Düþgücü güzelliði, adaleti, mutluluðu yaratýr. -Pascal |
|
||||||||||
|
Ulysses bir uyanýþtýr. Sabahýn kör saatlerine ait olmayan, günün herhangi bir saat veya dakikasýnda gizli olan kendi sesini, kendi uluses’ini dinlemeye muhtaç insanýn uyanýþýdýr. Bu ses mahmurluk içinde olan kiþiye önce yabancý gelse de, biraz zaman geçip de alýþýnca, “bunu düþünen aslýnda benim; hisseden benim”in ayýrdýna varýnca, olanca sertliðine raðmen hoþ bir melodi gibi insaný mest edip farklý bir âleme davet eder; Ulysses sizi kendi iç dünyanýza davet eder. James Joyce, Ulysses’de ilk olmasa bile yeni bir yazýnsal biçem kullanmak istemiþ, Dublin’de 1904 yýlýnda yaþayan ortanýn altýndaki sýnýftan kiþileri almýþ, Haziran ayýnýn baþlangýcýndaki bir gün boyunca sadece ne yapmýþ olduklarýný deðil, neler düþünmüþ olduklarýný da anlatmýþtýr. Romaný okurken aniden, hiçbir þey olmamýþ gibi araya girip kendi kafasýndaki düþünceleri anlatan kahraman durup bir soluk almanýzý, paragrafý yeniden okumanýzý saðlýyor. Yazar sadece ara sýra arya girip kahramandaki düþünce ve duygularýn nasýl bir mekândan türediðine ilgimizi çekiyor; hoþ, ritimli ve ayrýntýlý. Joyce ayný çaðdaþý, büyük ustad Marcel Proust gibi yarattýðý dünyada öyle titiz davranýyor ki, orda es geçilip tadýna varýlmadýk hiçbir þey kalmýyor. Edebi anlamda bakýldýðýnda anlatýlmayan þey yaratýlmamýþtýr; bir yazar yarattýklarýna sahip çýkmalý, orda eksik ve kusurlu bir yer býrakmamalýdýr. Ulysses bu açýdan sýnýfý fazlasýyla geçiyor; anlatýlmadýk hiçbir þey kalmýyor. Tabii bizim için de tadýna bakýlmadýk… Romanda sonlandýrýlmaya çalýþýlan tek bir konu yok. Yaþarken bilinç ekranýmýzdan ne kadar sorun, çözüm, duygu ve düþünce geçiyorsa, hikâyenin konusu da bunlar oluþturur. Hikâyenin zenginliði tümüyle sizin zenginliðinizle ilintilidir. Mr. Bloom’un peþine takýlýr, onunla yürür, geçtiði yerlerdeki tadý ve kokuyu hisseder, hatta hissetmekle kalmayýp ortama sizde karýnca kararýnca tuzunuzu serpersiniz. Tabii bu arada bilinç ekranýnýza yansýtýlan film þeridinin de ucunu asla býrakmaz, yansýyan (ya da yansýttýðýnýz) duygu ve düþünceleri takip edersiniz. Hani bir elbiseyi beðenip de alamaz, huzursuzlukla yolunuza devam edersiniz. Ama aklýnýz orda kalýr, maðazanýn önünden geçerken içiniz cýz eder, bakmadan geçemezsiniz. Romanda da týpký böyle tadýmlýk yerler mevcut. Katettiðiniz sayfalara aldýrmadan yeniden yeniden okumak istiyorsunuz. Joyce bizi gün boyu yapýp da ayýrtýna varmadýðýmýz þeyleri yeniden fark etme yönünde uyanýþa davet eder. Kendimizi bu konuda ister istemez sorguya çekiyoruz ve bunu yaparken bile “gözlemleyen bilinç”imizin ne kadar da pasif ve tali kaldýðýný görüyoruz. Bilincimiz bizden çok þey saklýyor, ya da biz ondan… Peki, daha kötüsü, biz kimiz? Gözlemleyen mi, gözlemlenen mi? Bunu kitabý okuduðunuzda daha kendinden emin cevaplýyorsunuz. Romaný tam anlamýyla (yoksa yaþamý mý desek?) özümseyebilmek için, açýkçasý kendimizi bu Uluses’e iyice kaptýrmak gerekiyor. Atýf yapýlan, bu atýfa dikkat edilmezse birçok þeyin anlamsýzmýþçasýna ortada kalacaðý yerler var. Ýnsan hemen kýrmýzý kaleme sarýlýp önemli gördüðü yerlerin altýný çizittirmek istiyor. Hiçbir þeyi eksik býrakmamak için çabalayan yazara karþýlýk; hatta Mr. Bloom’a karþý sorumluluk duygusuna sahip oluyorsunuz. Tabii duraklama ve geri dönüþlerde Bloom’un izini kaybetmenizde mümkün; ama üzülmeyin siz onu kaybetseniz de o aslýnda sizi hiç kaybetmiyor, her zaman gelip buluyor. Sadece biraz açýk yüreklilik gerekiyor. Bloom ruhunuza iþliyor ve artýk Bloomvari bir yaþam sürmeye baþlýyorsunuz. Ve bunu baþarýyorsunuz. Birçok romanýn o inanýlmaz ve ulaþýlmaz diyarlarý ve kiþileri yanýnýza gelip sizinle sohbet ediyor, “ele avuca sýðar” hale geliyorlar. Bakýyorsunuz, yüreðiniz kýpýr kýpýr kýpýrdýyor; çünkü Bloom’un yaþayan özü sizinkiyle ayný. Kitabý okumadan önce modern ve klasik sanat türleri (edebiyat yetmiyor) üzerine bir bilgi tazelemeniz veya hiç deðilse Shakespeare’nin Kral Lear, Hamlet, Machbet gibi oyunlarýný izlemeniz veya okumanýz yararýnýzadýr. Roman yargýlarýnýz yine alaþaðý edip size “Nasýl da dar pencerelerden bakmýþým,” dedirtecek. Ama sonrasýnda güzel bir yemek yemiþ gibi dilinizi dudaklarýnýzda dolaþtýracak, þaþkýnlýðýn býraktýðý heyecanla týngýr mýngýr koþuþturup Bloom’un sýrtýna atlayacaksýnýz. Tutun, Bloom kaçýyor! Ulysses’i okumak gerçekten de “Tinsel ve Tensel” bir yolculuk halini alýyor. Bu yolculuk hepimizin yaþam serüveninden bir parça saklýyor; bunu simgeliyor. Önemli olan onu bulmak. Kitabý bitirdiðinizde en azýndan kendinize karþý daha arý oluyor, utanýp burun kývýrdýðýnýz þeylere bakmaya daha cesur davranýyorsunuz. Emin olun tanýnmasý gereken, fark edilmeden bir köþeye atýlmýþ çok cevherlerimiz ve özelliklerimiz var. Ulysses insanýn eðer okumadýysa çok þey kaybedeceði, neler kaçýrdýðýný bilse dizlerini döveceði, tek kelimeyle mükemmel bir roman. Rivayete göre Joyce ölmeden önce, “Kimse anlamadý mý?” diyerek ölmüþ. Bu biraz umut kýran bir þey olsa da, aslýnda Ulysses, anlamaktan ziyade anlamlandýrýlmaya ihtiyaç duyan bir roman. Çevrilmesi zor, kelime oyunlarý ve çift anlamlýlýkla dolu… Ulysses’i iyi dinleyin; çünkü bu ses, sizin sesiniz! Tadýmlýk SARMAN, BABAÇ BUCK MULLIGAN ÜZERÝNE BÝR AYNAYLA BÝR USTURA haçvari konulmuþ týraþ sabunu köpüðü dolu tasýyla merdiven baþýnda belirdi. Sarý, kuþaðý baðlanmamýþ ropdöþambrý tatlý sabah yeliyle ardýnda hafif hafif yalpalanýyordu. Týraþ tasýný yukarý kaldýrýp, okudu: -Introibo ad altare Dei. Durdu, loþ merdiven sarmalýndan aþaðýya bakarak ayý gibi ünledi: -Çýksana, Kinch. Gel yahu, kansýz düzenbaz. Aðýr aðýr ilerleyerek atýþ platformunda durdu. Dönüp, aðýrbaþlý, kuleyi, etrafýndaki kýrlarý ve uyanmaktaki daðlarý üç kez kutsadý. Sonra, gözü Stephen Dedalus’a iliþti, hançeresinden hýrlar, baþýný sallarken, ona doðru eðilip havada art arda haçlar imledi. Stephen Dedalus, sýkkýn ve mahmur, kollarýyla merdivenin üst bölümüne yaslandý ve sallana hýrlaya kendisini kutsayan beygirimsi upuzun suratla týraþsýz tüylü, meþe odunu renginde pul pul tepesine yüz vermeksizin baktý. Buck Mulligan bir an aynanýn altýndan bir göz attý, ardýndan týraþ tasýný güzelce örttü. -Haydin kodese, dedi sertçe. Vaaz verircesine de ekledi: -Ýþte budur, Ey aziz dostum, gerçek Efkaristiya: Bedeniyle, ruhuyla, kanýyla, yarasýyla. Müzik yavaþlasýn, lütfen. Gözlerinizi kapatýn, baylar bayanlar. Bir saniye. Þu akyuvarlarla baþýmýz dertte biraz. Susun, hepiniz. Buck Mulligan yandan yukarýya bir baktý ve uzun, pesten bir ýslýk çaldý, sonra muntazam beyaz diþlerindeki altýn noktalar yer yer parýldayadursun, bir süre esrik bir dikkatle duraladý. Chrysostomos. Sessizliðin içinden þiddetli iki keskin düdük sesi yanýt verdi. -Sað ol, ahbap, dedi canlýca. Þimdi oldu iþte. Elektriði kapat, tamam mý? *** ULYSSES Yazan: James Joyce Çeviren:Nevzat Erkmen Yapý Kredi Yayýnlarý
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mikail Boz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |