..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Din > Tayyibe Atay




20 Temmuz 2003
Uçuk Düşler :))))))  
Tayyibe Atay
...(nereden anam, babam oluyorlarsa yani(!)..)renginin güzelliği, onlardan türeyen iyi insanları ve mutluluğu; dikenleri, kötü insanları ve acıları simgeliyordu düşüncemde.


:BGIA:
J)))))

Uçuğun biriyim demiştim ya kendim için..sahiden de uçuğum galiba!..bugün işimi gücümü bırakıp çiçekleri ayırdım dinlerine; çakırdikeni gülünü yanıma yardımcı alarak..oysa yapılacak ütüm vardı biraz...pantolonlar kırış kırış, gömlekler ona keza...hepsini naylon, kara bir sepetin içine tıkıştırıp dolaba kaldırdım; bana ne ya!..bana mı güvendiler gençleşmek için...makineden ütülenip de çıksalardı..kim dedi ki onlara “kırış kırış olun,ihtiyarlayın” diye!.hepsi bana dönmüşler..bundan sonra yıkanırsam ant olsunJ)))bir ütüleyenim yok nasılsa, kirli gezeceğim işte! kokacağım ama ihtiyarlamaktan kurtulacağım vallahi!..

Off!..gene atladım konuyu.çiçeklerle idi benim derdim...dinlerinin olup olmadığına taktım kafayı..ne zaman namaz kılıyorlardı çiçekler, ne zaman camiye yada kiliseye, sinagoga gidiyorlardı?...aforoz mevsimleri var mıydı acep? ne zaman oruç tutuyorlardı, ne zaman zekat veriyorlardı? hacca gitmek gibi bir telaşları var mıydı!?..toplumsal değerleri nasıldı acaba? aşk yaşamaktan men edecek töreleri, ayıpları, günahları, kan davaları var mıydı!?..ağlıyorlar mıydı gelin olurken? Ne renk kına yakılıyordu ellerine; elleri var mıydı? bütün bu soruların yanıtını bulmak, öğrenmek için kapısını tıklattım en yaşlı çiçeğin...

Allah allah!..en yaşlı çiçek kimdi ki!..ne çok düşündüm onu seçebilmek için..zorlandım da!..üniversite sınavındaydım sanki(!) hayat meyat meselesi gibi geldi bana bu iş...geleceğim, bunu başarıp başaramadığıma bağlıydı işte!..böyle bir soru olur muydu hiç? en sonunda kararımı verdim: çakırdikenin mor güle benzeyen top çiçeğini seçtim kendime asistan olarak. onu seçişimde gerekçelerim vardı çünkü. adem babayı, havva anayı çağrıştıran yanları mesela...(nereden anam, babam oluyorlarsa yani(!)..)renginin güzelliği, onlardan türeyen iyi insanları ve mutluluğu; dikenleri, kötü insanları ve acıları simgeliyordu düşüncemde.

Dünyanın dört bir yanında, tarih boyunca yaşanan uygarlıkların hangi hayatları yutarak oluştuğunu hatırlamaya çalıştım... ateşin ve suyun ölüm çağıran yüzünü; tekerleğin ve telin ülkeleri yaklaştıran hızını ölçüp biçmeye yetmedi hayalim...ve gelecek neler getirecekti bana?!(bize). varsa aklına bir şey gelen,lütfen açıklasın dostlar! sorularımda boğmayın beni emi!..

Oturup top çakırdikeni çiçeği ile, dinlerine ayırdık tüm çiçekleri...en dar zamandı zaman!..ateşe atılmış canların madımak oteli saatleri mesela... nagazaki, hiroşima vuran kül saniyeler...filistin sokaklarında kol gezen intihar saatleri...ırak çocuklarının can çekiştiği dakikalar ...ne bileyim daha nereler?!...bıçak sırtına, namlu ağzına, bomba misketlerine dayalı ruhların ölüm korkusu...azraile nikahlı ömürler...ne yaptımsa kurtaramadım elinden!..bir çiçekleri kurtardım, bir de kendimi!..bir de çakırdikeni gülünü!..

Dört grup dine ayırdık onları kotardığım çakırdikeni gülü ile beraber: sevgi, hüzün, şiddet, umut!.. pembe çiçekler sevgi dinine mensuptu, maviler hüzün!. kırmızılar şiddet, beyazlar umut!..öteki renkler kırmaydı(yani melez!). tanrısızları temsil ediyordu bu grup çiçekler bir bakıma.

Kendimi düşündüm yine; hangi gruba dahildim ben?!..şimdi tutup ‘tanrısızım’ desem, kırma değildim. hem annem, hem babam aynı ırkın insanlarıydı sonuçta. keşke kırma olsaydım!..özellikle annem kaçak bir aşk yaşayıp alacalı bir renge boyayarak getirseydi dünyaya beni..yüzümün bir yanı siyah, bir yanı beyaz olsaydı!..saçlarım ise sarı!..ama değilim işte!..derimin hepsi gri!..alaca şafağım mübarek..sisli bir gökyüzüne, bulanık denize, kirli bir cama-aynaya, çarşaf giyinmiş bedene benziyordum(!)..ne dinim belliydi ,ne de diyanetim!..

Elma çiçeğini şeftali çiçeğiyle sevişirken yakaladım hem kuzeyin, hem güneyin meyve bahçelerinde...

Menekşeyle belemirin ağladığını gördüm, gün batımında bütün ülkelerde...

Zakkumların zehirlediğine, sarı gülün bülbülü beklettiğine tanık oldum; hiç yere!..

Ve...

Kirazların geline dönüp gülümsediğini izledim bahara; papatyaların fallarla su akıttığını duydum sevdalı yüreklere...

Hiçbirinden vazgeçemedim!..
hepsini tutup bir bahçenin humus kokan toprağına diktim.(yüreğimde..)
her odada, her hücrede tonlar dolusu çiçekler büyüttüm...
gün yirmi dört saat daldım güzelliklerine: kıskandım!..
ne kavga ediyorlardı, ne de vardı bir dinleri!..
hiçbiri namaz kılmıyordu, yoktu seccadeleri...
aforoz mevsimi de neydi!..yoktu ki günahları, çetrefillikleri!..
zekatları renkleriydi...gönlüme koydum!..
hiç gitmediler hacca, bilmediler esvet taşını..
şeytan da taşlamadılar hira dağında!
hele hiç görmedim dört kitaptan ayet okuduklarını...
minareye çıkmadılar ezan okumaya,
çağrısı oldu renk ve kokuları, gittik yanlarına...içimizde genişliği yaşamanın.......

Ve...

öylece duruyorlardı gök altında; yeşil, rengarenk ve dimdik!..
sarmaşık, kol atmıştı gül ağacına;gül kabullenmişti onu!..
papatyanın yeri leylağın altıydı;bembeyaz sırıtıyordu dişleri zamana...
siyah lale göz kırpıp duruyordu mine çiçeğine...
zambaklar kokusunu bedavaya satıyordu gelinciğe...
hesap yapma gibi bir telaşları olmadı hiçbir zaman...bu alış-verişte...
dostlukları çıkara dayanmadı...
hele kan davası nedir bilmediler hiç...
güneşi üleşirken kavga etmediler, savaşmadılar...
öldülerse birlikte öldüler, yaşadılarsa birlikte yaşadılar iklimlerce...
dört mevsimi duyumsattılar bize..
papatyada baharı,
gülde yazı,
kasımpatında hazanı,
kardelende kışı özümsedi duygularımız...

Demek istediğim şu ki: zaten ne demek istediğimi çoktan anladınız!..arife tarif değildi yapmak istediğim şey!..tarife arif bulma çabasıydı. anlayan anladı, anlamayansa çiçeklikten çıkarıldıJ))))...ot olsun böyleleri, gitsin öküz ağzına emi!..J))))

şimdi söyleyin lütfen!
beni kim bağışladı?
tanrı mı,
insan mı!..
çiçeklere sormuyorum zaten
onlar beni çoktan anladı...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Zaten biliyorsunuz...
Gönderen: birsen / ist
13 Aralık 2003
Yazınızı beğendim, hem de çok, yaşam bahçenizdeki renkler daim olsun, ayrıca uçuk olan siz değilsiniz, hem zaten siz de biliyorsunuz..

:: yapılacak işlerinizi yapmayı sürdürseydiniz keşke.
Gönderen: Ercüment Adalıoğlu / herhangibiryer
23 Temmuz 2003
Keşke değil mi? O zaman tüm bunlar olmayacaktı. Böylesine antiteokratik yaklaşımlarınızı çok daha fazlasıyla tatlı-sert bir biçimde verebilmeniz dileğim olmaktan öteye geçemeyecek, biliyorum; her kadın bir çiçektir, her çiçek bir bahçıvana gereksinim duymayabilir. Belki de siz, bir kırçiçeğisinizdir fakat karanfiller sizi bu kadar kızdıracak çok şeyler yapmış olmalılar ki kızgınsınız. Benim buraya bunları yazıyor olmam kızıp/kızmama ortasındaki küçük bir noktadan kaynaklı: Yazınızı beğendim, öfkenizi değil...

:: Anlamak.
Gönderen: latin / ist
22 Temmuz 2003
Ben de anladım, o zaman çiçeğim. Anlamadığım bir nokta, siz mi çiçeklerle konuştunuz, yüreğiniz mi sizinle.... Neyse!!!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Amma Uçmuşuz
Sinekler
İmam Olacağım
Ey Hayat
Zırlamayı Bırak
Zamana Kırıntı
Selam Efendim
Ah Canım
Bitanemi
Dedüdü Dedüdü

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Araba [Şiir]
Bizim Otobüs [Şiir]
Masa 2 [Şiir]
Bostan [Şiir]
Pezoooo [Şiir]
Köprü [Şiir]
Tavşan [Şiir]
Ötanazi [Şiir]
Damlacıklar 4 [Şiir]
İçsel Haber [Şiir]


Tayyibe Atay kimdir?

Yeni şiirin,uzun yıllar yazmama rağmen yeni şairiyim. İnternet ortamı sayesinde okuyucu önüne çıktım henüz. Ne kadar şair olduğumun yanıtını ise okuyucuya bırakıyorum. Bayan yazarların çok az olduğu bir ülkede,duygu ve düşüncelerimi,şiirin ruhu okşayan ,elleyen tarafıyla anlatmaya çalışıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Arif,Behçet Necatigil,Nihat Behram...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.