Öküzün rengini dışında, insanın rengini içinde ara. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
yazının yüzüne yanan çoban ateşi hayat yazgısı ıssızlarda taş olmuş sabrı yalnızca bakar görmez Olimpos’tan atılmış dilenir köşe bucak kör bir tanrı sarı bir çığlıktır uzar yaşamak kara yazgı kül rüzgâr düş sanrı bacası tütünsüz taşı göğermez bekleyiş sonsuz figan ademden eski yaşı dededen toruna kaç ömrü sarar yağmalar iflah etmez omzu umudun bekleyiş yanırı uçurumlar zirvesinde solumak mücrim yara kandan kına kara kara hep zulum saltanatlar dar dünyanın ta dibinde yazgısı kanayak halklar söylesin bilen varsa bizi kim ayakta tutar sevdadan başka bizi kim yıkar kıyametler birikir her ah saraylar yerle bir olur bülbül ahın tutar bir gün gül dikenden hesap sorar bulutlar devşirirdi koca gürgen ormanı halk akıl almaz tahammül ey bunda bir aşk var sökülmüş kapıları camları kırık tavanı yıkılmış hayat yağmurlar çile yağar ey sevdayı acıya yaşıt kılan gül kaç cehennem ve hangi nar kızarttı kanatarak şu yar goncası memeni biz acıdan yoldaşız öfkemiz kardeş her gönül kendi gözyaşlarından akar bir kadim çileydi paslı karanlık zincir sesleri katledilmiş şarkılar saçılmış sokaklara zulum ki her ömre kendi çıkmazlarından kilitler vuran kaç adem görmüş geçirmiş hala ayakta böyle kara suskularda taş altında kurbağalar gibi yaşamak rezaletti dişlerini sıka sıka kara yazgı bırakarak dededen toruna yaşamak mezelletti esaretti illetti bu cehennem sultasında iki acının buluşmasıydı aşk iki yalnızlığın sarılıp ağlaşmasıydı ıssızlığın ortasında iki kerpiç evin dayanmasıydı iki dalda gül olmaktı iki yeşil dal olmaktı yaprak yaprak kesilmekti en körpecik yerinden kurumaktı ıssızlarda iki kuru dal olmaktı aşk yanmaktı ayrılık ateşinde yana yana kül olmaktı kül olup da bir olmaktı aşk kül olup da savrulmaktı yurtsuz bir bulut sonsuzda gidecek yer bulamaz da sancıdan kıvranır durur menzili yitik olana gece kara gün kara sonsuzda bir bulutun deli düşü aşk her akşam kanamakta her sabah kanamakta kanaya kanaya bir vatan aramakta bülbül ahın tutmuş gül kızıl yanar bağrımda hançer kesildin ey yar düğüm düğüm boğazıma tıkanan efkâr hayat mı ahu zar ölüm mü firar ağlasam bağırsam ateş kussam öfkeden beni kim duyar bu çile harmanında yana yana aşktan başka bizi kim ayakta tutar gül de bir gün kül kesilir savrulur hayat beni sana vurdu yarana kurban olayım bilirsin bu zulüm devranlarında her aşk biraz öksüz doğar nasıl olsa acı yoldaş kalbime sen kanama ben kanayım yanayım hicran olayım çağırdım bir ömür sana zay oldu yıllar duymadın yüreğinden sakatladı aşk satılan kaldırımlar ömrüme kırk düğüm oldu deli yollar deli yollar aşkım yara vurdum hayata sarmadın yağmur damlandım sonsuzda rüzgarlarda kum zerrendim savruldum karanlıkta elsiz kolsuz çarpa çarpa yandım ey yar görmedin Adnan Durmaz 13 ekim 2006
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |