitlik olduğu, modern genetik biliminin ortaya koyduğu önemli bir gerçektir. "Genetik homeostaz" adı verilen bu ilke, canlıların genetik yapılarının belli sınırlar içinde kaldığını ve varyasyonların ötesine geçemediğini gösterir. Örneğin, hayvan yetiştiricileri, farklı inek türlerini çiftleştirerek daha fazla süt veren türler elde edebilirler. Ancak bu süreçte inekler, başka bir tür haline dönüşemezler. Luther Burbank ve W.L. Johannsen gibi bilim insanlarının çalışmaları, canlılarda oluşabilecek değişimlerin bir sınırı olduğunu ve bu sınırların hiçbir zaman aşılamadığını açıkça ortaya koymuştur. 3. Mutasyonlar ve Antibiyotik Direnci Evrim teorisinin temel dayanaklarından biri de mutasyonların yeni genetik bilgiler oluşturduğu iddiasıdır. Ancak, mutasyonlar genellikle genetik bilgiye zarar verir ve faydalı değişimler oluşturmaz. Antibiyotik direnci gibi örnekler, evrim teorisinin savunucuları tarafından sıkça dile getirilse de, bu durum evrimin bir kanıtı değildir. Antibiyotiklere direnç geliştiren bakteriler, yeni genetik bilgi üretmez; var olan genetik özelliklerin çevresel seçilim sonucunda baskın hale gelmesinden ibarettir. Antibiyotik direnci, genetik çeşitlilik içinde zaten mevcut olan direnç genlerinin seçilim yoluyla öne çıkmasıdır. Bu süreç, genetik bilginin artmasını değil, mevcut bilgilerin yeniden düzenlenmesini sağlar. Benzer şekilde, DDT’ye direnç geliştiren böceklerde de aynı mekanizma gözlemlenir. Bu durumlar, evrimin yeni türler oluşturduğu iddiasını desteklemekten uzaktır. 4. Doğal Seleksiyonun Sınırlılıkları Doğal seleksiyon, çevreye uyum sağlayan bireylerin hayatta kalmasını ifade eder. Ancak doğal seleksiyon, yeni genetik bilgi oluşturmaz; yalnızca var olan genetik bilgiyi yeniden düzenler. Bu durum, bir türün başka bir türe dönüşümünü açıklamakta yetersiz kalır. Galapagos adalarında yapılan çalışmalar, ispinoz türlerinin, Darwin'in teorisinin öngördüğü şekilde sınırsız bir değişim göstermediğini ve genetik sınırlar içinde kaldığını ortaya koymuştur. 5. Evrimin Teorik ve Bilimsel Eksiklikleri Darwin’in evrim teorisi, 19. yüzyılın ilkel bilim anlayışına dayanmaktadır. Türlerin kökenine dair ileri sürdüğü hipotezler, genetik bilginin dinamiklerini bilmeyen bir döneme aittir. Modern bilim, canlı türleri arasında aşılmaz sınırlar olduğunu ve türlerin bir diğerine dönüşemeyeceğini göstermiştir. Evrim teorisi, bu temel biyolojik gerçeklere rağmen hala geçerli bir teori olarak sunulmaya çalışılmaktadır. Özellikle varyasyon, doğal seleksiyon ve mutasyon gibi mekanizmaların evrimsel süreçlere yol açmadığı, ve aksine bu mekanizmaların genetik bilgiye herhangi bir yenilik eklemeden mevcut varyasyonlar içinde sınırlı değişiklikler meydana getirdiği bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur. Evrimsel biyolojinin bu noktadaki açıklamaları, çoğu zaman gözlemlerle çelişen ya da eksik kalan noktalara sahip olup, genetik değişimlerin türler arası büyük dönüşümler yaratacak potansiyele sahip olmadığı gerçeğini göz ardı etmektedir. 6. Fosil Kayıtları ve Geçiş Formları Evrim teorisinin en büyük dayanaklarından biri fosil kayıtlarıdır. Ancak fosil kayıtları, evrimin öne sürdüğü türler arası geçiş formlarını sağlamaktan uzaktır. Fosil buluntuları, genellikle türlerin sabit kalmış özelliklerini gösterir ve büyük evrimsel dönüşümleri destekleyecek ara formlar bulunmamaktadır. Darwin, fosil kayıtlarında eksiklikler olduğunu kabul etmiş, fakat bunun gelecekte bulunacak fosil örnekleriyle düzeltileceğini öne sürmüştür. Ne yazık ki, bugüne kadar yapılan kazılarda evrimi destekleyecek ara formlar bulmak mümkün olmamıştır. Bunun yerine, fosil kayıtları genellikle türlerin birbiriyle benzer ama kesin bir geçiş göstermeyen yapılarla varlıklarını sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. Örneğin, "halkalı sıçan" ile "fare" arasındaki farklılıklar gibi, çoğu fosil türü kendi içinde belirgin sınırlar gösterir. 7. Biyolojik Karmaşıklık ve Tasarımın Kanıtı Biyolojik organizmaların karmaşıklığı, evrim teorisinin zayıflayan bir başka dayanağıdır. Canlıların sahip olduğu biyolojik sistemler ve işlevler, çok yüksek bir düzeyde hassas bir şekilde organize edilmiştir. Herhangi bir parçanın kaybı veya değişmesi, sistemin çalışmasını durdurabilir. Bu tür kompleks sistemler, evrimsel süreçler ile açıklanamayacak kadar özgül ve uyumlu görünüyor. Örneğin, insan gözünün karmaşıklığı, yalnızca rastgele mutasyonlar ve doğal seleksiyonla açıklanabilecek bir özellik değildir. Göz, ışığı algılayabilen, odaklanabilen ve görüntüleri beyinle işleyebilen bir sistem olarak yüksek derecede mükemmel bir işleyişe sahiptir. Bu tür karmaşık yapılar, biyolojik tasarımın ve mühendisliğin izlerini taşımaktadır. Evrimsel biyoloji, bu tür karmaşıklığı açıklamakta zorlanır ve genellikle "bu yapı zaman içinde doğal seleksiyon yoluyla evrimleşti" şeklinde belirsiz bir açıklama sunar. Ancak, bu açıklama, gözlemlerle uyumsuzdur, çünkü karmaşık bir yapının tüm bileşenlerinin bir araya gelmesi için tüm öğelerin aynı anda ve uyumlu bir şekilde var olması gerekmektedir. Bu, evrimsel sürecin rastlantısal doğasına ve yavaş ilerleyişine aykırıdır. Evrim teorisi, başlangıçta bilimsel bir açıklama sunduğu düşünülen bir model olmasına rağmen, genetik ve biyolojik gözlemlerle zaman içinde çelişen birçok eksik ve yanlış varsayım içermektedir. Varyasyonların ve mutasyonların sınırlı doğası, türler arası büyük geçişlerin yokluğu, fosil kayıtlarının yetersizliği ve biyolojik karmaşıklık gibi unsurlar, evrim teorisinin dayandığı temellerin sağlam olmadığını göstermektedir. Evrim, bir hipotez olarak bilimsel literatürde yerini almış olsa da, daha derinlemesine yapılan araştırmalar bu teoriyi çürütmekte ve yerine tasarımcı bir yaklaşımı önermektedir. Bu nedenle, evrim teorisinin kabulü, daha fazla bilimsel kanıt ve gözlemle yeniden değerlendirilmelidir. Bilimsel araştırmalar, doğanın karmaşıklığı ve düzeni karşısında rastlantısal süreçlerin yeterli açıklamalar sunamayacağını, bunun yerine bilinçli bir tasarımın izlerini taşıdığını ortaya koymaktadır. Bu, evrim teorisinin sınırlarını aşan ve bilimin yeni keşiflerine daha uygun bir yaklaşımdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rıdvan Kaya , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |