Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
Yanık sigaramın biriken küllerini döktüğüm kül tablasına bakıyorum da, içimdekilerin bir tarla faresi gibi beynimi kemirmesi yetmiyormuş gibi, bir de kor ateşin harıyla yanmasından rahatlık duymamın, acıyı, acıyla yok etmenin çabasını görür gibi olmamı sağlıyor kendimde. Küllük, kristale benzetilerek yapılmış. Saydam bir cam. Kalın denebilecek ölçülerde. Oval köşeler verilmiş; estetik kazandırma amaçlı. Oyma desenleri de var; albenisi fazla olsun diye. İnsan yapımı bir cisim. Kendisini de böyle alalıyor mudur bunu yapan her kimse. Yoksa tüm insanlara mı özgüdür, albenisi artsın diye görselliğine estetik kazandırmaya çalışmak? Beğenilme isteğinin öylesine güçlü oluşunun altında yatan nedir? Her türlü olumsuzlukların varolduğu yaşamı paylaşmak için bir başkası mı? Yaşamın, acı veren yönlerini paylaşmak da yok mudur, bunun içinde? Neden insanlar o tür istemlerinde sadece mutlu olmayı hedefler? Yaşanmışlıklarında acıyla karşılaştıklarını görmezlikten gelmelerini sağlayan nedir? Sonrasındaki yaşamlarında sürekli bir mutluluğun kendilerini bekledikleri düşüncesinin, sadece anlık bir kapılışın etkisi olduğunu –çok değil- biraz irdelediklerinde göremezler mi? Sanırım, rahatlıkla görebilirler. Ama nedense insanlar olumsuzluklara, bir daha yaşamayacakmış gibi hazırlarlar kendilerini. Bir kül tablası gibi alımlılık kazanıp, beğeni sonrasında içinin, küçük rahatlamalardan arta kalan posalarla doldurulup kirletileceklerini kestiremezler. Bakıyorum küllüğe. Şık, alımlı. İyi dizayn edilmiş. Beğenerek almışım. Pişmanlık da duymuyorum. Olmasını istediğim için satın aldım. Oysa küllük, içimi yakan kendimleliğimi paylaşım amaçlı yaktığım sigaraların zifiri küllerini dökmek için sunulmuş. Ve sigaramdan her nefes çekişimde, ciğerlerimi dolduran nikotiniyle birlikte, ateşin bir kadının gözleri gibi parlaması silikleşmesini umduğum yalnızlığımı kısa rahatlamalar ardından daha fazla artırıyor. Ve neden yalnızlığımı artıracak nesnelere ihtiyaç duyduğuma anlam veremiyorum. Her insanda var mıdır, ateşe körükle gitme güdüsü? Yoksa sırf bana mı özgüdür, gece sancılarımla birlikte bunları fark ettikçe yalnızlığımın derinliklerinde kendimi boğma isteğimin had safhaya çıkışı? İçi izmarit ve küllerle dolmuş tablamın, kirlenmeden önceki albenisinden eser kalmamış gibi. Olanı da kirlilik kaybetmiş. Acaba, ilk gördüğüm an girdabına kapıldığım kadınım da mı, bir gün önümdeki tabla gibi kirlenecek gözümde? Ya da ben, kadınımın gözünde?Bunu asla yaşamak istemem. Tablayı temizlerim. Her yanına sinen kirlilik çöpe atılır. Pırıl pırıl olur yeniden. Ya kadınımı? Ya kadınımın gözünde kendimi? Kirlenirsek nasıl temizleniriz? Ne paklar bizi? Ölüm mü? Kül ve izmaritlerle birlikte tablayı da çöpe atmak gibi olur bu. Oysa tabla temizleniyor. Kirliliğinden eser kalmıyor. Ama ya bizler? Kirlenen yüreklerimizi söküp atmak gibi bir şansa da sahip değiliz. Öyleyse, neden beğenilme çabasına girdik ve neden ârı kalmaya özen göstermeyi amaç edinmeyi düşünemedik? Geç kalmamalı. Korumalı kişiliğimizi. Küllük gibi atılamayacağımızdan, temiz kalmalı yüreklerimiz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © A.Latif İRVEN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |