Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Üzerimdeki kıyafetleri kim giydirdi bana hatırlamıyorum. En son uyumuş olmalıyım herhalde. Gözlerini uzun süre kapayanlara uyuyor diyorlar çünkü yıldız dedikleri şeyler boşluğu kaplayınca. Parlaklık çıkınca da sabah... İnanılmaz bir koşuşturmaca sonrası... Önce duş; hani utanarak girdiğin kabinden yağmura benzer bir şey akıyor ya başından aşağıya... En çokta onu sevdim bu sabah... Ne olduğunu bilmediğim bir koku yayılıyordu o ıslak şeyden. Evde babam olduğunu söyleyen esmer adamın “ su kokmaz” demesiyle şaşırdım kaldım oysa ki... Galiba beni kandırıyor. Ben bu kadar açık renkliyken o nasıl bu kadar koyu ki... Ya kız kardeşim olduğunu iddia eden o bıcır bıcır, pırıl pırıl kız... Yok yok... Kesin bu işte bir iş var... Bana tek tanıdık gelen o evde, odam olduğunu söyledikleri yer... Duvarlarına uzun uzun baktığımda, sanki bana bir şeyler anlatan yüzler beliriveriyor birden. Gözlerimi kırpıştırdığım an kayboluyorlar aniden. Ama beni çağıran bir şeyler var o dört duvar arasında. Dolabın yanından geçerken, kapıya sıkışmış bir gömleğin kolunu tenimde hissedişimde garip değil mi... Yatağın sıcaklığı... Aynanın eski bir dost gibi gülümseyişi... Perdenin saçlarımı yalarcasına esintiye kapılması... Çekmecelerdeki koku... Evet evet, uyuduysam bir gece önce, kesin burada geçirmiş olmalıyım yıldızlı geceyi... Peki şimdiki bu boşlukta neyin nesi... Oturduğum bu masaya beni kim getirdi ki... Ben bu tuşları basıp da ne yapıyorum ki... Her halde hepsinin bir anlamı var. Bilmeden de olsa bir şeyler yapıyorum işte. Kırmızıya boyadığım parmağımın sert kısımları, sürekli üzerinde onlarca garip şekil olan bu şeyin üstünde dolaşıp, tuhaf ama ritmik tıkırtılar çıkarıyor... Garip olsa çevremde bana “ebru hanım, hayırdır ne yapıyorsun” diyen biri çıkardı her halde. Bu normal bir şey olsa gerek... Sabah bana ikram edilen sıcak siyah şey gibi... Ama keşke ağzımın içindeki et parçasını acıtmadan söyleselerdi yavaşça yudumlayacağımı... Neyse; hoşuma gitti ama. Ha bir de şu çantamdan ne zaman çıkardığımı hatırlamadığım şeyle çok güzel oluyor. Duman ve sıcak... Uyumlu bir ikili galiba... Babam ve bana hiç benzemiyor... :) Şimdi dikkat ettim de güneş yer değiştirmiş... Her halde saat dedikleri tik tak ile aralarında kimsenin bilmediği gizli bir ilişki var. Acaba benimde gizli bir ilişkim var mı ki... Ya da her ne olursa olsun unutamayacağım biri... Tanıdık bir yüz... Tanıdık bir bakış... Her şeyi bana unutturan ne acaba... Ne yaşadım kim bilir... Belki de; bu gün sokakta gördüğüm kedi gibi bir yerde öylece kıpırdaman yatıyorum. Çünkü bu ne yapıyor şimdi dediğimde; o hiç bilmediği bir yere gitti demişti beyaz saçlı bir teyze. Belki bende hiç bilmediğim bir yere, bildiğim ama şimdi öylece yattığım bir yerden geldim...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ebru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |