Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Karanlığa sızmaya çalışıyordu mavi yıldızların sek ışığı, Sessizliğe isyandı parça pinçik bulutlar, Her bir yana savrulan rüzgarların kılıç sesiydi çıldırtan uğultu, Orta yerde, gölgelerin ardındaydı beklenmeyenler sessizce, gizleniyorlardı. Tükenmez kalemlerin tükenişiydi sanki ulumalar, Ayak sesleri tempo tutuyordu hüzün nağmelerinin buz kesmiş feryatlarına, Ağlamış çiçeklerin özlenmiş omuzuydu erken çökmüş topraklar, Dumanı bitmiş kahve fincanlarının geç kalmış kahpe şekerleri uykudaydı, uzaktaydı, Sonsuzluğa hasretti çöken sis, bilmeden yolcusunun sona hasretliğini, Kara kedilerin beyaz bakışları gerçekti, kara değildi beyaz bakanlarınki gibi, Kayıptı diğer yarısı ay dedenin, parça parçaydı o bile, Bir resim yapmıştıki esmer denize, ruhumdan dalgalı, teninden daha beyaz, Çıplaklığına sarmış kolarını, köşede sinmiş tir tir titremekteydi bir gölgenin nüfus kağıdı, Öyle kaçıyordu bir gazete kağıdı rüzgarın meydan dayağından, ümitsizdi, hem dikişi atmış, hem de hırpalanmıştı, Yuvarlanması bittiğinde çarpmıştı kıyafetini özleyen bir hayat ağacının kırışmış bedenine, yar gibi sırnaşıp, sen gibi sarılmıştı, Boy ölçüşürken kayalara çarpan dalgalar, ardındakiler paralananların hasretine dayanamayıp, parçalanmaya koşmaktaydı, Hem belaya, hem sılaya kafa tutmaktaydı bir öksüz avcı, göğsünü gere gere yürüsede belliydi, ağlamaktaydı, Ne sağa ne solaydı yaralı sokak köpeğinin kabadayı bakışları, sensizliğin tam ortasınaydı, Yüksek diyarların alçak gönüllü devriyeleri kanatlarını sensizliğe çalıp çırpmaya çalışırken, Sensizlik yine tam ordaydı, sırtını ufka dayamış ay dedenin resmine bakmaktaydı, Kızarmışlığa teslim etmişti kendini gözlerin akı, ya utanmakta yada kanamaktaydı, Götürmek üzereydi üçüncü yanlışlar bütün doğruları, pusu kurmuş fırsat kollamaktaydı, İnadına yanan çakmak, ürkütücü maskeli gecenin en romantik mum ışığıydı, Hem siyahın tonları, hemde gökyüzüne uzanan kemikleri kırık kollarıydı sigaranın dumanı, Bir su birkintisinin önünde kala kalınacak, zaman duracaktı, Hayalinin nefesi yüzüme çarpacak, teninin kokusu baş dönmelerine yol açacaktı, Önce yüzün belirecekti su birikintisinde, sonra öylece yüzüme bakacaktı, Mangala kömür olmuş tüm duygular önce korlanacak, sonra kül olacaktı, Akciğer kapısının sadık nöbetcileri, kapısını bir açıp bir kapayacaktı, Bakışlara dolacak hatta sığamayıp taşacaktı bir ömrün tüm acıları, Tuzdan başka baharatı olmayacak, sessizlikte yuğurulup rüzgarla kavrulacaktı, Eksi bilmemkaç derecedeki yanağımdan süzülecek, senin yanağına doğru akacaktı, Ulaşıncada, önce dalgalanacaktı yüzün, sonra da dağılıp kayıplara karışacaktı, Yine gülüşüne hasret bir ömrün çıplak gecelerinin, hayalinle dolu sonuna bağlanacaktı, Şaşmayacaktı....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vahan İSAOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |