Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus |
|
||||||||||
|
Ancak tam olarak umulduğu gibi olmadı. ODTÜ’den yetişen kişiler tam tersine ABD’ye cephe aldılar. Üniversiteye ziyarete gelen amerikan elçisi Commerce’in arabası ters çevrilip yakıldı. 47 doğumlulardan oluşan 68 kuşağı denen bir gençlik hareketi başladı. ODTÜ öğrencileri bu harekette öncü rol oynadılar. Sonra herkesin bildiği, 12 Mart muhtırası ile bir 1972 sonrası dönemi yaşandı. CHP’nin ve Bülent Ecevit’in başbakanlığından sonra hapse atılanlar çıktılar. ABD’ye karşı yeni bir dalga hareketi oldu. ODTÜ öğrencileri yine öncü idiler. Bunun da sonunda 12 Eylül 1980 darbesi geldi. Ondan sonra günümüze kadar her şey Türkiye’yi bağımlılaştırmak için çaba sarf eden kişilerin istediği gibi yürüdü. İngilizce eğitim yapan kurumlar çoğaldı. İngilizce bilmek sanki çok önemli imiş gibi bir hava yaratıldı. Bütün bu olaylar olurken Oktay Sinanoğlu isimli bir bilim adamımız ABD’de yetişmiş ve orada çalışıyordu. Yakın bir zamanda Türkiye’ye döndü. Şu anda Yıldız Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmakta. Onunla ilgili yazılmış bir kitap ve kendisinin iki kitabı var. Kitaplarından birinin adı Bye Bye Türkçe. Özet olarak savunduğu görüş: Bir ülkeyi bağımlı kılmanın ilk şartı o ülkenin dilini kullanılmaz hale getirmektir. Onun için eğitim dilini bağımlı olacağı ülkenin diliyle yani İngilizce ile yapmalıdır. Eğitim kurumlarının dilinin İngilizceleştirilmesi bu amaca hizmet etmektedir. Dil gidince kültür onu takip eder.(Buna kültür emperyalizmi diyoruz) Peşinden yurtseverlik duyguları yok olur. Sonuçta ülkemiz kendisini savunamaz duruma gelir ve önce esir olur, sonra yok olur. Oktay Sinanoğlu’nun düşüncelerine büyük ölçüde katılıyorum. Ancak birkaç düşüncemi eklemek istiyorum. Ben ODTÜlüyüm ancak gördüğünüz gibi onun söylediği gibi bir kişi değilim. Kaldı ki o da bütün eğitimini İngilizce yapmış ABD’de yıllarca yaşamış bir kişidir. Ona rağmen ABD’nin egemenliğine girmemiştir. Aksine, en büyük yurtseverler bu kişiler arasından çıkmıştır. Daha da çıkacağa benziyor. İşin başlangıcında da Türkiye’de yabancı dilde eğitim veren herhangi bir eğitim kurumu yok iken başlayabilmiştir. Yani ana kriter İngilizce değil, şüphesiz onun çok büyük etkisi vardır, daha başka bir şeydir. Düşüncemi pekiştiren başka bir veri daha var. Şu andaki ve bugüne kadarki devlet yöneticileri içinde İngilizce bilen, akıcı İngilizce konuşan çok kişi yoktur. Mecliste de İngilizce konuşan çok az sayıda kişi vardır ama bu durumu yapan, yasaları bu yönde çıkaran onlardır. Demek ki dilin Türkçe olması, üniversitelerin Türkçe eğitime dönmesi, sorunu çözücü bir etki yapmaz. Bu bana göre de gereklidir ancak hem yeterli değildir hem de sorunun asıl nedeni değil, yalnızca bir yansımadır. Asıl neden kişisel çıkarlar ve paradır. Esas olarak bu sorun çözülmelidir. Yoksa dil sorunu da çözülmez; korkarım ülkemiz de elden gider. Bugünlerde ODTÜ öğrencilerinin yine bazı eylemler yaptıklarını duyuyorum. Gelenek sürüyor. 8.Nisan.2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Mehmet Sinan Gür, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |