Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
07 Ocak 2002 Pazartesi. Hani yaz derdin ya,işte yazıyorum dedem,bin bir acı içinde, bin bir zorluk peşinde,seni yazıyorum. Okuyamayacaksın ama en azından hisset.Seni çok özlüyorum. Başlangıcın sonunu görmek gözlerinden. Dur!!! Ne olur ölme dede. Ne olur ölme.Mevsimin duygularımı darmadağın ettiği bir zamanı yaşatıyorsun bana. Kaldı ki ben henüz hazır değilim senin çekip gitmene. Neden konuşmuyorsun,neden gözlerini açmıyorsun bana. Hiç böyle görmemiştim seni. Hiç böyle tepkisiz yatacağını beklememiştim. Nereye gidiyorsun dedem, hani senin anlatacağın öyküler bitmeyecekti,hani yaşadıkların tükenmeyecekti. Nereye gidiyorsun dedem,böyle izinsiz böyle konuşmadan,neden bırakıyorsun bizi. Konuşmaya çalışıyorsun,mırıldanıyorsun gözlerin kapalı olarak.İçim parçalanıyor,gözlerine bakıyorum, gözlerin açılmıyor,dudakların birleşmiyor,nefes alıp verdikçe sen, ben nefessiz kalıyorum.Yaşadıklarımız geliyor aklıma, eski bir filmin yıpranmış görüntüsünde boğuşur gibi. Odada herkes suskun,herkes birbirinin yüzüne bakıyor anlamsızlık kovalarcasına,herkes birbirinden kaçırıyor gözyaşlarını. Ki sen dedem, bunları asla görmüyorsun, hissetmiyorsun bile. Öylece yatıyorsun karşımda. Biliyor musun,ben ellerinde büyürken sana çok yalan söyledim. Bahçeye bıraktığın zemzem suyunu ben döktüm çiçeklere. Çatıda kedi kovalarken ben kırdım bütün kiremitleri. Bacanın içini ben doldurdum taşlarla.Ben yaktım bütün kibritleri yatağın altında.Ben sakladım bütün kapıların anahtarlarını.Bunları sana itiraf edemedim dedem, Sana söyleyemedim bütün bunları,çocukluğuma ver sen yine de.Kulaklarımı çektiğin zamanlara say dede. Biliyorum yetmeyecek ama,elimden bir şey gelmiyor.Seni çok sevdim,her zamanda çok seveceğim.Bütün bunlar için beni affedecek misin ki dedem. Sen yatıyorsun ya karşımda şimdi.Ben hatırlıyorum, kas gerilmesi yaşadığım ve bacak sinirlerimin çalışmadığı zamanlarda beni sırtında taşıyıp ta, doktorlara götürdüğün günler geliyor aklıma. Hani öğretmenlerim bana inanmamışlardı da,sende onlara kızmıştın. Sırtlanıp beni eve getirmiştin. Çok iyi hatırlıyorum bu olay evin bacasına taşları doldurduğum günün ertesi olmuştu. Sende hatırlıyor musun şimdi dedem. Hadi gözlerini aç, bir şeyler söyle bize. Bak herkese nasılda ölümü hatırlattın bir anda. Bir anda atılan kahkahaları,sohbetleri,nasılda kestin keskin bir bıçak gibi. Meğerse seni seven ne çokmuş dedem. Bak herkes yanı başında seni seyrediyor. Uyan be dedem,uyanda bir bak gözlerimize.Bak nasılda kızıla çalan gökyüzü gibi yüreğimiz kar topluyor. Hem daha bana verdiğin üç aylık vergi iade zarfını teslim etmedin bankaya.Hani sen okuyamıyorum derdin de, başımda beklerdin doldururken. Bazı yıllanmış fişler karışırdı da içine,güldürürdün beni. Hani bir baston almıştık sana,bu çok cafcaflı bunu kullanmam ben deyip,köşe bucak saklardın evin içinde.Anneannem çıkarırdı onu sakladığın yerden, sen yine saklardın. Baston mu kullanacağız bu yaşta derdin.Kullanmadın da gerçekten dedem. Şimdi sakın gitme ne olur. Gel beraber saklayalım bastonu, kimseler bulamasın. Doktorunla konuştuk.Senin ve anneannemin haberi yok.Beyninin üçte biri ölmüş.Sinir sistemin tamamen çalışamaz durumdaymış.Göz kapaklarını bu yüzden açamayacakmışsın artık.Dilini kullanamayacakmışsın. Dedem ne oldu sana böyle. En son konuştuğumuzda çerez istemişti canın. Bir koşu alıp gelmiştim. Ne oldu da böyle sana tenimizi yakan bir ocak ortası,apar topar hastaneye kaldırdık yorgun bedenini. Haberin yok senin ama,ambulansın sirenlerini açtığı ilk anda içim parçalandı.Önümüzde üçer beşer sağa kaçışan araçları,yol kenarında şaşkın ifadeleriyle bakan insanları ve arkada senin hareketsiz yatışını aklıma getirdikçe yaşamın sınırını ve her şeyin boş olduğunu anlayabiliyorum. Aynı damardan iki serumla hastanenin acil kapısına demirlediğimizde sedye ile yatacağın nöroloji bölümüne kadar başındaydım.Sen göremiyordun dedem.Görseydin de zaten pek bir şey değişmeyecekti. Hayata dair hiçbir şey yenilenmeyecekti. Gözlerin kapanmadan önce gördüğün her şey yine aynı olacaktı dedem.İnsanlar,itiş kakışlar,bağrışmalar,her şey,ama her şey aynı kalacaktı. Nerede olduğunu bilmemek,ve sana acı ile bakan insanları görememek önemli değil artık dedem. Onlar senin için önemsizler artık. Şimdi yanı başında herkes umutsuzca bekliyoruz. Umudu yitirmenin,her yeni gelen güne umutsuzlukla merhaba demenin acısını çekiyoruz içimize.Gözlerim kaçırıyor beni senden uzaklara.Çevreme baktığımda tebessümü unutan yürekler sarıyor dört bir yanımı. Yaşamanın ucuzluğu,nefes alıp vermenin zorluğu tıkanıyor boğazıma. Ben hayatı böyle bilmezdim dedem.Ben hayatı böyle tanımazdım. Belki gözlerini açar da,bize yine avcı arkadaşlarınla yaşadığın maceraları anlatırsın,belki anneanneme yemeğin tuzu hakkında birkaç yorum getirirsin yine dedem.Ve belki de bayramlarda gözlerinin içi yine güler.Kim bilir. İlgisiz şeylerden acı çekiyorum artık.Baktığım her yerde yatağında hıçkırıklara tutulmuş yorgun bedenin geziniyor.Hareketsiz ellerin,tepkisiz parmak uçların. Sıkıyorum soğuyan ellerini.Gözlerimi hiç böyle yormamıştım ağlarken. Böyle hiç yutkunmamıştım sessizliği.Suskunluğu böylesine telaffuz etmemiştim dedem.Senden tebessüm etmeni bekliyorum.Son kez gülümsemeni istiyorum bana.Beni unutmamanı istiyorum dedem.Beni unutma,tıpkı benim seni unutmayacağım gibi ,bizim seni asla unutamayacağımız gibi. Biliyorum vedaların dönüşü vardır,ama senin bana bırakacağın,o dağ gibi yüreğinden küçücük kelimelerle bir elveda.Şimdi izin verirsen,son kez öpüyorum dedem seni.Bayramlarda ve kandil gecelerinde görüşemeyeceğiz artık,hafta sonları dağlara çıkamayacağız seninle.Ama eninde sonunda buluşacağız.Biliyorum. Bu yüzden,şimdilik elveda dedem,elveda... Bir gün gelirde unuturmuş insan, En sevdiği hatıraları bile, Bari sen her gece yorgun sesiyle, Saat on ikiyi vurduğu zaman, Beni unutma, Çünkü ben her gece o saatlerde, Seni yaşar ve seni düşünürüm, Hayal içinde perişan yürürüm, Sen de karanlığın sustuğu yerde, Beni unutma.. (Ü.Yaşar)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Birkan ASKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |