..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Varsıllar ve Yoksullar > Mehmet Sinan Gür




8 Nisan 2002
Kaderine Razı Olmak  
Mehmet Sinan Gür
Neden direksiyon başında oturmak varken, başkalarının kullandığı bir arabada bilmediğiniz bir yöne gitmeye razı oluyorsunuz? Daha önce okuyanlar için: yazıyı biraz değiştirdim.


:BEAD:
Herkes boynunu bükmüş, geleceğe razı, yaşantısını sürdürüyor. İyi bir yurttaş olmanın ses çıkarmamaktan geçtiğini düşünüyorlar. Bu işin bir yönü. Başka bir yönü de bu sessiz kişilerin büyük kısmı başkalarının da onlar gibi olmasını istiyorlar. O zaman çevreye tümüyle sessizlik hakim olacak, şimdi olduklarından daha güvende olacaklar. Bir enerjileri varsa, onu bu yönde sarf ediyorlar. Biri başını kaldırırsa, herkesten önce onlar o başı ezmeye çalışıyorlar.

Bu durumda geçerli olan şey onlar gibi olmak; onların duymak istedikleri şeylerden söz etmek. Her insanın deneyimi farklıdır. Benim de size göre çok farklı deneyimlerim var. Kim söylemiş bilmiyorum ama şöyle demiş: “Başkalarının deneyimlerinden yararlanın. Çünkü ömrünüz yalnız kendi deneyimlerinize dayanacak kadar uzun değil.” Peki ben sizin görmediğiniz bazı şeyleri gördüysem bundan yararlanmak istemez misiniz?

Aramızda çok önemli bir fark var. Ben sizi neredeyse olduğunuz gibi kabul ediyorum. Bir tek boynunuzu bükmenize razı olmuyorum. Ama siz benim tam sizin gibi olmamı istiyorsunuz. Neden sizin gibi olayım? Bana geçerli bir neden söyleyebilir misiniz? Neden direksiyon başında oturmak varken, başkalarının kullandığı bir arabada bilmediğiniz bir yöne gitmeye razı oluyorsunuz?

Lisede yatılı öğrenci iken çok ağır bir deneyim geçirdim. Son sınıfta bir gün yemekhane nöbetçisi olmuştum. Şansıma o gün okula kesilmek üzere bir kamyonet dolusu tavuk geldi. Nöbetçi olduğum için tavuklarım kesilişini izlemem istendi. Kaçacak bir yerim yoktu. Bütün tavukların kesilmesini izlemek zorunda kaldım. Çok acı çektim. Kasap sanki onları değil beni kesiyordu. İşinde çok da başarılıydı. Tavukları kanatlarından tutup yere yatırıyor ve ayağı ile üzerine basıyordu. Belki inanmazsınız ama tavukların da bir karakteri var. Ben öyle olduğunu gördüm. Kamyonetten birer birer alınıp bıçak altına giderken kimi tavuk tehlikeyi sezinliyor çığlık çığlığa bağırıyor; kimi hiç sesini çıkarmıyor; yalnızca şüpheli gözlerle bakıyordu. Gerçi sonuç aynı oldu; yapacakları bir şey yoktu; bıçak boyunlarını kestikçe hepsinden de kırmızı kanlar fışkırdı; beyaz tüyleri kanlandı; çırpındılar ve hareketsiz kaldılar. Ama direnen tavuk en azından şerefi ile ölüyordu. Şerefli tavuk... Yenilgiyi kabul etmeyen, son anına kadar direnen, kaderine razı olmayan tavuk... Bir tavuk kadar olamıyorsak ne diye yaşıyoruz ki? Evet, sabrım taştı; sizi eleştiriyorum. Aslında sizi değil, başlığından bile korktukları için bu yazıyı okumayanları, sessizlik içinde boyunlarını bıçağa uzatanları eleştiriyorum.

Toplum olarak şu anda gücümüz var ama gittikçe eriyor. İşsizlik artıyor. Ne olacak bu insanlar? Nasıl yaşayacaklar? Büyük dolaplar dönüyor. Bu yazıyı okumayanlar, sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Şimdi sizin için bir tehlike olmadığını düşünüyorsunuz.Ya siz de aynı duruma düşerseniz? Bir bedenin yarısı yıkılırken diğer yarısı ayakta kalmaz. Korkarım gün gelecek, sessizliğiniz herkesi yakacak.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yemen Türküsü
Kitap - Sevdalinka - Ayşe Kulin
Erbil (Kuzey Irak) 1
Kitap - Karl Marx 32inci Dereceden Masonmuş
Rüya Gibi - Kafkas Halk Dansları Gösterisi
Empati Kelimesinin Anlamını Hrant Dink'ten Öğrendim
Sezen Aksu Konserinin Düşündürdükleri
Film Kitap - Turyetski Gambit ve Plevne Savaşı
Boykot Bütün Dünyada Yayılıyor
İngilizce Eğitim I, ODTÜ ve Oktay Sinanoğlu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.