Ölümden sonra yeni birşeylerin olduğu konusunda umutluyum. -Platon |
|
||||||||||
|
Serin gölgen vurur yüzüme, hasıraltı gölgen, Kışa kaç var sesleri içinde urganla bağlanmış dev zarlar: At! Düşeş! At! Düşeş! Kaç kadın atabilir ki düşeşi sıyrılıp pembe Yalnızlığından? Kaç firar edilebilir ki bir akşamda bir aşktan Bir diğer aşka? O eder! Söz onun, kelimeler onun, yalnızlık onun; Bana ne kaldı? Bana düş kalır. Zamanın kabul görmez yanları tutar çıkışları, bana kırıklık kalır düşülen düşlerden. Senden... Bana kalanı bırak, yanında götürme, onu götürme, düşüme ser. Yollar: Partizan çocukluğumda gördüm, bayrak sallıyordum kalabalığın önünde Caddenin köşe başında... O vardı, o çaldı, onunla geçmişim çalkalandı, Anı sarstı zarlar. At! Düşeş! At! Düşeş! At! Düşeş! Sarsık bir iklim içimizde, aslında yazdı; camlara pislik yağmurlar bırakırdı Bu oyun. Susmayı öğretin bana biraz da; şavkı vuruyor üstüme eski aşkların, Bu oyun; bu dövüşe yakın oyun, bu şiddet oyunu, Ağlamayı öğretin bana, ya da ağlayan ağaçlar gibi ölümsüz olmayı! Mabrahar. Yatak odasında bir sutyen bir çoklarına, Yatak üstünde bir çift göğüs, Bakımlı bir orospu kimi zaman. “yalnızca elli sene seçebilirim yalnızlığı” Onu alma! Yalnızlığı alma! O benim! bana bırak! Yalnızlık bana kalsın! Sen yeni zarlarına bak! Mabrahar. Sen at zarları: At! Düşeş! At, düşeş gelsin, Korkma! Zarlar senin, her şey senin nasıl olsa! Şans, tesadüf ve tüm sevişmeler; Nasıl olsa bencil bir önyargı, nasıl olsa zaman senin; dolan dolan bitmez bütün bu yalan dolan. Şimdi sonbahar... Hüznün ve ayrılığın mevsimi; Yalnızların mevsimi bu; bana bırak Mabrahar! Bak, hepsi senin: yaz, kış, baharlar... Bırak, bir sonbahar yaprağı kaldı yakamda. Şimdi sonbahar... Ağacın kollarından boşalıyor yağmur, geniş yapraklardan, Önce yüzüne, sonra boynuna ve tüm vücuduna yayılıyor damlalar Sonra güneş açıyor, işte gidiyorsun; Yalnızca beni onlar hatırlatıyorlar sana değil mi; onlar: Ağaçların gölgelerinde pisliklerini yıkattığın yağmurlar. Bu bir düş değil; ne düş, ne iki içim çay, ne üç vakte beş namaz sığdıran bir adamın aşkı! Aşk falan değil ki, aşk sende yatmak boylu boyunca Kıskanmak ve aldatmak! Ve aldatmak! Aşk sende bir çift zar: At! Düşeş! At! Düşeş! Sadece kazanmayı seversin değil mi Mabrahar? Ama bilmelisin, kaybetmek hayatın doğasında var! Mabrahar. Bu mevsim yalnız, beş mevsim yalnızlığın; Çık dışarı, girme kapıdan, bir kapıysan da sök menteşelerini Ve git!Sıska bacakların, sıska gövden, sevişmenin mevsimi değil bu, Bu mevsim yalnızlara ait; trenler uzak ve hiçbir vakit senin değil Mabrahar. Tahtı sallanmış da olsa bir imparatorum hâlâ ben Kendi çağımda, aşkı ve yalnızlığı sat bana, Benim kalsın hazan makamını tutuşturan mevsim Mabrahar. Benimdi, benim olsun, benim kalsın, ben öleyim üç beş kere daha Feda edeyim onları doksan dokuz canımdan. Sonbahar da bitti, kaç mevsim kaldı yeni bir sonbahara? Şimdi kış... Buz tutan göllerin üzerindeyim. Öyle böyle değil, yalan değil, Sibirya kışı bu zihnimde. Her yanım titriyor, her yanım arıyor aşkı; Aşkı bulamıyor. Onu sen aldın! aşkı aldın! Bütün aşkların mühürlerini çaldın! Aşkı çaldın! Beni aldattın! Bin kere daha aldattın beni. Mabrahar. Yatak odasında sevişirken susan bir kadın sadece, Binlerce yıl geçmişten bir reenkarnasyon. Bir orospu? Evet, bir orospu Kilometrelerce meslektaşından sıyrılan. Hep birinci! Hep sondan sonuncu! Unutalım değil mi eskiyi? Bakalım şimdiye; Balmumundan penis heykelleri yapan bir kadın “sanat için”! Kandıralım yine birbirimizi, aptal bir orospu olmadığına inandıralım, o balmumlarının “sabah için” değil de “sanat için” olduğuna inandıralım kendimizi değil mi?. Beni kandırma! Aşkı da kandırma! Bırak aşkı Mabrahar! Ucuzlaşıp, eften püften Bahanelerinin yanında bir de maske takma yüzüne. Sanat kaygısı güden fahişe; Gönderdi sonbaharı, karlı baharlar taşıdı geleceğe Mabrahar. Yakan, yıkan, yaktıran yıktırılan bir aşk. Kaptırılan yüzlercesi, Mabrahar; Taşıyorum yalnızlığımı yanına. Alıyorum tek eşyamı, Bir kalem, üç gözlük ve unuttuğun iç çamaşırların kamaramda. Taşıyorum yalnızlığımı sana, Açıyorum kapını, içeriye giriyorum. Yeni bir sonbahar ufukta! Yani yeni bir mevsim Bürünmek için yalnızlığa. Mabrahar, Yatak odasındaki çingene kadın! Artık kapat şu kapını da rahat uyuyalım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Ulaş ORAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |