|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
14 Kasım 2003
Sana Sevdayı Ben Giydirdim
ebru
Hiç hesapta yokken kendine bir beden buldu içimdeki hayal sevda. Arsızca yerleşti bedenine. Elleri ellerin oldu... Gözleri gözlerin... Ve ben asla “hayır” diyemeyeceğim aşkıma kavuştum. |
|
Sevdamı düşlerimle besledim ben. Hiç düşlemediğim bir masaldı bu oysa ki. Seni ilk gördüğümde böyle olacağını bilseydim heyecanla geldiğim kapıyı kapatır gider miydim bilmiyorum. Ya da sorsalardı bana “yaşar mısın?” diye “hayır” diyebilir miydim; bilmiyorum. Ama seni sevip sevmeyeceğimi sorsalar “evet” derdim; biliyorum. Çünkü içimde sevdiğim aslında bedensiz bir sendi. Hayal ettiğim sendin. Öpmek istediğim, bağlanmak istediğim sendin.
Hiç hesapta yokken kendine bir beden buldu içimdeki hayal sevda. Arsızca yerleşti bedenine. Elleri ellerin oldu... Gözleri gözlerin... Ve ben asla “hayır” diyemeyeceğim aşkıma kavuştum. Bilirsin severim yıldızları; yıldızlı gecelerde bir ömür gibi sürecek hayaller kurdum sana ve bana dair. Umutlarımı, heyecanlarımı, isteklerimi yatağımın sınırları içinde tek başıma yaşadım, tıpkı senle yaşıyormuş gibi. Sevgiler büyütüp içimden, yıldızlara kadar değdirdim kendimi sonra. Onları rengarenk boyayıp rüyalarına gönderdim. Ben hep güzel hayaller kurdum sana ve bana dair. Hiç keşfedilmemiş topraklarda bize ait odalarda yaşattım bizi. En güzel anları saatin o hain yelkovan ve akrebine lanet etmemeye çalışarak geçirdim. Seni sevmek için vardım sanki. Senin olacağım anlar içindi onca hayat koşuşturması. O sarılışların içindi varlığım...
Mevsimler geldi geçti sevdamızın üstünden ama ne tenin kadar yakabildi bedenimi yaz güneşi ne de yokluğun kadar dondurabildi içimi kışın ayazı. Ben seni sevmek için bir ömrü döktüm ama sevdamızın karşısında tek bir yaprak bile dökemedi kendini hüzünlü sanan sonbahar. Ve asla ruhumda açan goncalar gibi açamadı bahar... Yağmur yağamadı ben yağmadıkça. Güneş doğmadı sen gelmedikçe ve kar kaplayamadı senin gelmediğin yolları. Dünya dönüyormuş... Bana ne... Sen yanımdaysan ömrüm ömür...
Şimdi ne bahar ne de kış sevdamız. Tanımlanamayan bir mevsimdeyiz. Güneşin üzerini kar kaplarken, ateş topu oynuyoruz. Ve canımı acıtmıyor mevsimsizlik. Üzerime giydirip şifondan paltomu, yağmur altında şarkılar söylemeye gidiyorum her sabah. Yağdıkça yağmur, yüzümdeki ıslaklığı kimse fark etmiyor. Saklıyorum kendimi yağmurda. Geceden yorgun düşmüş bedenim her sabah yağan yağmurda yeniden hayat buluyor seni daha çok sevebilmek için. Özlemim o kadar büyüyor ki gecede, her sabahı ömrüme yeni bir milat olarak yaşıyorum.
Yok olacağım yolların taşlarını şimdi kendi ellerimle dizsem de çimentolarını eksik koyuyorum sevgili. Ben o yolları sonu olmayan sevdamız için yapıyorum diye avutuyorum kendimi. Kanatsa da ellerimi beton, seni seviyorum ya... Ve hiç ayaklarımın üstünde durmuyorum o yolda biliyor musun... Beynimi katıp çimentoya egomu taşların arasına diziyorum. Nasılsa eksilen ne varsa sen dolduracaksın ya... Sen herkesten çok seveceksin beni değil mi sevgili...
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
okundukça anlaşılacak olmak çok onur verici. . .
Etkilendiği Yazarlar:
hayat
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|