Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Önce aramızdaki tartışmayı aktarmak istiyorum. Arkadaşım G.E.nin doğru ve bütün Türklerin kötü olduğunu iddia ediyordu. Ona katılmadığımı söyledim. Başladım örnek vermeye. “Filmde bir uyuşturucu kaçakçısı iyi bir insanmış gibi gösterilmek isteniyor. Hangi aklı başında insan bunu kabul edebilir? Film yönetmeni, adam Türk polislerine yakalanınca seyircinin üzülmesini istiyor.” Arkadaşım çok da mantıksız biri değildi. Bunun üzerine “Peki” dedi. “Orada biraz abarttıklarını kabul ediyorum. Ama film gene de doğrulardan bahsediyor.” “Hapishane sahnelerinden söz ediyorsun herhalde.” Dedim. “Hapishanelerin pek de iç açıcı durumda olmadıkları doğru. Peki bütün gardiyanların Türk oldukları için kötü gösterilmesine ne demeli? Üstelik o rolleri doğru dürüst Türkçe bilmeyen, oyunculukla ilgisi olmayan iğrenç adamlara oynatmışlar. Bunların şivelerinden Ermeni olduklarını yabancılar anlamıyor. Ancak biz anlıyoruz. Nereden bulundukları belli olmayan heriflere Türk düşmanlığı için sözüm ona rol yaptırmışlar.” Arkadaşım “Evet onu da biraz abartmışlar” dedi. “Ama hep Malkoçoğlu, Kara Murat gibi filmler çevrilecek değil ya. Böyle filmler de olmalı.” “Tamam da,” dedim, “ Bütün bir ulusu kötü göstermek akıllı bir iş mi? Orada bütün Türkler kötü gösteriliyor. Şimdi ben kötü bir insan mıyım? Bana da Türk olduğum için o gözle mi bakıyorsun?” Arkadaşım bana baktı, “Türk olmaktan gurur duyuyor musun?” dedi. Bana “Türkiye seninle gurur duyuyor” gibisinden bir laf söyletmeye çalışıyor. “Önemli olan” dedim “Türk olmaktan gurur duymak veya duymamak değil. Türk olup iyi olmak. Filmde sanki bu iki kelime hiçbir şekilde bir araya gelemezmiş gibi bir düşünce aşılanmaya çalışılıyor.” “Malkoçoğlu, Kara Muırat gibi filmlere karşı isen buna da karşı olmalısın. Yoksa asıl kızdığın adamlardan bir farkın kalmaz. Sonuç olarak yurtsever olmak iyidir ama şoven olmak iyi bir şey değildir. Git benim diğer yazılarımı oku da biraz ne düşündüğümü öğren.” Dedim. Arkadaşım bir Türk ismi taşıyordu. Fakat ona Türk olup olmadığını hiç sormadım. Çünkü bunun benim için en küçük bir değeri yoktu. Ben onu yalnızca davranışlarına bakarak değerlendiriyordum. Bu filmde kurgu nedeniyle böyle davrandıklarını söylemek söz konusu olamaz. Çünkü istediği amacı açık bir filmdi bence. S.H.T. ise bu filmden çok farklı. Bir gece ATVde bütün Türkiye’nin uyumayıp izlediği tartışma programı sırasında Diyarbakır’daydım ve yanımda üç başka arkadaş vardı. Onlar TVde, biz evde tartıştık. Bu filmin diğerinden farkı şu: Bu film toptan Türkleri değil fakat Türklerin kötü tarafını eleştiriyor. Bu bakımdan haklı bir eleştiri yapıyor. Programdaki milletvekili savunmasını Türklere bütünüyle, yani kötü taraflarıyla birlikte sahip çıktı. Deminki arkadaşım ise Türkleri iyi tarafları ile birlikte red ediyordu. Bana göre ikisi de aynı kapıya çıkıyor ve aynı toptancı mantığa dayanıyor. Türkler de diğer uluslar gibi bir sürüdür. Ya hepsini kabul edersin, ya hepsini dışlarsın. Ben bu mantığı kabul etmiyorum. Türklerin de diğer ulusların da iyi taraflarını alıyor, kötü taraflarını red ediyorum. Bence önemli olan birey olmalıdır. Bir birey bir başına topluma zarar verebiliyorsa bu toplumda düzeltilebilecek bir rahatsızlıktır. Yani bir insanın bacağı yaralanıp enfeksiyon kaptıysa onu kurşunlamak gerekmez. Tedavi etmeğe çalışmalıdır. Bir Türk askeri rolündeki Yavuz Bingöl’ün koğuşta çalınan bir Ermeni müziğini alıp Sarı Gelin’e çevirmesi, bir Ermeni ve bir Türkün birbirlerine aşık olmaları bana göre filmin Türklerin anti propogandasını yapmadığının göstergeleri. Ama ortada yaşanmış bir gerçek var. Bu filmin gösterilmesi bence çok olumlu bir gelişme. Çünkü yapılmış bir hatayı kabul etmek büyüklüktür. Böylece birileri dediler ki “Evet biz bir zamanlar hata yaptık, hatalar yaptık. Ama bunlar yanlıştı. Bunu geç de olsa fark ettik. Şimdi elimizden özür dilemekten başka bir şey gelmiyor.” Bu film de önceki gibi bir romandan alınmış. Romanın yazarı şimdi Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanı. Geceki tartışmada Senaryo yazarı Etyen Mahcupyan Ermeniler içinde cemaatleşme olduğunu, bunun pek iyi bir şey olmadığını söyledi. Ayrıca onlarla arasında bir ayırım koydu. Ermenilerin cemaatleşmelerinde fanatik Türklerin büyük katkısı oluyor. Fanatik Türkler için de fanatik Ermenilerin. İki taraf da birbirlerinin canlı kalmasına neden oluyor. Bazen kaba gürültüye dönüşen tartışmada can alıcı soru filmin yönetmeni Tomris Giritlioğlu’nun milletvekiline sorduğu bir soru idi: “Gelecekte nasıl bir Türkiye düşlüyorsunuz?” Herkes kendine bu soruyu sorsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |