Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus |
|
||||||||||
|
Bu durumda geçerli olan şey onlar gibi olmak; onların duymak istedikleri şeylerden söz etmek. Her insanın deneyimi farklıdır. Benim de size göre çok farklı deneyimlerim var. Kim söylemiş bilmiyorum ama şöyle demiş: “Başkalarının deneyimlerinden yararlanın. Çünkü ömrünüz yalnız kendi deneyimlerinize dayanacak kadar uzun değil.” Peki ben sizin görmediğiniz bazı şeyleri gördüysem bundan yararlanmak istemez misiniz? Aramızda çok önemli bir fark var. Ben sizi neredeyse olduğunuz gibi kabul ediyorum. Bir tek boynunuzu bükmenize razı olmuyorum. Ama siz benim tam sizin gibi olmamı istiyorsunuz. Neden sizin gibi olayım? Bana geçerli bir neden söyleyebilir misiniz? Neden direksiyon başında oturmak varken, başkalarının kullandığı bir arabada bilmediğiniz bir yöne gitmeye razı oluyorsunuz? Lisede yatılı öğrenci iken çok ağır bir deneyim geçirdim. Son sınıfta bir gün yemekhane nöbetçisi olmuştum. Şansıma o gün okula kesilmek üzere bir kamyonet dolusu tavuk geldi. Nöbetçi olduğum için tavuklarım kesilişini izlemem istendi. Kaçacak bir yerim yoktu. Bütün tavukların kesilmesini izlemek zorunda kaldım. Çok acı çektim. Kasap sanki onları değil beni kesiyordu. İşinde çok da başarılıydı. Tavukları kanatlarından tutup yere yatırıyor ve ayağı ile üzerine basıyordu. Belki inanmazsınız ama tavukların da bir karakteri var. Ben öyle olduğunu gördüm. Kamyonetten birer birer alınıp bıçak altına giderken kimi tavuk tehlikeyi sezinliyor çığlık çığlığa bağırıyor; kimi hiç sesini çıkarmıyor; yalnızca şüpheli gözlerle bakıyordu. Gerçi sonuç aynı oldu; yapacakları bir şey yoktu; bıçak boyunlarını kestikçe hepsinden de kırmızı kanlar fışkırdı; beyaz tüyleri kanlandı; çırpındılar ve hareketsiz kaldılar. Ama direnen tavuk en azından şerefi ile ölüyordu. Şerefli tavuk... Yenilgiyi kabul etmeyen, son anına kadar direnen, kaderine razı olmayan tavuk... Bir tavuk kadar olamıyorsak ne diye yaşıyoruz ki? Evet, sabrım taştı; sizi eleştiriyorum. Aslında sizi değil, başlığından bile korktukları için bu yazıyı okumayanları, sessizlik içinde boyunlarını bıçağa uzatanları eleştiriyorum. Toplum olarak şu anda gücümüz var ama gittikçe eriyor. İşsizlik artıyor. Ne olacak bu insanlar? Nasıl yaşayacaklar? Büyük dolaplar dönüyor. Bu yazıyı okumayanlar, sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Şimdi sizin için bir tehlike olmadığını düşünüyorsunuz.Ya siz de aynı duruma düşerseniz? Bir bedenin yarısı yıkılırken diğer yarısı ayakta kalmaz. Korkarım gün gelecek, sessizliğiniz herkesi yakacak.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |