..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En büyük mutluluk ve en büyük sýkýntý anlarýnda sanatçýya gereksinme duyarýz. -Goethe
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Din > Mikail Boz




15 Kasým 2009
Kim Ýçin Din ve Vicdan Özgürlüðü?  
Mikail Boz
Gerçek bir din ve vicdan özgürlüðü nasýl bir kimsede gerçekleþebilir? Türkiye'de inanç ve din özgürlüðünün koþullarý hazýr mý?


:BFCC:
1948 yýlýnda Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi, kök aldýðý 1789 Ýnsan ve Yurttaþ Haklarý Bildirgesi ve 1776 Amerikan Baðýmsýzlýk Bildirgesi gibi, insanlarýn özgürlük, eþitlik ve adalet gibi ülküler çerçevesinde doðuþtan ve devredilemez haklara sahip olduðu temelini koyar ve bunu bir ideal, ulaþýlmasý gereken bir hedef olarak kayda geçirir. Bildirgelerde sözü geçen temel haklar Georg Jelinek tarafýndan negatif, pozitif ve aktif statü haklarý olarak üçlü bir ayrýma tabi tutulmuþtur. (1) Böylece haklara ve onlarýn nasýl bir temelden türediðine dair fikir edinmek kolaylaþmýþtýr. Bunlarý kýsaca izah etmek gerekirse; Negatif statü haklarý kiþinin devlet ve öteki kimselerce aþýlamayacak haklarýný ifade eder. “Kimsenin özel yaþamýna, ailesine konutuna ya da haberleþmesine keyfi olarak karýþýlamaz, þeref ve adýna saldýrýlamaz.” (2) Pozitif statü haklarý ise insanýn baðlý bulunduðu devletten bazý olumlu hizmet ve davranýþ isteme talebini ifade eder, “Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliðe hakký vardýr.” (3) Aktif statü haklarý ise kiþinin devlet yönetimine katýlma haklarýný ifade eder, “Herkes, doðrudan veya serbestçe seçilmiþ temsilciler aracýlýðý ile ülkesinin yönetimine katýlma hakkýna sahiptir. “ (4) Yani genel olarak bildirgeler temel haklarý tanýmlar, bireyin korunma, isteme ve katýlma haklarýnýn çehresini çizer. Bildirgenin kendi giriþinde de ifade edildiði gibi bu haklar bir ideal olarak ortaya konulur. Bu haklarýn yerine getirilmesi bireyin devletle iliþkisine(kendi statü ve sýnýfý) baðlýdýr ve bu haklarýn yerine getirilip getirilmediði yerel ve uluslar arasý kuruluþlar tarafýndan takip edilir. Genel olarak da güçlü olmadýðýnýz ve bir çýkarýn temsilcisi olmadýðýnýz sürece bu haklarý “istemeniz” devlet tarafýndan hiç de hoþ karþýlanmaz.

Bununla birlikte hak kavramý ve onun tarifindeki bazý kavramlara baktýðýmýzda bazý sorunlarla karþýlaþýrýz. Örneðin “doðuþtan” kavramý: Yani, kiþinin bu temel haklara doðduðu andan itibaren sahip olmasý düþüncesi... Bunda öncelikle iyi niyet vardýr, çünkü haklara hiçbir koþul ileri sürmeden sahip olmamýzý ifade eder. Doðuþtan, saf, evrensel, mutlak bir eþitlik çehresine iþaret eder bu. Ancak ayný zamanda bu kavram haklarýn doðasýna, onlarýn edinilmesine de bizleri yabancýlaþtýrýr. Doðuþtancýlýk o kadar zikredilir olmuþtur ki artýk haklarýn kökü nereden gelmektedir bizi pek de ilgilendirmez olur. Zira bu haklarýn hiç de bildirgelerde dile geldiði gibi doðuþtan, kutsal, sýrf insan olma vasfýndan türeyen, kendiliðinden, insanlarýn üzerinde bir haklar olmadýðý açýktýr. Çünkü insanlýðýn kendi tarihi de bu haklara sahip olma mücadelesinin izlerini taþýr ve geçmiþe gittikçe örneðin özgürlükten, eþitlikten, yaþam hakkýndan söz edilemediðini görürüz.

Tarihsel akýþ haksýzlýktan hakka doðru bir akýþ gösterir. Örneðin 18. YY bildirgeleri de ilki Ýngilizlere karþý bir baðýmsýzlýk savaþýndan, ikincisi ise krala ve feodalizme karþý burjuvazi ve iþçilerin bir direniþiyle gerçekleþmiþtir.
Öte yandan hak nasýl ortaya çýkmýþtýr sorusuna verilecek kýsa ve öz bir cevap haksýzlýktan olduðudur. Her daim sosyal bir varlýk olan insan, var oluþunu yanýndaki insanlarla birlikte yaþamaya, birlikte hareket etmeye, üreme, barýnma, korunma gibi ihtiyaçlarýný hep birlik içinde hareket ederek sürdürebileceðini ta tarih öncesinden fark etmiþtir. Ve ilk klanlarda dahi en azýndan klan içerisinde yaþayanlardan bir diðerini öldürmesi cezalandýrýlmasý gereken bir davranýþ olarak ele alýnmýþtýr. Burada sýnýrlý da olsa bir yaþam hakký söz konusu olmuþtur ve bu da doðuþtan olmayla deðil, klan üyelerinin kendi bireysel çýkarlarýný ve güvenliklerini, toplumsal çýkarda ve güvenlikte bulmasýndan kaynaklanmaktadýr. Giderek de üretim teknolojisi geliþtikçe, sýnýfsal katmanlar oluþtukça, yani eþitsizlikler arttýkça ve çatýþmalar güçlendikçe; örneðin zengin derebeyi mülkiyet hakkýndan bahsederken, yoksul serfler de aç kalmama hakkýndan söz eder olmuþlardýr. Yani pek çok durumda olduðu gibi insan sahip olduðu bir þeyin deðil, sahip olamadýðý bir þeyin hakkýndan söz etmiþtir. Bugün saðlýk hakkýndan en fazla bahsedenler aslýnda bir þekilde bu haktan uzaklaþtýrýlmýþ, saðlýksýzlýða mahkûm edilmiþ kiþiler deðil midir? Böylece hak denilen tüm þeyler insanýn adý bilinmez bir þekilde gökten zembille inen deðil, uðrunda pek çok insanýn ölümü göze alýp savaþtýðý bir mücadeleden kaynak bulmuþ ve kültürle korunarak günümüze kadar gelmiþtir. Yani haklar doðuþtan sahip olunarak var olmasa da, bir mücadele ile, azim ile ve belki de insanda var olan sürekli özgürlük istencinden kök bulan bir yerden kendine bir yol açýyor.
Böylece haklarýn niteliklerine bakýp, hak kavramýnýn nereden türediði ve nasýl yerleþtiðine deðindikten sonra bugün de çokça tartýþýlan ve aralýklarla Türkiye gündeminde yer edinen bir hakka, din ve vicdan özgürlüðü hakkýný sorgulamaya ve araþtýrmaya çalýþalým. Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesi bu hakký þöyle tanýmlar: “Herkesin düþünce, vicdan ve din özgürlüðüne hakký vardýr. Bu hak, din veya topluca, açýk olarak ya da özel biçimde öðrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açýða vurma özgürlüðünü içerir.” (5)

Yani bu hak kiþinin baþkalarýnýn haklarýna tecavüz etmeden (salt din açýsýndan ele alýrsak) özgürce bir dine baðlanmasýný ve onun gereklerini yerine getirmesini ifade eder. Jelinek’in sýnýflandýrmasýnda bu hak negatif statü haklarýna girer; yani kiþinin korunacak haklarý olarak belirir. Bu hak da yine doðuþtan bir hak olarak ifade edilir, bu da kiþinin doðduðu andan itibaren bir dini inanca sahip olduðu fikrinden ileri gelir. Ve yine bu hak garip biçimde aileye kendi çocuklarýna kendi dinlerini öðretmeleri hakkýný da içinde saklar.

Öncelikle doðuþtan gelme özelliði kanýmca din için kullanýlmasý güç bir tanýmdýr. Çünkü doðan bir bebek kendisini aslýnda bir dini inanca atfederek ve onun bilincinde olarak doðmaz. Zira Hýristiyan, Müslüman, Yahudi, Budist bir bebekten söz edilemez; bebek herhangi bir dini inançtan, onun gereklerinden baðýmsýz doðar. Ancak “Hýristiyan, Müslüman, Yahudi veya Budist bir ailenin bebeðinden” söz edebiliriz. Yani bebeðin dini denilen þey aslýnda onun ailesinin dinidir. Ve bebek tümüyle içinde doðduðu aileye baðýmlý bir þekilde doðar, o ailenin yaþadýðý kültürün de etkisi altýnda yaþar. Ýþte hemen her bildirge de hak olarak ifade edilen þeylerin en önemli eksikliði aslýnda doðduðu andan itibaren baðýmlý olarak doðan (ve uzun süre baðýmlý kalacak olan) bir varlýða sanal bir özgürlük ve baðýmsýzlýk atfetmesi ve aslýnda bir tercihin ürünü olan bir tutumu, özgür olamayan bir varlýðýn özgür seçimi gibi sunmasýdýr. O zaman soru þudur; yaþadýðý aile ve kültüre zorunlu baðlarla baðlý olan bir insan, yine o kültür ve aile baskýsýnýn altýnda iken, kendisine söylenenleri bir yaþama tavrý olarak ezberleyip öðrenirken, nasýl özgür bir seçim yapabilir?

Yine bu yoldan örneðin reþit olup 18 yaþýný doldurmuþ birisi özgür olmadan edindiði dini bir tercihin üstüne nasýl çýkacaktýr? Zorunlu olarak ailesinden görüp kabullendiði dini inancýn gereklerini yerine getirmesi, hele hele pek çok dinde o dinden dönmek idamý gerektiriyorsa, nasýl din ve vicdan özgürlüðünden söz açýlabilir? Birinci olarak kiþi kendi dinini özgür biçimde seçememiþtir. Ýkincisi onun hakkýnda nesnel ve deðerlendirilebilir bir bilgiye deðil, tartýþmadan uzak, iman etmesi gereken bir bilgiye sahiptir. Üçüncüsü dine karþý bir tutum geliþtirmesi güçtür, çünkü din toplumun dini de olduðu için bir dinsizlik hali toplumdan dýþlanmayla, ya da içte gizlenip içsel bir gerilimi taþýmayla sonuç bulacaktýr. Bu bahsedilen özellikler bir dinibütün için garip gelebilir; çünkü kiþi bunlarý hiç sorgulamadan sahip olmuþtur. Sorgulanmadýðý için de doðal görünür. Öte yandan kendi çocuðuna kendi dinini ”empoze hakký” her ailede doðalýnda yer edinmiþ görünse de, bu da aslýnda her daim insanlarca bilinip, yayýlmak isteyen dinlerin içsel bir sorunudur. Örneðin Ýslam baþka dine mensup insanlarýn Ýslam’a dahil olmasýný cihat olarak bir görev sayarken, kendinden baþka dine geçiþleri bir ölüm sebebi sayar. Baþka dine mensup kiþilere Ýslam’ý aktarmak onlara doðruyu buldurmakla ayný þey gibi görünür; Fransa’da yaþayan bir kiþinin Hýristiyan dogmasý olmadan eðitilmesi Ýslam tarafýndan istenir, kiþinin Ýslam hakkýnda da bir bilgi sahibi olup bir seçim yapmasý doðru bulunurken, tersi bir durum reddedilir. Çünkü öteki dinler yanlýþ, küfür olarak nitelenen bir bilgiyi ve imaný öðretiyorlardýr. Onlar yanlýþ, Ýslam doðrudur. Bebeklikten itibaren Hýristiyanlýkla yoðrulan Avrupalý kafalar Ýslam’ýn bilgeliðini göremiyor, göremedikleri için de hakça yolu seçemiyordur. Ayný þekilde bir Katolik için de bu böyledir. Onlara göre de Müslümanlar kâfirdir. Mollalarca, imamlarca, köktenciler tarafýndan yanlýþ bir þekilde, terörize bir zihniyetle yetiþtiriliyor, sevgisizlik içinde büyütülüyordur ve onlara gerekli olan Ýsa’nýn sevgisidir. Onlarýn Ýslam dýþýnda farklý dinleri de öðrenip doðru yolu görmeleri gerektir. Bu yolla misyonerlerini kendi dini inançlarýný yaymak üzere “kafirlerin” üzerine gönderirler. Onlara farklý ve daha “doðru” inançlarýn gösterilmesi gerekir. Tabi bu Hýristiyanlar için geçerli deðildir, onlar zaten doðruyu bulmuþtur. Hatta belli ölçülerde onlarý bu farklý sapkýn düþüncelerden korumak gerekir. Yani biraz, “Her din kendine Müslüman”dýr. Yani insanlar doðduklarýnda umut vaat edici ve ideal anlamda eþit doðsalar ve pratikte bazýlar daha eþit olsa da, insan özgür doðmaz. Tam tersi alabildiðine baðýmlý doðar ve onun yaþamý aslýnda bir özgürleþme sürecidir. Yaþadýðý çevreyi anladýkça, nasýl iþlediðini gördükçe, kuþkucu ve felsefi bir tavýr geliþtirdikçe, ona müdahale ettikçe, ilmik ilmik iþledikçe insan özgürleþebilir.

Böylece diyebiliriz ki din ve vicdan özgürlüðü mutlaktýr ve olmasý birey açýsýndan devredilemez bir haktýr, ancak bu hak dine karþý da bir özgürleþme olmadýðý takdirde gerçek anlamýný asla bulamaz. Kiþilerin bir dine nasýl ve ne tür biçimde mensup olduðu tartýþýlýp, soruþturulmadan bir din ve vicdan özgürlüðü de olamaz. Din ve vicdan özgürlüðü edinilmiþ olanýn, yani bir dini inanca sahip olanýn hakký olarak benimsendiði takdirde, yani kiþinin o dini inanca nasýl sahip olduðunu ve dine karþý da bir seçme özgürlüðünü içermediði takdirde aslýnda bir din ve vicdan özgürlüðünden söz etmek güçtür.

Peki, gerçek bir din ve vicdan özgürlüðü nasýl bir kimsede gerçekleþebilir? Bunun için belki bir ideal insan formundan örnekler verebiliriz.

Öncelikle kiþinin doðduðu anda bir dine mensup deðil, dini açýdan bir “tabula rasa” olarak doðduðunu kabul etmeliyiz. Bir aile, bir toplum dini olsa da kiþi bunlara karþý baðýmsýz olmalýdýr. Aldýðý eðitim geliþme ödevleri olarak ifade edilen ve her yaþ dönemleri için edinilmesi gereken bilgi ve becerileri tam bir þekilde edindiði bir süreçte gerçekleþmelidir. Daimi çocuk filozofluðu ürünü sorulara açýkça cevap verilebilmeli ve kiþinin karakter geliþtirmeye aday bir insan olarak özgürleþmesi, yaþadýðý kültüre ve aileye karþý da saðlanmalýdýr. Aile çocuðu bir þeyler empoze edeceði bir nesne olarak deðil, kendi özgülünde geliþmeye hazýr içsel bir güce ve yeteneðe sahip gibi görmelidir. Çocuk tüm eðitimi boyunca modern bilimin sunduðu bilgilerden yararlanmalý, yaþadýðý çevreyi sorgulayan bir birey olarak kendini geliþtirebilmelidir. Öte yandan kiþi yoksunluk ve en temel bedensel ihtiyaçlara uzak olmamalýdýr. Aç, hasta bir insan asla özgür olamaz. Bu çok önemlidir, zira pek çok dine baktýðýmýzda ve o dinlere yapýlan temel eleþtirilerden birisi, dinin insanlarýn yoksulluklarýný bastýrmaya saðlayan bir araç olarak kullanýlmasýdýr. Pek çok araþtýrma göstermiþtir ki radikal dini akýmlara katýlmanýn en önemli sebebi yoksulluk olduðu gibi son ekonomik krizle birlikte Amerika’da kiliseye giden insanlarýn sayýsýnda birkaç kat artýþ tespit edilmiþtir. (6) Pek çok tarikat insanlarý yoksulluklarýndan yakalar, onlarý doyurur. Her muhterem zengin aç insanlara yemek daðýtarak onlarýn gönüllerini çelmeye çalýþýr. Bu ise sýkça karþýlaþýlan genel bir durumdur. Hemen her yoksul yaþadýðý tüm bu eziyetlerin geçici dünya nimetleri içerisinde bir süreç olduðunu ve asýl mutluluðu öteki âlemde bulacaðý düþüncesiyle yaþar ve din giderek yoksulluðun ussallaþtýrýlmasýnýn bir aracý haline gelir. Ama burada sorunlu bir yapý vardýr. Elbette kiþi yoksul bir kimse olarak buradaki eziyetin karþýlýðýný öteki dünyada alacaðýný düþünebilir, ama onun bu dine iliþkin tercihi aslýnda kendi yoksulluðunun getirdiði psikolojik travmayý bir çözme giriþimi de deðil midir? Böylece dünyayý bir nevi yaþanabilir kýlmaya çalýþýyordur kendince. Öyle ya bu dünya da hiçbir nimetten yararlanamayan bir kimse kendisi için vaat edilen öteki tarafý ve oradaki zenginliði, mutluluðu, arzularýný tam olarak yaþama istencine nasýl karþý çýkabilir? Bunu söylemek bir dinibütün için kýþkýrtýcý ve sinir bozucu gelebilir ama bekleyip bir de din açýsýndan bakalým yoksulluðun nasýl bir sonuca götürdüðüne; iyi bir dinibütün nasýl olur acep?

Birincil bir cevap her dinde Tanrý’dan korkmaktan çok onu sevmek gerektiði ifade edilir. Peki, bu uygulanabilir midir? Hayýr. Biliriz ki bu dünyada günah iþlemenin yaptýrýmý öteki dünya da cehennem azabýnda kavrulmaktýr. Bu yüzden de kiþiye ‘Tanrýyý sev,’ demek aslýnda onlardan kork demekle ayný þey anlamýna gelir ve kiþinin dini aslýnda bir sevgi dini deðil, zorunlu olarak bir korku dini olur. Ve korkan insan doðru kararlar veremez. Hep tedirgin, hep cezalandýrma düþüncesi onu mantýklý seçimler yapmaktan alý koyar. Öte yandan toplum da birey karþýsýnda tanrýlaþýr ve ona bunu yap, þuna inan, sakýn yapma gibi emirler verir ve yapanlara karþý cehennemi aratmayacak yaptýrýmlar uygulanýr. Peki, o halde sürekli korku paranoyasýnda olan kiþi mi daha iyi bir dinibütün olur, yoksa korkulardan arýnmýþ, salt sevgiyle baðlanan kiþi mi?

Yine ayný yoldan sürekli yoksulluk içinde büyümüþ, hayatý zindana dönmüþ, hep acý çektiði için de kendini kutsanmýþ ve ödüllendirilmeye haiz bir insan olarak görünen insanýn dini mi daha kuvvetlidir, yoksa yoksulluktan arýnmýþ, ihtiyaçlarý tam olarak giderilen, kimseye muhtaç olmadan yaþayan kiþinin dini mi daha kuvvetlidir? Kiþi adeta dine inandýðý zaman yoksulluk travmasýný bir çözme giriþiminde bulunuyor gibidir. Ýnsanýn dine yoksulluk travmasýnýn ertelenmesi ve umut için inanmasý ise o kiþinin dinini aslýnda bir yoksulluk dini yapar. Yoksul kiþi içsel bir imanla deðil, karnýný doyuran bu muhteremin iyi niyetine güvenerek dine yönelir. Salt tanrýya yönelmiþ bir tanrý bilinciyle bezenmiþ bir din deðildir bu.

Bunun karþýtýnda ne yazýk ki “zenginlik dini” bulunmaz. Yine biliriz ki zenginin dini de yoksunluklardan kurtulmasýna raðmen hala bir yoksunluk dinidir ve mahiyeti altýndakilerden nasýl daha fazla artý deðer elde ederim, bu zenginliðimi nasýl bir süre daha devam ettiririm düþüncesinde hayat bulur. Onun dini de artýk zenginliðini arttýrma dini olur. Onun dini zenginleþtikçe veya zenginliði dinleþtikçe, mahiyetindekilerin dini de daha faza yoksullaþacak, dinin yoksulluðu ya da yoksulluðun dini olacaktýr.

Hâlbuki tüm temel ihtiyaçlarý bir insan olarak karþýlansa, artýk dine bir yoksulluðun ussallaþtýrýlmasý aracý olarak deðil, tam bir inanç olarak yaklaþacaktýr insan. Yoksulluktan kurtulduðunda ve tersi olarak zenginlikten kurtulduðunda, kapital biriktirme sevdasýndan kurtulduðunda, kiþi bedensel kötürümlükten de kurtulmuþ olur. Artýk tüm dinler hakkýnda korkusuzca bilgi sahibi olmaya, bir yoksunluk olarak deðil, giderilmiþ ihtiyaçlarýn saðlamlýðýyla, “tam” bir insan olarak dine yönelmiþ olur. Ýþte ancak bu anda kiþi artýk bu çeþitli dinler karþýsýnda bir baðýmsýzlaþma yaþamýþ ve neyi seçtiðini bilir bir konuma gelmiþtir. Artýk bir din seçerse bu dini belli yoksunluklar, korkular ve empoze ile deðil, kendi özgür bir seçimi olarak kabullenecektir. Bu ise her ne olursa olsun bir önceki yoksunluklar ve korkular yoluyla bir dine geçmeden kat be kat daha erdemli bir davranýþtýr. Öyle ya yoksunluklar içinde bir umut ve tutunacak bir yaþam dalý bulmak isteyen bir kiþinin dini inancý mý daha kuvvetlidir, yoksa bu tür yoksunluklardan uzak birisinin dini inancý mý kuvvetli olacaktýr. Birinci kiþi zenginlik bulduðunda rahatlýkla dinden uzaklaþabilirken, ikincisi böyle bir þeye gereksinim duymayacaktýr. Kiþi korkulardan arýnmýþ bir vaziyette, bilinçli ve mantýklý bir seçim yapacaktýr ve bu da aslýnda o hep çokça iddia edilen “akýl dini” olma özelliðini daha gerçekleþtirilebilir kýlacaktýr. Dinler ancak bu imkanlarý insana sunduklarýnda, ya da buna þiddetle karþý çýkmadýklarýnda bir “akýl dini” olabilirler.

Þimdi baktýðýmýzda yukarýdaki sayýlan ideal eðitim düzeni belki þöyle bir yargý uyandýracaktýr; “Ütopya bu, olanaksýz.” Þöyle denilecektir, “Ne yani, çocuklarý dinsiz mi yetiþtirelim? Ben þimdi çocuðuma eðitim veremeyecek miyim?” Bu sorulara þöyle ya da böyle yanýtlar verilebilir ama burada gösterilmek istenen þey din ve vicdan özgürlüðünün asla salt bir dine inananýn özgürlüðü olarak algýlanmamasý gerektiðidir. Ýnsanýn inancýný yerine getirmede özgür olmasý için o inanca sahip olmasýnýn da özgürlüðü saðlanmasý gerekir. Bir kiþinin din seçme özgürlüðü de korkulardan arýnmýþ, yoksunluklardan silkinmiþ biçimde dinlere karþý eþit mesafede, hatta onun dinsiz olma hakkýný da kapsayacak biçimde, ona bu seçme gücünü verecek koþullarla birlikte saðlanmalýdýr. Her þeyden önce süreç artýk her yönüyle kötürüm haline gelmiþ insanýn en temel bedensel yoksunluklarýndan kurtulmuþ olmasýyla mümkün olacaktýr. Ama bugün tam tersi insanlarý kapitalist üretim çarký içinde sömürü iliþkilerine ve adaletsiz gelir paylaþýmý içinde sonsuz çalýþmaya teslim edilmiþ halde, “makine tanrý”ya ibadet eder halde buluruz. Kiþi ofisteki dosyalara tutsak, iþçi makinelere tutsak, kapitalist parasýna tutsak, ebeveynler ailesine tutsak, birey topluma tutsak, hiç doyurulamayan ihtiyaçlarýyla eksik ve zayýf, her hakka parasý olduðunca sahip “hak’sýz bireylerle” baþ baþa kalýrýz. Koþullar onlarý özgürleþtirmeye deðil tutsaklýða yöneltiyordur. Tüm bu zaman içinde onun özgürleþmesi için gerekli tüm koþullar saðlanmýþ olmasý gerekir, ki bu koþullarýn saðlanmasý zorunluluðu olmazsa olmazdýr. Kiþi neyi seçtiðini tam bir bilinçle seçmelidir/bilmelidir; hatta seçmemelidir! Bunun için de onun belli bir yaþa ve erginliðe ulaþmasý gerekir. Tüm bu anlatýlanlardan sonra, “Hayýr, bu olmasýn,” denilebilir, fakat bunu dediðimiz anda da aslýnda bir din ve vicdan özgürlüðünden bahsetmez, tam tersi kendi istediðimiz bir tutsaklýktan bahseder oluruz; yaþanýlan kültür ve toplumun dinine tutsaklýk, sömürüye tutsaklýk! Körü körüne baðýmlýlýk! Sorgusuz düþünceler. Salt itaate yönelmiþ kafalar… O zaman da haklarýn kâðýttan kulesi yýkýlýverir ve ortada hiç de “aklý hür vicdaný hür” insanlar kalmaz.

Kaynakça:
(1)     Georg Jellinek, L’Etat modern et son droit (Traduction française par Georges Fardis), Paris, M. Giard & E. Brière, 1913, Cilt II, s.51-57
(2)     Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi, Madde 12, http://tr.wikisource.org/wiki/%C4%B0nsan_Haklar%C4%B1_Evrensel_Beyannamesi
(3)     Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi, Madde 22, http://tr.wikisource.org/wiki/%C4%B0nsan_Haklar%C4%B1_Evrensel_Beyannamesi
(4)     Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi, Madde 21, a bendi, http://tr.wikisource.org/wiki/%C4%B0nsan_Haklar%C4%B1_Evrensel_Beyannamesi
(5)     Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi, Madde 18, http://tr.wikisource.org/wiki/%C4%B0nsan_Haklar%C4%B1_Evrensel_Beyannamesi
(6)     Sema Emiroðlu, ABD Kriz ve Din, 09.02.2009, http://www.bbc.co.uk/turkish/fooc/story/2009/02/090202_usa_religion.shtml

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: din nedir?
Gönderen: ilker uðurlu / , Türkiye
26 Kasým 2009
Din nedir? korku, korku, korku. gelecek korkusu, aç kalma korkusu, yaþlý biri iken sokakta kalma korkusu. korkan korkutana sýðýnýr. din korkutur. korkan dine sýðýnýr. Allah korkudan doðar. Allah korkutur. korkan ona sýðýnýr. iþte bakara suresinin ilk 90 ayetinde yazanlarýn düz yazý þeklinde yazýlmýþ anlaþýlýr hali. din kitabýnýn orjinali tam anlaþýlmaz, cümleleri devriktir. anlayamadýðýndan daha çok korkar insan. Allah'ýn sözleri sevginin deðil korkunun sözleridir. ayný görev sizi de bekliyor... bilmediðimiz herþey sýrdýr bize. sýrlarý açýklayan sýrrý-akýldýr. 2.bakara’da anlatýlanlar 2Ýþte size kitapsa kitap. Çeliþkisi, tutarsýzlýðý olmayan bir kýlavuz. Tabi anlayana. 3Kimlerdir bu kitabý anlayabilenler söyleyeyim: Onlar istemeyi bilenlerdir, bulabildiklerini baþkalarýyla paylaþanlardýr. 4Onlar öncekilere ve þimdikilere söylediklerimin doðruluðuna inanýp zamansal ve hacimsel boyutlarýný kaybettikleri zaman olacaklarý anlamýþ olanlardýr. 5Ýþte bu kiþilerdir içine sýkýþtýklarýný sandýklarý sýnýrlarýndan kurtulanlar. 6Þu bir gerçek ki beni tam anlamayýp bana küfür eder gibi beni ve sözlerimi putlaþtýranlar ne anlatýrsan anlat tam olarak gerçeði anlayamazlar, gerçeklere, bilime,okuyup araþtýrmaya saygý duymazlar.Benim dediklerime inananlara bir gerçeði daha söyleyeyim bu bana inanmayanlarýn gözleri ve kalpleri kördür, sizler ne yaparsanýz yapýn onlarý deðiþtiremezsiniz. Ama bunu benim sözlerime inanalar kendilerine dert edinmesinler çünkü ben diðerleri için korkunç acýlar planladým. Bir de benim sözlerime inananlarý uyarmak isterim bazý kiþiler benim sözlerime inandýklarýný olduklarýný söylerler ama yalandýr bunlar. Bu bazýlarýn iki cinsi vardýr. 1- Beni kandýrýp onlara tattýracaðým acýlardan kurtulmayý planlayanlar 2- Sizleri kandýrýp benden uzaklaþtýrmayý planlayanlar. Ama ben bu kiþilerin kimler olduðunu çok iyi biliyorum. Onlar için daha farklý çok güzel acýlar planladým. Bu kiþileri tanýyabilmeniz için size bazý ipuçlarý vereyim. O kiþilere toplumda huzursuzluk yaratmayýn dediðinizde, ( huzursuzluktan kastým benden uzaklaþýrsanýz karþý karþýya kalmak zorunda olacaðýnýz belirsizlik ve korku hisleridir) onlar size tam tersine biz barýþtan baþka bir þey istemiyoruz diye cevap verenlerdir. Bu kiþilere dikkat edin onlar bozgun demektir. Eðer onlara býrakýn bu iþlerle uðraþmayý siz de bizim gibi inanýn ve kurtulun dediðinizde biz de kafasýný, beynini hiç kullanmayan zavallýlar gibi mi olalým yani derler. Halbuki kafasý çalýþmayan zavallýlar varsa iþte onlar tam da bu kiþilerdir. Bu kiþiler benim samimi taraftarlarýmla karþýlaþtýklarýnda bizde inanýyoruz derler ama gerçekte kendi kendilerine kaldýklarýnda bilinçli bir þekilde þeytana inanýrlar. (þeytan lafýný duyduðunuzda bile korkmanýz gerekir, þeytanýn tarafýnda olanlardan da korkmanýz gerekir yani bu kiþilerden de korkmanýz nefret etmeniz gerekir.) Ben her þeyi görebildiðim için (yani hepsinin evine gizlenmiþ bir tele-kulak, gizli kamera, gizli telefon dinleme uzmaný ve tüm gizli casusluk tekniklerine sahip biri gibi olduðum için) size buradan söyleyeyim bu kiþiler kendi aralarýnda iken hepinizle alay ediyorlar. Ama ben hepsinin neler yaptýðýný ne düþündükleri bildiðim için onlara þöyle bir oyun oynuyorum. Onlarý kendi azgýnlýklarý içinde bocalayýp duracak bir þekle düþürüyorum ve birbirlerine düþtüklerini görüp seyrederek gerçekte ben onlara gülüyorum, ben onlarla alay ediyorum. Bakýn bunlar ve bunlar gibi olanlarýn hiçbir iþi yolunda gitmez benden uyarmasý. Bu kiþiler bir hareket baþlatmak istediklerinde bu hareket ters teper ve bu hareket taraftarlarýmýn hareketine dönüþür. Onlar karanlýkta yollarýný bulabilmek için bir ateþ yaktýklarý zaman aydýnlýk daha hemen yanlarýndakilere ancak ulaþýrken ben ateþlerini geri söndürürüm böylece onlar tekrar karanlýkta kalýrlar, hiçbir þey göremezler. Onlarý düzeltmek için boþu boþuna uðraþmayýn onlar kör ve saðýr olmuþlardýr bir kere. Onlar inatçýdýrlar, onlarý kendi yollarýndan döndüremezsiniz. Bu kiþiler ve bu kiþilerden yana olanlar, olmaya baþlayanlar þu durumdadýrlar; þiddetli yaðmur altýnda kalmýþ gök gürlemelerinden ve güçlü þimþeklerden, yýldýrýmlardan korkan zavallýlar gibidirler, her yerlerini kaplayan ölümden yani yaðmur damlalarý gibi onlarý kuþatan benden korkarlar, korkmalýdýrlar. Onlar fýrtýnada dýþarýda kalmýþlardýr kaçamazlar. Þimþekler bana aittir. Þimþeklerim öyle güçlüdür ki gözlerini yakacak kadar parlaktýr. Ancak bu þimþeklerin ýþýðý altýnda bir iki adým atýp kaçmaya çalýþýrlar ama þimþekten sonra gelen karanlýk öyle derindir ki çoðunlukla olduklarý yere çakýlý kalýrlar. Aslýnda istesem þimþeklerimle onlarýn gözlerini de yakar kör edebilirdim. Gök gürlemelerimle onlarý saðýr edebilirdim. Ben istersem her þeyi yaparým. Þimdi bu dediklerime inananlar hepinizi ben yaptým bana karþý borçlusunuz hem bundan dolayý hem de sizlerin de canýnýza okumamý istemiyorsanýz bundan sonra ben ne istiyorsam onlarý yapýn ki benden ve sizlere çektirebileceðim acýlardan korunabilesiniz. (Sizleri benim sözlerime inanmayanlarýn yalan dolu kandýrmalarýndan da koruyacak olan da yine benim.) Bakýn ben koskoca yeryüzünü sizin için basit bir döþek olsun diye yaptým. Koskoca uçsuz bucaksýz göðü üzerinize basit bir örtü olsun diye yaptým. Sizlere çok deðer verdim. Yaðmurlarý yiyeceklerinizi büyütebilesiniz diye yolluyorum. Bunlarý artýk bildiðinize göre bir daha benim karþýma sakýn bunlarý açýklayan baþka þeyler çýkarmayýn. (Baþka türlü açýklamalara itibar edip de bana karþý nankörlük etmeyin. Çünkü ben sizler için çok þeyler yaptým) Burada yazýlanlara inanmayanlar þimdiki sözlerim sizlere. Eðer içinizde hala bir parça dürüstlük kaldýysa o zaman bana bunun gibi etkileyici, inandýrýcý, güçlü baþka bir þeyler yazýp getirebiliyorsanýz getirin ki bu kitabýn Allah’tan gelmediði konusunda bir ilerleme kaydedebilin. Hatta gelirken yanýnýzda kendi taraftarlarýnýzý, uzmanlarýnýzý da getirebilirsiniz. Ama eðer böyle bir þey getiremiyorsanýz yakýtý insan olan o ateþi bilesiniz ki tam da sizler için yaktým. Cehennem sizleri burada bekliyor. Ama benim sözlerime inanalar, sizler sakýn korkmayýn. Sizin için çok güzel yerler, cennetler hazýrladým. Oradaki meyveleri tattýðýnýzda aaa bunlar bizim yeryüzünde en çok sevdiðimiz yiyecekler diyeceksiniz. Ayrýca bir sürprizim daha var; orada sizleri çok güzel kadýnlar bekliyor. Hem de süresiz sonsuza kadar milyar kere milyar yýl, trilyonlar kere trilyon yýlýn bile ifade etmekte yetersiz kalacaðý kadar sonsuz bir süre orada kalýp bunlarý yiyip içip, bu kadýnlarla birlikte olabilirsiniz daha doðrusu gidebileceðiniz baþka da bir yer olmayacaðý için hep bu güzel yerde kalacaksýnýz. Hepsini de sizler için yaptým. Sizleri bir þeyi dikkat etmeniz için uyarýyorum. Bakýn deðil küçücük bir sivrisineði onun bile üzerinde yaþayabilen daha da ufak, ufacýk canlýlarý bile ben yaptým. Benim sözlerime inananlar bunu görünce bana daha da çok inanýrlar ama diðerleri bunlarý açýklayan baþka þeyler anlatýrlar. Aslýnda onlarýn bunlarý yalan yanlýþ baþka türlü açýklamalarýný bile ben saðlýyorum. Yolunu kaybetmiþ bu kiþilerin daha da yollarýný kaybetmelerini saðlýyorum. Ama ben yalnýzca kaybolmuþlarýn yollarýný daha da dolandýrýrým. Bir de bizden olup sonradan yolumuzdan dönenler vardýr. Ýþte onlar bizim aðýr aðýr inþaa ettiklerimizi yýkmaya çalýþýrlar. Ama onlar da hüsrana uðrayacaklar. Ya siz beni nasýl inkar ediyorsunuz, nasýl bana nankörlük ediyorsunuz? Siz hepiniz ölüydünüz, yoktunuz sizleri ben canlandýrdým ben yaptým. Þunu bilin ki sizleri yine ben öldürüp yine ben canlandýracaðým. Benden hiçbir zaman kaçamayacaksýnýz. Ben yeryüzünü sizler için yaptým. Sonra saltanatýmý yedi kat gökyüzüne yerleþtirdim. Ben alim’im. Ben her þeyi çok iyi bilirim. Bir gün meleklere ben yöneticilik yapsýn diye bir insan atayacaðým dediðimde onlar bana nasýl olurda bozgunculuk, yaðmacýlýk yapabilen, kan dökmeyi bilen bir varlýk cinsinden birini dünyaya yönetici atayabilirsin diye sordular. Bizler seni hepsinden çok sayýyoruz dediler. Bense onlara ben sizlerin bilemediði daha bir çok þey biliyorum dedim. Sonra Adem’e bir çok þey öðrettim (Adem’e öðrettiklerim meleklerin benden saklamaya çalýþtýklarý benim bilmediðimi sandýklarý þeylerdi). Ardýndan meleklere hadi bana Adem’e öðrettiðim-gösterdiðim bilgilerden bazýlarýný bana söyleyin dedim. Onlar bana bizim senin bize öðrettiklerinden baþka bilebildiðimiz baþka hiçbir þey yoktur, sen her þeyi bilirsin, bilge, alim olan sensin diye cevap verdiler. Sonra Adem’e döndüm Adem öðrendiklerini meleklere de anlat dedim. O da bunlarý (meleklerin kendilerinden baþka kimsenin bilmediðini sandýklarýný) anlatýnca meleklere gördünüz mü ben her þeyi bilirim. Açýkça yaptýklarýnýzý da benden saklamaya çalýþtýklarýnýzý da ben çok iyi biliyorum dedim. Meleklere bundan sonra Adem’i de kendinizden üstün bilin dedim. Þeytan dýþýnda meleklerin hepsi Adem’i kendilerinden üstün bildiler ama þeytan buna yan çizerek kibre sapmýþ nankörlerden olmayý seçti. Sonra Adem’ e eþinle birlikte seni ve toplumunu cennete koyuyorum. Güzel güzel orada yaþayabilirsiniz. Canýnýz neyi yemek istiyorsa yiyin için ama þu aðaca pek yaklaþmayýn yoksa kötülerin yoluna sapabilirsiniz dedim. Ama þeytan onlarýn bazýlarýný kandýrarak bir süreliðine cennetten dünyaya uzaklaþtýrýlmalarýna sebep oldu. Onlarý oraya gönderirken birbirlerine düþmanlýk edebilecek þekilde ayarlama yapýlarak (ben birbirlerinize düþmanlýk edin diyerek birbirlerine düþmanlýk etmelerini telkin ederek ayarlama yaptým) dünyaya gönderildiler. Dünya onlar için bir bekleme ve dünya nimetlerinden faydalanma yeri olarak planlandý. Bunun üzerine Adem benim ona öðrettiðim bazý þeyleri söyleyerek benden af diledi. Sonuçta ben affetmesini de bilirim. Sonra yaptýðým tüm insanlara hadi bakalým hepiniz sýrasýyla aþaðýya, dünyaya gidin ve benim size yollayacaðým yol gösteriþi bekleyin, bulmaya çalýþýn, bu yola uymaya çalýþýn dedim. Bu yolu bulur da yola uygun davranýrsanýz, yola uyarsanýz ondan sonra artýk dertlenmenize, kederlenmenize gerek kalmayacaktýr dedim. Yola uyanlarýn baþýna daha baþka sorunlar açýlmayacaðýný, açmayacaðýmý söyledim. Ama benim bu yol gösterici, uyarýcý sözlerimi dikkate almayanlar, bana karþý nankörlük yapanlar onlar için hazýrladýðým ateþin en sýký dostlarý olacaklar sürekli sonsuza kadar bu ateþin içinde kalacaklardýr. Ey Ýsrailoðullarý size lütufta bulunarak verdiðim nimetleri hep aklýnýzda bulundurun; bana verdiðiniz sözü tutun ki bende karþýlýðýnda size vaat ettiðimi yapayým. Ve yalnýz benden korkun. Ýçinizdeki beni doðrulayýcý olarak bulunan kiþiye inanýn. Onu ilk inkar eden siz olmayýn. Benim sözlerimi az bir bedel karþýlýðý satmayýn. Ve yalnýz benden sakýnýn. Beni batýl inanýþlarla, saçma ve tutarsýz düþüncelerinizle kirletmeyin. Gerçeði bildiðiniz halde gizliyorsunuz. Dua edin, insanlara yardým edin, diðer bana uyanlara uyun. Ýnsanlara dürüstlüðü hedef gösterip, sonra kendinizde mi özünüzü unutuyorsunuz. Üstelik bu sözlerimi de okumuþ kiþilersiniz. Hala aklýnýzý kullanmamaya niyetli misiniz? Sabredin ve duaya sarýlarak yardým dileyin. Ama hiç kuþkum yok ki bunlarý yapmak benden korkmayanlara çok aðýr gelir. Benden korkanlar bir gün bana kavuþacaklarýný düþünürler ve bir gün kesinlikle gerçekleþecektir. Ey israiloðullarý size baðýþladýðým nimetimi ve sizi herkesten üstün kýldýðýmý unutmayýn. Ve gelecek olan o son günden korkun, çekinin, o gün hiç biriniz diðerine yardým etmesine izin verilmeyecek. Hiç biriniz diðeriniz için bir iyilikte bulunamayacaksýnýz. Þunu da unutmayýn ki sizleri firavundan da ben kurtardým. Onlar size en çirkin kötülükleri yapýyorlardý. Erkek çocuklarýnýzý öldürüyorlardý, kadýnlarýnýza tecavüz ediyorlardý, o þekilde yaþamalarýna izin veriyorlardý. Ýþte aslýnda masum insanlarýn duyduðu bu büyük acýlar benim onlarý test etmek için yaptýðým bir sýnavdý. Sonra firavun hanedanýný ikiye böldüðüm denizin içinde boðmuþtum. Bunu herkes görmüþtü. Ve Musa ile kýrk gece için anlaþmýþtýk ama bunun ardýndan insanlar yani sizler bir buzaðýyý, ineði kendinize tanrý saymýþtýnýz. Ýnsanlar kendi onurlarýna zulüm etme yoluna sapmýþlardý. Ben ise belki düzelirsiniz diye yine de sizi affetmiþtim. Birde iyinin güzelin ne olduðunu anlayýn diye size Musa’yla bir kitap ve doðru ile yanlýþý anlamanýzý saðlayacak bir mesaj göndermiþtim. Musa toplumuna insanlar buzaðýyý taparak kendi onurunuza ihanet ediyor, zulmediyorsunuz. Bari þimdi bundan vazgeçin, egolarýnýzýn sizi kullanmasýna izin vermeyin. Hatadan vazgeçmeniz Tanrý’nýn gözünde iyi bir þeydir. O sizleri affeder demiþti. Bunun üzerine bazýlarý Musa’ya biz Tanrý’yý görmeden ona inanmayýz demiþlerdi. Tam bu sýrada onlarý yýldýrým çarpmýþtý ve diðerleri de olup biteni öylece izliyorlardý. Ardýndan ölenleri tekrar dirilttim ki benden az önce söyledikleri için af dileyebilsinler. (hem de bu kiþiler topluluk önünde af dilerse diðerleri de hayli hayli bana inanýrlar diye) Bu da yetmedi gölge yapsýn diye üstünüze bulutlardan örtü yaptým. Onlara helva ve býldýrcýn yemeði gönderip en güzel yemeklerden verdim. Onlar bir buzaðýya inanarak bana deðil kendi benliklerine ihanet ve zulüm ettiler. Onlara þuradaki kente gidip dilediðiniz yerde bulduðunuz her þeyi yiyebilirsiniz, yalnýz kentin kapýsýndan içeri girerken benden af dileyin yeter dedim. Ben hatalarýnýzý baðýþlarým, hatta daha fazla þeylerde veririm. Ama onlardan biri benim sözlerimden bazýlarýný deðiþtirerek yaydýlar. Bende bunu yapanlarýn kötülüklerine karþý gökten bir pislik gönderdim. Bir gün Musa toplumu için su istemiþti bende ona þu önündeki taþa deðneðinle vur demiþtim. O taþa vurunca taþtan 12 göz su fýþkýrmýþtý. Her grup kendisine bir su gözü seçip sahiplenmiþti. Bu suyu o insanlarýn bir daha bozgunculuk yapmamalarý için vermiþtim. Bunun üzerine onlar verilen su ile yetinmeyip benden bakla, acur, sarýmsak, mercimek, soðan v.b. þeyler de istediler. Yetinmeyi bilmediler. Daha sonra isyan ettikleri için, benim sözlerimi tanýmadýklarý ve sözlerimi iletenleri öldürdükleri için gazabým üzerlerinde oldu ve süründüler. Þunu bilmeniz gerekir ki benden taraf olanlar, onlarý ölümlerinden sonra sorgulayacaðýma ve bu sorgu korkusu yüzünden barýþa yönelik iþler yapanlar ödüllendirilecektir ve onlarýn öldükten sonra baþlarýna gelecekler için korkmalarýna ve tasalanmalarýna gerek yoktur. Daha öncede siz insanoðullarýndan bazýlarý üzerlerindeki öfkemi kaldýrmam için yapacaklarýna dair bana söz vermiþlerdi. Onlara gönderdim þeylere sýkýca sarýlmalarýný ve bunlar sayesinde her daim beni hatýrlamalarýný, benim öðrettiklerimi arka arkaya tekrar etmelerini ve bu sayede yanlýþ yola sapmaktan sakýnabileceklerini hatýrlatmýþtým. Ama siz insanoðullarý verdiðiniz söze raðmen bana sýrt çevirmiþtiniz. Yine de ben çok merhametli olduðum için çok ileri gidip de çok fazla hüsrana uðratmamýþtým insanlarý. Bakýn çok kesinlikle ve çok kýzgýnlýkla o zamanki insanlara cumartesi günleri azgýnlýk yapanlarýn kimler olduðunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz bu yüzden sizleri aþaðýlýk birer maymuna çeviriyorum dedim. Bu ceza hem o çaðda hem de þimdi yaþayanlara ibret olmalýydý. Musa’ya toplumuna benim için bir inek kesmelerini istemesini söylemiþtim. Toplumu sen bizimle alay mý ediyorsun? Niye ki? Diye sorduklarýnda Musa ben de sizin gibi cahil olmak istemiyorum ve duruma düþmemek için Allah’ýn bana yardým etmesini umuyorum demiþti. Karþýsýndakiler bu ineðin hangi inek olduðunu, nasýl bir þey olduðunu söylemen gerekiyor demiþlerdi. Musa’da onlara inek ne yaþlý nede çok genç orta yaþlý bir inek dedi. Sonra ne renk bir inek olduðunu sordular. Kesilmesi gereken parlak renkli sarý görenlerin baktýkça bakasý gelen güzel bir inekti. Tamam da burada ona benzer bir sürü inek var, içlerinden hangisidir diye sordular. Kesilecek ineðin yetiþtirme bir inek olmadýðý, hep özgür yaþamýþ, boyunduruk yememiþ, toprak sürmekte, ekin sulamakta hiç kullanýlamamýþ bir inek olduðu söylendi. Ve en sonunda topluluk ikna oldu da dediðimi yapýp ineði kestiler. Neredeyse dediðimi yapmýyorlardý. Bu ineði aslýnda þu sebepten kesmelerini istemiþtim. Bu topluluðun içinden bilinmeyen bazýlarý bir adamý öldürmüþlerdi ve birbirleri ile bu yüzden tartýþýyorlardý. Normalde ben onlara bildiklerimi söyleyip, onlarýn sakladýklarý gerçekleri ortaya çýkaracaktým ve daha beter birbirlerine düþeceklerdi. Ama onlardan kesilen ineðin bir parçasý ile ölü adama vurmalarýný istedim bu sayede adam tekrar dirildi. Bu benim ölüleri nasýl tekrar diriltebildiðimi gösteren bir olaydý. Bu olay sayesinde insanlar þunu anlamalýlar. Eðer insanlara söylediklerim onlara saçma bile gelse yaparlarsa akýllarýný çalýþtýrmýþ, kullanmýþ olurlar. (Yani aklýný kullanan bir kiþi Allah’ýn dediklerime sebebini anlamasa bile, körü körüne uymanýn kendi iyiliði için en doðrusu olduðunu anlamalýdýr.) Daha sonra o insanlarýn tekrar eski hallerine döndüler. Taþ kalpli insanlar. Unutmayýn ki bazý taþlar vardýr çok serttir bazýlarýnýn ise içlerinden sular fýþkýrýr iþte bunun gibi bazýlarýnýzýn içlerindeki bana karþý olan korku ayný bunun gibidir. Taþý bile çatlatýp fýþkýrýr gibi korku fýþkýrýr. Ama benim sözlerime inanmayanlarý siz ikna edebileceðinizi mi sanýyorsunuz. Bunlar benim sözlerimi dinleyip ardýndan tahrip ederler. Benim sözlerime inanmýþ olanlarla karþýlaþtýklarý zaman size biz de inanýyoruz derler ama baþ baþa kaldýklarý zaman Allah’ýn taraftarlarý kendilerine söylenenleri Allah katýna vardýklarýnda inançlarýnýn kanýtý olsun diye durmadan tekrar etmekten baþka bir þey yapmýyorlar, bu kiþiler hiç mi akýllarýný kullanmazlar derler. Ama bilmiyorlar ki ben herkesin açýklarýný da, saklamaya çalýþtýklarýný da çok iyi biliyorum. Bende içlerinde söylediklerimin anlamýný bilmeden anlamsýzca tekrar eden, yanýlgýya düþmüþ insanlar olduðunu iyi biliyorum. Yazýklar olsun ki bazýlarý benim sözlerimi farklý anlatýrlar sonra da Allah katýnda bunlar böyle olsun isteniyor diye kendi çýkarlarýna kullanýrlar. Onlarýn bundan elde ettikleri için tekrar yazýklar olsun. Onlar sanýyorlar ki bana inandýklarý ama bazý ufak kötülükleri için bir miktar sayýlý gün kadar cehennem cezasý alýp yine cennete geri dönecekler. Onlar benden bunun için bir söz mü almýþlar acaba. Böyle bir söz verdiysem tutarým tabi ki ama yoksa onlar benim söylemediðim þeyler mi söylüyorlar. Ýþ hiçte öyle sandýklarý gibi deðil. Ýçleri kötülük ve çirkinlikle dolmuþ, suçlarý her yerlerini kuþatmýþ bu kiþiler için ateþ sürekli olacaktýr. Ýçinde sonsuza kadar kalacaklardýr. Barýþ ve iyilik yönünde hareket edenler ise onlar da cennette süresiz sonsuza kadar milyar kere milyar yýl, trilyonlar kere trilyon yýlýn bile ifade etmekte yetersiz kalacaðý kadar sonsuz bir süre yani sonsuza kadar kalacaklardýr. Ýsrailoðullarý bana söz vermiþtiniz. Benden baþkasýna inanmayacak tek güç olarak beni tanýyacaktýnýz. Ýnsanlara güzelliklerden bahsedecektiniz. Dua ve yardým edecektiniz. Yinede bu sözden sonra pek azýnýz hariç hala hepiniz deðiþmediniz. Bana birbirinizin kanýný dökmemeye ve birbirinizi yurtlarýndan etmemeye söz vermiþtiniz. Ama bakýyorum da hala biribirinizi öldürüyor, yurtlarýndan ediyor, istemedikleriniz için kötü olanlarda danýþlý davranýyorsunuz. Size bunlarý yasakladýðým halde yapmaya devam ediyorsunuz. Siz benim sözlerime nasýl inanýyorsunuz, bir kýsmýný kabul edip bir kýsmýna uymuyorsunuz? Böyle davrandýðýnýz için dünyada sizi rezil bir hayat bekliyor. Ama esas önüme geldiðinizde cezalarýnýz verilecek, her ne yapýyorsanýz benim hepsinden haberim var unutmayýn. Ve unutmayýn bu gün için yaþadýðýnýz hayatý gelecekte yaþayacaðýnýz cezalarýn karþýlýðýnda satýn almaktasýnýz. Böyle olanlarýn cezalarýný ne hafifleteceðim ne de yardým almalarýna izin vereceðim. Ben Musa’ya kitap verdim ardýndan baþka adamlarda gönderdim, seçtim. Ýsa’yý seçtim. Ama sizler iþinize gelmeyen bir þeyler oldu mu ya büyüklük tasladýnýz ya da yalanladýnýz. Hatta bazýlarýný öldürdünüz. Sebebini öðrenmek isteyenlere bizim kalplerimiz kabuk tutmuþ diyorsunuz ama iþin gerçeði öyle deðil. Ýþin gerçeði yaptýklarýnýz yüzünden ben onlarý lanetledim isteseler de artýk çok azý bana geri dönebilirler. Ben onlara doðru bildikleri bir konuda hem fikir olan kitaplar gönderince bunu bana karþý olanlarýn haklýlýðýnýn bir iþareti olarak algýlayýp gönderdiklerimi kabul ettikleri halde, onlarýn da çok iyi bildikleri yanýlgýlarýný anlattýðým zaman tüm bu gönderdiklerimi ve beni inkar ederek iki yüzlülük yaptýlar. O iki yüzlü yalancýlarý lanetliyorum. 90




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Iþýk Hýzýný Geçmek Mümkün Mü?
Týrnak Yeme Meseli
Yalnýzlýk
Mutlu Bir Evlilik Ýçin 4 Altýn Kural
Yaþamýn Ýplikleri
Baðýmsýzlýk
Bay Meursault Gibi Yaþamak
Sevgi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Seni Düþünmek [Þiir]
Yüzyýllýk Yalnýzlýk [Þiir]
Kan (At) Lý Geceler [Þiir]
Hedef [Þiir]
Mahpus [Þiir]
Yeþil Canavar [Öykü]
Utanç [Öykü]
Günün Sonuna Yolculuk [Öykü]
Dalgakýran [Öykü]
Ölüm Döþeðinde Puslu Aþka Keþfi (2) [Öykü]


Mikail Boz kimdir?

Mikail BOZ

Etkilendiði Yazarlar:
N. Gogol, F. Kafka, J. M. Coetzee, L. F. Celine, M. Proust, A. Camus


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mikail Boz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.