..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yapıtlar > ömer akşahan




17 Eylül 2004
Konfüçyus"u Anlamak...  
ömer akşahan
Yaşadığı çağın siyasi ilişkileri ve toplumsal yaşam biçimi konusunda oldukça kötümserdir Konfüçyus.


:AHBB:
Ömer AKŞAHAN

Konfüçyus'un hayatı hakkında kesin bilgiler yok elimizde. Soylu bir aileden geldiği, önemli siyasal mevkilerde bulunduğu ve hatta adalet bakanı olduğu söylentilerden biri. Bir başka söylentiye göreyse, geçimini sağlamak için koyun çobanlığı bile yaptığıdır. Yaptığı geziler de bir tartışma konusu ama Çin'in pek çok ilini gezdiği konusunda kimsenin kuşkusu yok.
Kendi sözleriyle; onbeş yaşında kendisini öğrenmeye vermiş Konfüçyus, otuz yaşında iradesine sahip olmuş, kırk yaşında şüphelerden uzaklaşmış, elli yaşında "göğün emrini" öğrenmiş, altmış yaşında seziş yoluyla her şeyi kavramış ve ancak yetmiş yaşından sonra -doğru olan şeylere zarar vermeden- kalbinin isteklerini yerine getirmiş!
Yaşadığı çağın siyasi ilişkileri ve toplumsal yaşam biçimi konusunda oldukça kötümserdir Konfüçyus. "Konuşmalar"ından bir öğreti çıkarmaksa zordur. Daha çok, kötü bir yönetim altında acı çeken insanların gözlemlenmesinden kaynaklanan "doğru yönetici" ütopyasıdır onun felsefesi. Söyledikleri hep halkın yaşam standardını yükselten, onlarla uyum içerisinde olan bir yönetici kimliği üzerinedir ve bir toplumsal uzlaşma arayışındadır. Sorunların başında halkın cehaletini gören üstad, "Konuşmalar"a "Öğrenmek" bölümüyle girer.
Konfüçyus'u bir yazarımız şu sözlerle tanıtıyor; "Birçok kitap okuduğu ve bunları el kitabı olarak kullandığı bir gerçektir. Okuduklarını kendi fikirleriyle birleştirerek ortaya koymuştur. Bilgiyi sadece bilgi için edinmemiş, bunu ahlak ve devlet meseleleriyle ilgili çalışmalarında ve öğreniminde temel yapmıştır. Bununla, ızdırap içinde olan dünyayı saadet ve refaha kavuşturacak bir yol bulmağa çalışmıştır".
Kendisini "yaratıcı olmaktan ziyade nakledici" olarak niteleyecek kadar alçakgönüllü olan Konfüçyus, "Konuşmalar"ında pek çok konuda erdemli davranış biçimlerini belirtiyor. Ancak, devlet yönetimi konusunda söyledikleri özellikle ilgiye değer; üstad, hükümeti iyi bir şekilde yönetmek için iktidarda olan kişinin beş üstün şeye değer verip, dört kötülükten uzaklaşması gerektiğini söyler. O, beş iyi şey şunlardır; "İktidarda olan kişinin aşırı derecede harcama yapmadan yararlı olması, halkına pişmanlık getirmeyecek görevler vermesi, aç gözlülük etmeden istediği şeyi alabilmesi, gururlu olmadan itibar kazanması, korkunç olmadan yüce olması...”
Dört kötü şeyse; "Halkı eğitmeden ölüme sürüklemek(buna zulüm denir), onları haberdar etmeden, ani olarak işe koşmak(buna baskı denir), acil olmayan buyruklar çıkarıp, sonra bunların hemen uygulanmasını istemek(buna gaddarlık denir), insanlara bir şey verirken veya onları ödüllendirirken cimrilik etmek(buna yersiz davranış denir). İnsan karakterinin doğuş yoluyla değil, eğitim ve toplum kurallarıyla şekilleneceğini düşünen Konfüçyus, bu karakter yapısının olgunlaşması için müzik ve şiirle ilgilenmesi gerektiğini savunuyor.
İşte Konfüçyus’tan anlamlı birkaç söz:
*Dsî,hükümetin özü ile ilgili soru sorar. Usta da.”Halktan önde gitmek ve onu cesaretlendirmek.”
*”Bütün gün, ruhu hiçbir şeyle meşgul etmeden yemek yemek ve başka hiçbir şey yapmamak çok kötü bir durumdur. En azından satranç ve dama tahtası da mı yok? Bunlarla uğraşmak, hiçbir şey yapmamaktan iyidir.”
*Gerçek saf rengin tanınmasını engelleyen menekşe renginden nefret ederim. Eski ses sanatını rahatsız eden, şaşırtan modern müzikten nefret ederim. Devleti ve toplumu sarsan belagatçı gevezelerden nefret ederim.”
*Ölçülü olmak ve dengeli kalmak insani kusursuzluğun zirvesini oluşturur. Lakin bu zirve uzun zamandır çok ender bulunur insanların arasında.”
*”Teşvik edilecek üç türlü dostluk vardır ve üç de zararlı dostluk türü. İçtenlikli olanla dostluk, değişmez olanla dostluk ve bilgili olanla dostluk; bunlar teşvik edilmelidir. İçten olmayanlarla dostluk, yaltakçılarla dostluk ve gevezelerle olan dostluklarsa zararlı olanlardır.”
*”Eğer üç kişi beraberce yoldaysak, yol arkadaşlarımın ikisi öğretmenimdir. Birinin, iyi yanını taklit edebilir, öbürünün ise kötü yanını kendimde engelleyebilirim.”
*”Bir ülkede adalet ve düzen hüküm sürüyorsa, o ülkede devlet memurunun sadece maaşını düşünmesi utanç verici bir şeydir. Eğer bir ülkede adaletsizlik, düzensizlik ve haksızlık sürüyorsa, o ülkede memurun maaş alması bile utanç verici bir şeydir.”
*Başka insanlar tarafından tanınmamış olmayı kendine dert etmek yerine, gerekli yeteneklere sahip olunmadığı için hayıflanmak gerekir.”

Kaynak: 90 Dakikada Konfüçyus, Paul Strathern, Çeviri;Yücel Sivri, Gendaş, Ekim 1997, İstanbul







Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbahar Soloları
Köşe Yazarlığı
Efeler, Yörükler, Türkmenler
Sözlence
Aynı Dili Konuşmak
İsimsizler
Okumadığım Her Şey, Bir Şenliktir!
Kum Tanesi İle Yosun
Velad'la Mariya...
Sokrat Chat Yaparsa...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.