..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Ceren Emre




11 Kasým 2003
Sabun, Makas, Çömlek  
Ceren Emre
Ve çocukluðumda sadece birkaç sene görüp tanýyabildiðim halde, bütün altý yaþ içtenliðimle sarýlýp, artýk yaþamadýðýný bile bile "Edik Nine sen mi geldin?" diyemem ona...


:CCFA:
sabun

   Oðlumun doðumundan sonra annem bir paket vermiþti; içinden de çocuk zýbýný, çorabý, açýlmaz firkete, ter bezi ve bir adet küçük kokulu sabun çýkmýþtý. Baba tarafýndan ailenin büyüklerinden Ýrebiye (Rabia) Teyze yollamýþtý doðum hediyesi olarak bu paketi.
   
Ýrebiye Teyze, 40 yaþýnda vefat eden babaannem ve geçen sene kaybettiðimiz dayýnýn büyüðü, en büyük kardeþti. Memlekette arkasýnda, neredeyse bir dönüme yakýn bahçesi olan, iki katlý bir evde otururlardý Osman Eniþte ile. Son derece otoriter, son derece titiz ve temiz, kendinden emin, dirayetli bir kadýndý. Etrafýna sonradan üç dört katlý apartmanlar yapýlan bahçenin dört bir tarafýna söðüt aðacý dikmiþlerdi, onlar da büyümüþ de büyümüþtü. Ortada kalan geniþ alana ise her sene yonca ekerlerdi. Bütün yaz o yoncayý çapalar, sular, sonra top top derler, iplerle baðlar ve satarlardý. Senelerce eðilerek bu çapa ve yonca toplama iþini yapmaktan beli böyle bükük kalmýþtý sonralarý.
   
Evinde temizlik, düzen ve sessizlikten yürümeye korkardýnýz. Merdivenler de dahil iki katlý evin her tarafý pýrýl pýrýl habalarla (kilim) kaplýydý. Birkaç kez çýkabildiðim üst katý, hep içeriye güneþ dolmuþ bir ikindi vakti, pýrýl pýrýl aydýnlýk ve edepli bir þýmarýklýk hissiyle hatýrlarým. Çünkü babamýn bu kol akrabalarý arasýnda aþýrýya kaçmayan bir hüzünlü sevgi duyulurdu bana karþý. Sonralarý bu hüzünlü sevgi ve þýmartýlmanýn, babam askerdeyken kanserden ölen, bana da ismi verilen babaannemden dolayý sunulduðunu anladým.
    
En uzun ziyaretlerimiz bayramlarda olurdu. Hararetle, o hiç deðiþmeyen otoriter tavrý ile büyük dededen ortak kalan bahçanýn (bahçe) ortakçýsý, oraya ekilen üç beþ ölçek haþhaþ, oradaki aðaçlarýn bakýmsýzlýðýný anlatýrdý babama. Arada annemle sokak yüzünde oturulan odadan sofaya çýkýp, duvar dibindeki ocaðýn içindeki üçlü ocakta çay demlemeye çýkardýk. Hemen arkasýndan babam kaþ göz iþaretiyle çay bardaklarýný yýkamam gerektiðini hatýrlatýrdý. Bardaklar bahça kapýsýnýn hemen arkasýnda, iki basamak merdivenle inilen dar alandaki çeþmede yýkanýrdý. Arkasýndan bahçaya çýk sýkýldýysan denirdi. Bahçada en çok dut aðaçlarýný severdim. Birisi havuzun üstündeki beyaz ve mor dut, diðeri de bahçanýn yola yakýn tarafýndaki daha ulu ve daha yüksek olan, bu yüzden de yetiþemediðim beyaz dut... Havuz kenarýna çýkarak yediðim bu dutlarýn tadýný unutamam. Ayrýca ekþi elma, mutaf eriði de bulunurdu bahçenin bir köþesinde daha önceden toplanmýþ.
   
Birkaç kez de alacaþ (mercimek ve bulgur karýþýmýndan oluþan bir pilav) yenmiþti bahçedeki bu havuzun yanýnda, o dut aðacýnýn altýnda; üstü helimeli (yemeðin üstündeki yaðlý tabaka) ve bahçeden toplanmýþ taze nane ile süslenmiþ...
   
Önce eþi Osman Eniþte vefat etti. Arkasýndan da uzun ve sýkýntýlý bir yatma döneminden sonra Ýrebiye Teyze... Dut aðacýný ise ömürlerinin son günlerinde evin temeline doðru kökleri uzadýðýndan, evi yýkar korkusuyla kesmiþlerdi.
   
Çocuk zýbýný ve çorabý ise eskidi, küçüldü, atýldý. Açýlmaz firketeler kayboldu. Tarçýn kokulu küçük sabunu ise kullanmaya kýyamadým; oðlumun iç çamaþýrý çekmecesinde sakladým senelerce. Ve ne zaman bu çekmeceyi açsam, ne zaman oðluma bir çamaþýr çýkarsam, çamaþýrlarda o tarçýn kokusunu duydukça, çekmeceden bir kez daha sabunu bulup çýkarýr, bir kez daha o tarçýn kokusunu içime çekerim. Ve bu koku bana ayný zamanda hem oðlumla çalýþmadan evde geçirdiðim onun ilk sekiz ayýný, o bebek saflýðý ve temiz annelik duygularýmý, hem de Ýrebiye Teyzeyi, dut aðacýný ve bahçayý hatýrlatýr karýþýk bir biçimde....
   
makas
   
Üç küçük erkek çocukla dul kaldýðýnda 25 yaþýndaydý. Çocuklarý varlýklý babasýndan kalan mirasýn da yardýmýyla tek baþýna büyüttü. Çocuklar delikanlýlýk yaþýna geldiðinde miras tükenmek üzereydi. Evlenme çaðýna gelen oðullarýndan birini evinin sað duvar komþusunun kýzýný, diðerini de sol duvar komþusunun kýzlarýyla evlendirdi. Evin sadece iki duvar komþusu olmasýndan gerek üçüncü oðlu, Ege’de yakýcý sýcaklarý olan bir memleketten evlendi ve oraya yerleþti. Sol duvar komþusuyla evlenen oðlu da bir Orta Anadolu þehrine yerleþip, orada kalýnca mirastan sona kalan çarþý içindeki han, ortanca oðlu ve geliniyle yalnýz kaldý memlekette.
   
Uzun yýllar mahalleye terzilik yapýp, iç göðneði ve içdonu (erkekler için iç çamaþýrý) diken, mahallenin kýzlarýna gazoz kapaklarýnda özel karýþýmlarla krem hazýrlayan gelini genç yaþta kanserden öldü. Hem de tek oðlu askerdeyken, son bir kez daha kendisini göremeden... Böylece Edik (Atike) Nine memlekette sadece çarþý içindeki han, ortanca oðlu ve torunu ile yalnýz kaldý.
   
Seneler sonra izne geldiðimiz memlekette onu hep daracýk sokaða bakan pencerenin önünde bir minderde dizlerinin üstüne oturup, pencereden bakarken bulurduk. Artýk torunu babam evlenmiþ, yakýndaki bir kasabada Saðlýk Memuru olarak çalýþmaktaydý. Oðlu Bekir Dedemi ise handa bulurduk hep.
   
Alt katýnda artýk kullanýlmayan ahýr, sonradan eve gelen suyun aktýðý tek çeþme, tuvalet ve küçücük bir bahçenin bulunduðu ahþap evin üst katýnda iki oda ve ince, uzun bir sofa vardý. Ön taraftaki sokak yüzü oda Edik Nineme ait olup, kocaman iki kiþilik yataðý ayný zamanda oturma odasý olarak da kullandýklarý bu odada bulunurdu. Bahçeye bakan arka küçük oda ise Bekir Dedeme aitti. Bu oda da sadece tek kiþilik bir yatak ve genç yaþta kanserden ölen ve bana ismini verdikleri babaannemin sandýðý bulunurdu. Bu her iki odanýn da tüm duvarlarý dolaplarla doluydu. Bu dolaplar bana hep çok gizemli gelirdi; iyice karýþtýrýrsam belkide içinden oyuncak çýkar diye her seferinde bir hevesle kapaklarýný açar, karanlýk dip köþelerine iyice bakardým. Fakat bu evde hiç oyuncak yoktu. Dolaplarda sadece Ýstanbul’dan gelen akrabalarýn getirdiði lokumlarýn boþ kutularý, eski kaþýklar ve Edik Ninemin eski yazý kitaplarý bulunurdu.
   
Dolaplarda oyalanacak oyuncak bulamayýnca sýkýntýyla Edik Nineme baþvururdum. Nine hadi bana masal anlat... Kýzým ben masal bilmem....Olsun ama anlat... Bak o zaman tekerleme söyleyivereyim: Var Allah, yok þeytan, þeytanýn arkasý gaytan. Þeytaný arkasýndan çekiverdiydim cýzbýýýýz dedi, kaçtý... Ama bu çok kýsa, bir daha söyle hadi... Kýzým inan olsun baþka bilmem... En sonunda anneme seslenirdi, bu çocuk iyice sýkýldý, sokaða çýksýn bari.
   
Bunlarý yaþarken ben altý, o ise doksanbeþ, doksanaltý yaþlarýndaydý. Yaþýndan dolayý zaman zaman bulanýklaþan bilinci, aðabeyim ve benim için baþka bir eðlence kaynaðýydý. O zamanlar altmýþlý yaþlarda olan dedemi yere göðe sýðdýramazdý. Dedemin yaþýný onsekizden yukarýya çýkarttýramazdýk ona. Bak ama nine biz onun torunlarýyýz, o nasýl onsekiz yaþýnda olur derdik. Yine ýsrarla Bekir’im daha onsekizinde, siz bilmezsiniz derdi. Tam yemekten yeni kalkmýþ halde annem bulaþýða yönelirken o sorardý; kýzým yemeði ne zaman yiyeceðiz, bak geç oldu, ben acýktým!...
   
Diþsiz aðzýnýn içinde artýk iyice sertleþmiþ diþetleri ile artýk her türlü yemeði ezerek yiyebiliyordu. Ama onlar fazla yaðlý, tuzlu, salçalý yemekler yemezlerdi. Dedem yemek yapmayý bilse ve arada sýrada yapsa da, en sevdikleri yemek, içine ekmek doðranmýþ bol tuzlu ayran veya ekmeðin üstüne çalýnmýþ (sürülmüþ) yoðurt idi. Bunu her seferinde bize de yanýnda yoðurdun cinsiyle ilgili bir yýðýn özel açýklama ve ýsrarla sunarlardý. Belki uzun yaþamlarýnýn sýrrýný buna borçluydular.
   
Ýkisinin de aramýzdan ayrýlmasýnýn ardýndan, babamlarýn yerine apartman (!) yapmadan önce boþalttýklarý ahþap evden kalan bir yýðýn eþya, halen babamlarýn bodrum katýnda saklýdýr. Ama içlerinden bir tanesi var ki, tüm yalnýz geçen öðrencilik yýllarýmda ve sonrasýnda hep benimleydi: O tahta kapaklý, porselen düðme tutamaklý dolaplardan birinde bulduðum küçük bir makas... Öðrenci yurdunda, dört kiþi paylaþtýðýmýz odadaki tek makas, bekarlýk yýllarýmdaki üç beþ eþyalýk saray yuvasý evimin nadide parçalarýndan ve hala mutfaðýmda her akþam çocuklarýn süt kutularýný kestiðim, artýk Solingen’in sadece...gen’i okunabilen, karton kutudan baþka þey kesmeyen makas...
   
Bana öyle geliyor ki; sanki o makasý iþlevsiz bir köþeye atýp kullanmazsam, senede birkaç kez rüyamda gördüðüm Edik Ninem artýk rüyalarýma gelmez... Ve çocukluðumda sadece birkaç sene görüp tanýyabildiðim halde, bütün altý yaþ içtenliðimle sarýlýp, artýk yaþamadýðýný bile bile Edik Nine sen mi geldin diyemem ona...
   
çömlek
   
Çok iyi yürekli, insancýl bir kadýn olduðu söylenir, hakkýnda deðiþik hikayeler anlatýlýrdý: Gençliðinde bir gün, rüyasýnda yaþlý bir bilge ona “senin görevin fakirin fukaranýn düðünlerinde yemek piþirmek” deyince, gaipten gelen bu emre uymuþ ve senelerce bir karþýlýk beklemeden fakir fukaranýn düðününde aþçýlýk yapmýþtý.
   Eþiyle birlikte vakitlerinin büyük kýsmýný evlerine dört beþ kilometre uzaklýktaki bahçada geçirirlerdi. Bahça çok büyüktü: Sekiz dokuz dönüm geniþliðinde vardý. Tahta, geniþ bir kapýyla açýlan giriþinde ahýrlar vardý. Evlerinden buraya eþekle geldiklerinde, hayvancaðýz burada konaklardý herhalde. Tam karþýda ise büyücek bir havuz ve tam üstünde de ulu bir kara dut aðacý vardý. Onlar öldükten ve bahça harap hale gelip, bakýmsýz kaldýðý günlerde bile o aðacýn kara dutundan reçel yapýlýp, bana, yaþadýðým þehre gönderildi senelerce. Bir tek bana mý? Bütün torunlar reçel yedi, senelerce o kara dut aðacýndan. Bu aðaçtan sonra ince, uzun bir yoldan bahçanýn arka kýsýmlarýna geçilirdi. Aslýnda bölmeli üç kýsýmdan oluþurdu bahça. Dut aðaçlý kýsýmdan sonra solda haþhaþ ekili kýsýmlar takip edilerek, evli kýsýma gelinirdi. Burada kerpiçten yapýlý iki evcik vardýr ki; ikisi de birer odacýktan ibaretti.
   
Annemler senelerce bu evlerde piþirdiði mucizevi yemeklerden bahsettiler: Ýki kap yemekle yirmi kiþiyi doyururdu. Öyle tatlý sohbeti vardý ki; sohbetinin yanýnda bahçadan toplayýp, piþirdiði fasulyenin tadýný ömrümüz boyunca bir daha hiç bir yerde bulamadýk derlerdi. Odacýktaki ocakta, ateþin üstünde kaynayan toprak göveçte piþtiðinden mi gelirdi o tat, yoksa bütün malzemenin taze taze bahçadan toplanmasýndan mý, yoksa tatlý dilinden mi anlayamadýk derlerdi.
   
Bahçanýn iki bölümünü ayýran bu ara kýsma daha çok sebze ekilirdi. Bir de türüm türüm (buram buram) kokan dorak (kekik benzeri bir ot).... Yine bahça harap hale geldikten sonra bile bu dorak inatla her sene kendi dökülen tohumlarýndan seneye ve bir dahaki seneye yaþam haklarýný saklý tutmakta ýsrar etti. Bahçanýn bu ara kýsmýndan sonra gelen ikinci kýsmýnda da ilk kýsýmda olduðu gibi haþhaþ ekilirdi. Ve bahçenin bütün etrafýný çeviren kaþlar (bahçe duvarý) boyunca büyütülmüþ olan meyve aðaçlarý da dorakla ayný inatçýlýkla yaþamayý sürdürdüler, sahipleri yaþamý terkedip gittikten sonra bile...
   
Babamýn bekar arkadaþlarýyla bahçada yaptýðý güvey eðlentisinin ertesinde, dedesine karþý sahip çýkmýþtý ona. Ne de olsa genç yaþta ölen kýzýndan ona kalan tek yadigârdý torunu. Kocasý orasý bizim ibadet ettiðimiz yer, içki mi içilirmiþ orada dediðinde; öksüzdür, kýrma çocuðu demiþti. Birkaç kez daha tartýþmýþlardý kocasýyla bu torunu yüzünden. Onu diðer torunlarýndan bariz biçimde ayýrýr, korur, kollar, annesizliðini hissettirmemeye çalýþýrdý ona ve hatta torunun çocuklarýna da.
   
Her memleket ziyaretimizde içi kalaylý bakraçlarla süt, yoðurt, kaymak taþýrdý sessizce yan evden, damadý ile damadýnýn annesinin yaþadýðý eve. Torunlar yesin, taze saðdý inekten gelin derdi ertesi gün. Ama ille de akþam üstü, sessizce yan evin kapýsýný açýp, birþey söylemeden, eve sonradan gelen suyun aktýðý tek çeþmesinin önüne býrakýr kaçardý bu dolu bakraçlarý.
   
Hep kýnalýydý saçlarý, kýzýl kýzýl görünürdü yaþmaðýnýn (ince, çiçekli bir kumaþtan yapýlmýþ baþörtüsü) altýndan. Hayata karþý pozitif bakýþ açýsýný ve iyi niyetini son günlerine kadar hiç deðiþtirmemiþti. Artýk felçli olan sað kolunu, sol koluyla kaldýrýr havaya, bak artýk iyi oldum gördünüz mü, kaldýrabiliyorum kolumu derdi. Annemler, anneannemler acaba kendi de inanýyor mu iyi olduðuna, yoksa biz üzülmeyelim diye mi böyle yapýyor derlerdi.
   
Oda oda geniþlettikleri ve bir zamanlar þehrin en güzel evlerinden sayýlan evinde gün geldi yaþayan kimse kalmadý. Ve o orijinal evi boþaltmak, yýktýrmak ve yerine apartman dikmek, yine o en çok sevdiði, en çok kolladýðý torununa, yani babama düþtü. Son bir kez gezerken evi, bu evin duvarlarýna sinmiþ olan bütün yaþanmýþlýklarýn da yýkýlacaðýný ve yok olacaðýný biliyordum evle birlikte. Mutfaðýndaki süt sahanlarýnýn, ahýrýndaki saman sepetlerinin, ara kattaki balkona uzanmýþ asma aðacýnýn, karanlýk odaya sinmiþ, kýzý için dökülmüþ gözyaþlarýnýn, gelin odasýndaki iþlemeli tahta tavan süsünün, demir ustasý oðluna ait el aletlerinin, tavanarasýna çýkan ikinci ara kattaki on, onbeþ ölçeklik buðday ambarýnýn, tavanarasýndaki küplerin, demir parçalarýnýn ve bu evde yaþanmýþ olan bütün hayatlarýn da bu evle yokolacaðýný biliyordum.
   
O zaman dedim; hiç olmazsa Aþanamýn (Ayþe Ana) mutfaðýndan þu yað çömleðini kurtarayým. Ýçine de onun ahçýlýk günlerinden kalan tahta kaþýklarýný doldurayým ve mutfaðýmýn baþ köþesine, ocaðýmýn yanýna koyayým. O zaman belki Aþanamýn ahçýlýk eli bana geçer de, onun güzel yemeklerini ben yaparým; bir kap sebzeyle yirmi kiþiyi doyurur da, yemeðimin tadý tazeliðinden mi gelir, tatlý dilimden mi yoksa anlayamazlar!...

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: devrik cümle akýmý
Gönderen: ersoy / , Türkmenistan
30 Aralýk 2009
Kutlarým, güzel bir çalýþma. Türkçemizde bildiðiniz gibi "bazen" devrik cümleler kullanýlarak o cümlenin can alýcý veya esas verilmek istenen mesajý ön plana çýkarýlýr. Bir yazýda cümlelerin yarýsýndan çoðunda yüklem baþta, nesne ve özneler cümle sonunda ise okuyucu tarafýndan kompozisyonun takibi zorlaþmaktadýr. Genç yazarlara ve yorumcularýna tavsiyem, bir yazý yazarken "olabildiðince" kurallý cümleler kullanarak duygu ve düþüncelerini ifade etmeleridir. Baþarýlar.

:: ....
Gönderen: Suzan Birgören / Ankara
22 Ocak 2004
Anýlarý yazmak zordur bence.Çok deðerli bir þeyi baþkalarýyla paylaþmak demek bu ve beraberinde anýlarýnzý paylaþtýðýnýz insanlarýn hakettiði deðeri verememesi riskini taþýr.Ancak siz baþarmýþsýnýz zoru.Sizin kadar özlem duydum ve keþke tanýsaydým Edik Nine'yi Ayþe Ana'yý.Örgü projeniz gibi yazma projenizi de hayata geçirdiðiz için kutluyorum.Sevgilerimle....




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kitaplar Hep Amcalarýn Olurdu

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Örgü, Þiþ ve Yünler
Kayýp Kitaplar
Deli Memo
An
Yufkalar, Bilgisayar ve Batan Güneþ
Günýþýðý


Ceren Emre kimdir?

Yaþamý kýyýsýndan yaþadýðýmý düþünüyor, daha sahici, daha gerçek bir yaþam istiyorum. Ya bu daha fazla huzursuzluk ve daha çok yorgunluksa?. . . Ama bunlarý göze alabildiðimi söyleceyek kadar da cesur deðilim. O zaman buyur, sadece önüne konulan yemeði yemekle yetin!. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Edebi olarak Buket UZUNER, Orhan PAMUK, Cahit UÇUK, Isabella ALLENDA sayýlabilir, ama asýl asýl yaþam felsefesi etkisi Özdemir ASAF, Hermann HESSE ve elbette NIETZCHE.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ceren Emre, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.