Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Bir telaş vardı sokaklarda. En çok da üniversiteye yakın bu "yurt sokağı"nda. Kimisi akşam yemeğinden dönüyor, kimisi de akşam namazına yetişmeye çalışıyordu. Yer-gök araba sesi ile inliyordu. Lâkin köşede ıssızmış gibi duran ONKOLOJİ Servisi'nde işler sessiz-sedâsız ilerliyordu, gecenin densizliğine inat! Servis'ten çıkan iki stajyer doktor aralarında bir vakayı tartışıyorlardı. Bugün aynı zamanda mevlid kandiliydi. Mevlid neydi, kandil mum mu demekti?! Temel bilgilerden yoksun yetişmişti bu sıkı dostlardan birisi. Diğeri, hayatın anlamını kavramış ve temel dini bilgileri, Anadolu insanına has heyecanıyla öğrenmişti zamanında. Şimdi sıra başkalarındaydı. Bu konuların cahili olan dostuna kısa bir açıklama yaptıktan sonra onun da kandilini kutlayıp bir teklifte bulundu. Teklifi kabul gördü. Hızla hareket etmeye başladılar. Metroya binmey niyetlendilerse de saat aleyhlerine işliyordu. Vazgeçtiler. Uzun uzadıya düşünmeden "taksi!" dedi bilgili olanı..."Kocatepe" dedi taksiciye. Arabanın teybinde güzel bir ilahi vardı. İçinden, "Tevafuk!" diye geçirdi bizimkisi. Arabayla yaklaşık sekiz dakikada Kocatepe'de oldular. Daha ezana biraz vardı. Oyalandılar biraz. Ordan burdan konuştular. Sonra bilgili olanı "Annemleri aramam lazım dedi!" Diğeri hiç annesini aramamıştı böyle bir sebepten dolayı. Şaşırdı. Şaşkınlığına karışan çocuk sesleri ile uzaklara gitti. Çocukken bir iki kere camiye gitmişti. Bir keresinde camide yaramazlık yapıyorlardı. Sakallı bi dede onları kötü dövmüştü. O gün bugündür cami onun için yüzünde ve sırtında ağrı meydana getiriyordu:) Acı acı gülümsedi. Kocatepe'ye hiç gelmemişti. Yaklaşık beş senedir Ankara'da olmasına rağmen bu mekâna nedense hiç işi düşmemişti. O bunları düşünürken, bir delikanlı gül uzattı ona. "Abi buyrunuz. Bugün Efendimiz'in doğum günü" deyiverdi. Doktor eline aldığı güle neden sonra teşekkür edebildi. Biraz şaşkın biraz utangaç sordu: "Pardon dostum, EFENDİNİZ KİM?" Şimdi hayret etme sırası çocuktaydı. "Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa'dır" dedi. "Sallallahü aleyhi ve sellem" diye fısıldayarak. Ve uzaklaştı. Ezan okunuyordu. İhtişamlı bir ezandı. Derinden yaralandı doktor. Bu yarayı tedavi edecek alet edevatı da yoktu yanında. Hangi merhemi sürmeliydi şimdi, hangi pansumanı yapmalıydı. Bu "şok" etkisi miydi acaba?! Bilemedi. Ezanla birlikte insanların karıncalar gibi camiye doluşmasına da bir anlam veremedi. Cami kültürü olmayan bir insan için cami sıradan bir yapıydı oysa. Şimdi ne kadar "sıradan" hissetmişti kendisini. Aman Allah'ım! Bu tarifsiz duygu da neydi?! Arkadaşı uzaktan ona el işareti yaptı. "Gel" diyordu. Yanına vardı. Beraberce camiye girdiler. İçeride büyük bir kalabalık vardı. Boy boy insanlar, yaşlısı, genci buradaydı. Sonra namaz kılındı topluca. Cemaat, ona şevk vermişti. Bir ara farz kılarken yukarıdaki mahfilden gelen çocuk sesleri onu tebessüm ettirdi. "Burası apayrı bir dünya" dedi kendi kendine. "Kapısını aralayamadığım, aralattırılmadığım apayrı koskoca bir âlem." Salât-ü selâmlar okunurken doktorlar kendilerinden geçmiş vecd içinde geçmişlerini sorguluyorlardı. Sıtkı Sarper Sağlam 20.04.2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sarper SAĞLAM, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |