Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
M. NİHAT MALKOÇ Şehirlerin de belli bir kimliği ve karakteri vardır. Bu kimlik tarihi süreç içerisinde oluşur. Bunun oluşumunda tarihî şahsiyetler, şairler, yazarlar ve bütün sanatçılar aktif rol oynarlar. Asırların birikimleriyle oluşan bu kimlik korunmalı ve geleceğe taşınmalıdır. Kentlerin bu özgün kimliğini modernleşme adı altında heba etmemeliyiz. Şehirlerin tarihî ve tabiî dokusunu muhafaza etmeliyiz. Günümüz insanı modernlik adı altında tarihî değerleri yok ediyor. Eski, tarihî evler yangın kisvesi altında ortadan kaldırılarak yerlerine hiçbir geleneksel iz taşımayan yüksek binalar kuruluyor. Ruhsat verme hakkını elinde bulunduran yerel yöneticilerin ve devletin ilgili birimlerinin bu talana dur demesi büyük önem arz etmektedir. Yoksa tarihi, kalınca kitapların iki kapağı arasına hapsedeceğiz. Trabzon şehri de her geçen gün geçmişinden uzaklaştırılmakta, modernlik adı altında bizimle uyuşmayan tarzlarda yapılaşmalar görülmektedir. Eski camiler dışında her şey yenisiyle değiştiriliyor. Yeniliğe karşı değiliz, ama tarihin talan edilmesine, geleneksel mimarinin estetik çizgilerinin kaybolmasına da gönlümüz razı olmaz. Şehirler, mazisiyle vardır, var olmalıdır. Tarihî dokunun titizlikle korunması gerekmektedir. Bu hususta Trabzon’da güzel şeyler de olmuyor değil. Son yıllarda Trabzon’da eski eserlerin nerdeyse tamamına yakını Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilmektedir. Bu alanda cansiperane çalışan Trabzon Vakıflar Bölge Müdürü sayın Mazhar Afacan’ı yürekten kutluyorum. Onun döneminde hiçbir dönemde görülmemiş ölçüde yenileme çalışması yapıldı. Trabzon bizim her şeyimizdir. Bu şehir bize bir kimlik ve kişilik kazandırmıştır. Bizler bu şehir için varız. Herkes bu düşüncede olursa bütün şehirler mamur ve müreffeh olur. Herkes kendi alanında; doğduğu, büyüdüğü şehre verebileceğinin en iyisini vermelidir. Bunlar sadece maddi şeyler değildir. Bu kentin sanata, edebiyata, kültüre de ihtiyacı vardır. Bu alanda kalem oynatanlar şehirlerini unutmalıdır. Mesela son yıllarda Trabzon üzerine kaliteli şiirler yazılmıyor. Bu şehir artık geçmişteki gibi büyük şairler ve genel anlamda ülke çapında şöhret kazanmış edebiyatçılar yetiştiremiyor. Şehrimiz üzerine yazılmış yeni şiirler bulmakta zorlanıyoruz. Durum böyle olunca bizler de kalemimizi ve hünerimizi ortaya koyarak dilimiz döndüğünce bir şeyler yazıp geleceğin aydınlık zihniyetteki gençlerine miras olarak bırakıyoruz. Bu anlamda ilk bölümünü daha evvel verdiğim “Trabzon Büyür Gözbebeklerimde” adlı şiirimin son bölümünü siz değerli dostlarımla paylaşmak istiyorum: Hüzünler ki kanatır yüreğimin tenhalarını Hamsilerin kara yazgısı son bulur ağlarda Yağmur yıkar, rüzgâr tarar dağınık saçlarımı Bir kemençe nağmesiyle bozulur sessizliğin büyüsü Horon halkalarında kardeş olur kızı kızanı Kakmalarla süslenmiş hançer durmaz kınında Ulvi gayeler yatar ecdadın akınında Mübarek ezan sesi duyulurken derinden Topların tesiriyle taşlar oynar yerinden Nice çağlar kapattı, açtı ordumuz bizim Al kanlarla sulandı şanlı yurdumuz bizim Sözlerin yangınında kavruldu her bir hece Tuğların gölgesinde gündüze döndü gece Dua iklimlerinde göğe yönelir eller İnanç vadilerinde gerçekleşir emeller Trabzon büyür gözbebeklerimde… Değişmem kuymağını zengin sofralarına Çay kokar, tütün kokar bacıların kınalı elleri Bozulmuş sevda bahçeleri, virandır bağlarımız… Yağmalanan yüreğimde büyütürüm umut kırıntılarını Hayal kırıklıkları cam kırıklarına karışır ay ışığında Açar mı yine gönül bahçemizin gülleri? Kaleler kuşatılır, Fatih verir fermanı Rüzgâr taşır seherde can evine dermanı Konuşur kekemeler, mevcudat dile gelir Yanar gönül sarayı bülbüller güle gelir Namlunun gölgesinde aşılırken çizmeler Nur yağar gök kubbeden arza düşer huzmeler Bakmaz ceddim düşmanın gözünün karasına Rumlar gözyaşı döker tuz basar yarasına Bizim inancımızda bayramdır ölüm anı Fatih’in orduları kazanır imtihanı… Kanuni’nin sokaklarında büyüdüğü, Yavuz Sultan Selim’in uzun yıllar valilik yaptığı, çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği Trabzon, yarınlara emin adımlarla yürümelidir. Bu şehirde var olan Osmanlı medeniyeti izlerini özenle korumalıyız. Şehrin özgün yapısını bozmamalıyız. Bizler modernleşmeye asla karşı zihniyette insanlar değiliz. İnsanı ve insanî değerleri ön plana çıkaran bir modernleşme tarzı benimsenmelidir. Bugünkü modern şehirlerde geleneksel motiflerden ve özgün tarihî kimlikten söz edilemiyorsa bu çıkmaz, bir yerlerde yanlış yaptığımızdan dolayıdır. Trabzon şehri kimliğiyle, mimarisiyle, kültürel değerleriyle o eski Trabzon’un asaletini yansıtmalıdır. Şehirle insan birbirine yabancılaşmamalıdır. Kentler caddesiyle, sokağıyla, meydanlarıyla, sahilleriyle, park ve bahçeleriyle geçmişle bugünü sentezleyebilmelidir. Şehrin kaybolan ruhu tekrar geri getirilmelidir. İnsanlar susunca şehrin kimliği konuşmalıdır. Şehrin dokusu kentin imzası olmalıdır. Diller sustuğunda şehrin özgün kimliği konuşmalıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |