Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Yapısı,konumu,tipi ve yeri ne olursa olsun bizi içine alan; korunmasızlığımızdan kurtaran, acımıza, üzüntülerimize, sevinçlerimize, korkularımıza birebir eşlik eden dört duvarımız…Bazen yalnızlığımızı unuttuğumuz; bazen yalnız tek başına kalabilmek için uğraşlar verdiğimiz yuvamız. Sevdiklerimizle paylaştığımız hayatımızdaki en önemli buluşma noktamız. Dışarıdaki yoğun koşuşturmanın, stresli ortamların, trafik keşmekeşinin acımasızlığından kendimizi çekip aldığımız yegane sığınağımız. Düşlerimizi, en tatlı rüyalarımızı görürken bize ortak olan; yağmurdan, soğuktan, rüzgardan korunmamızın en güzel son durağı. Soğuk, buz gibi bir kış akşamı sıcacık eve adım atmanın verdiği iç huzuru ve mutluluğu ne kadar da güzeldir. Ya da cehennem sıcağı yakıcı bir güneşli öğleden sonrası bizi karşılayan evimizin o serin havasına ne demeli? Kızgın kumlardan serin denizlere atlamış gibi hissetmez miyiz kendimizi bir anlamda . Her bir köşesinde bizden izler taşıyan, adeta duvarlarına yaşantımızın ve kokumuzun sindiği evimiz. Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama; her evin kendine has bir kokusu vardır. Bu koku içinde yaşayanlarla özdeşleşmiş, onların varlığından aldığı küçük nüanslarla o eve has , o eve özel bir hale gelmiştir. Kendi evimizde yaşarken bunu pek hissetmezken; bir başkasının evinden içeriye adımımızı attığımız anda o başkalığın farkına varırız. Evimiz bir anlamda kişiliğimizin de aynası gibidir. Öyle evler vardır ki, her zaman temiz, derli toplu ve düzenlidir. Bunun aksine öyle evler de vardır ki,dağınıktır. Bu evlerde sanki eşyalar birbirleri ile savaşmaktadır. Herşey üst üste, karmakarışıktır. Eşya kapasitesinin hayli çok olduğu bu tip evlerde yaşayanlar biraz rahat, biraz vurdumduymaz kişilerdir belki de kim bilir? Evler yaşantımızın her anında adeta bir hedef olmuştur bizler için. Yıllar boyu çalışıp, güzel bir eve sahip olmayı düşleriz hayallerimizde. Bir yerden toplu bir paraya sahip olduğumuzda,çoğunlukla emekli olduğumuzda ilk aklımıza gelen şey daha güzel bir ev alabilmektir. Oysaki evler sadece içinde yaşayanlarla güzelleşir ve vazgeçilmeyecek sıcacık yerler haline gelir. Neşeli kahkahaların eksik olmadığı, birbirlerini gerçekten seven ve sayan aile bireylerinin yaşadığı evler hiç tartışmasız en güzel evlerdir.O evlerin sıcacık duvarlarında tüm aile fertleri adeta birbirleri ile kenetlenmiştir. Biten günün akşamında koşar adım, özlemle gelinen mutlu dört duvarlardır onların ki. Böyle evler sevgi kokar, mutluluk kokar. Evin eşyaları sıcacık sarar sarmalar dört bir yanınızı. Buna karşın nice lüks evler, nice trilyonluk villalar vardır ki, içinde yaşayanlar birbirlerini çok az görür, çok az konuşur, çok az dokunur. Böylesi evlerin sıcacık sevgi duvarları olmadığı için özlenmez; hatta sürekli kaçışların yaşandığı seyrek uğranan sıradan yerler haline gelir geçen zaman içinde. Duvarlarına adeta yalnızlığın ve anlaşılmazlığın çivileri çakılmıştır tek tek. Hüznün o gizemli buğusu camlarına yapışmış, sevgisizliğin iç burkan sızıları duvarlarına kazınmıştır. Eşyaların görkemi huzursuzluğun sessizliğinde adeta eriyip yok olmaktadır. Kristal avizeler akıtılan onca göz yaşına ortak damlalar halinde tavandan sarkarken; bohem tarzı klasik koltuklar sahipsizliğin, tükenmişliğin acizliği ile küskün dururlar köşelerinde. Ne gariptir ki, dışarıdan hep sahip olmayı düşlediğimiz evlerdir onlar. Ben en çok yatağımı ve yastığımı özlerim, evimden uzak kaldığım günler boyunca.En konforlu oteller, en kaliteli yataklar bile bana kendi yatağımın, yastığımın güzelliğini yaşatamaz nedense. Orada duyduğum güven ve sıcaklık gibisi yoktur. Her ayrılış sonrası bedenim yatağıma, başım da yastığıma kavuşmanın sevinci ile hiçbir yerlerde bulamadığım huzuru ve güveni bulur kendince. Dört duvarımın sıcaklığı içimi sararken; vazgeçilmeliğini bir kez daha derinden hissettirir her bir köşesi, hele evimin o sevgi kokusu. Dört duvarımız ister milyarlık villa, ister son derece sade, küçücük bir daire; isterse sadece barakadan oluşsun varlığı ve sıcaklığı vazgeçilmezdir. O sıcaklığı tüm ömrünüz boyunca kaybetmemeniz dileği ile. Sevgiyle kalın…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BELGİN ERYAVUZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |