Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir.
-Cervantes |
|
||||||||||
|
Bir sabah kapıdan kendi yaşlarında bir kız girdi içeri;iki poğaça bir çay isteyerek orta sıradaki bir masaya oturdu ve her sabah gelmeye başlamıştı artık.Baharın o hafif serin yelinin yüreğinde tomurcuklanmaya yüz tutmuş çiçekleri okşadığını hissetti.Çok garip bir duyguydu bu daha önce bilmediği.Sürekli görmenin verdiği güvenle masasına oturup sohbet etti bir gün.İlerideki binada yeni işe başlamış ve uzaklardan geldiği için mesai başlangıcına kadar hem kahvaltı ediyor hem de zamana geçiriyormuş pastanede. Bir akşam yaşlı amcadan izin isteyerek çıktı kapıdan.Kafasına koymuştu bu akşam o binanın önünde çıkışını bekleyecek ve göğsünde çarpıntı yapan,adını koyamadığı o duygularını açıklayacaktı.Gitmesine gitmişti ama gittiğine pişman olmuştu çünkü binadan elele çıkan o çifti görür görmez arkasına bakmadan devam etmişti yola.Bu da hayatın,saklayıp en umutlu anlarda gösterdiği gerçek yüzüydü.Dönmüştü pastaneye,o günden sonra isimsiz duygu zehir olup akmaya başlamıştı damarlarından.Unutmak istedi kendi kendini sorguya çekip,her seferinde saklanacak bir kuytu buldu içinde kendine.Yüzünü her sabah gördüğünden kaçabileceği her kuytu köşe teşhis edilmişti ve hiç bir yeri kalmamıştı.Daha fazla dayanamadı ve son kez çıktı o kapıdan.Yine yurttayken özlemle,iç geçirerek baktığı yollardaydı.Dudaklarında bir Lale şarkısıyla kaç gecedir sahilde sabahladığını da bilmiyordu üstelik ceplerinde parası da kalmamıştı.Başını önüne eğdi ve yürümeye başladı.Pastanenin önüne gelmişti.Her dönüşün hazin bir hikayesi vardı,bazen hikaye üstüne hikaye yazılırdı insan hayatında.Günün en kalabalık saatinde kepenkleri kapalıydı pastanenin.Hemen yan taraftaki bakkal dükkanına girdi.Bir kez daha geç kalmıştı zamana;baba özlemini gizli gizli bastırdığı yaşlı amca üç gün önce kalp krizi geçirip son nefesini vermişti dükkanda.Hiç bir şey diyemedi kilitlendi dudakları.Arkasına dönüp gitmeye korkuyordu çünkü her gidişin hazin bir hikayesi vardı yüreğinde.Dünyaya gözünü açtığı andaki gibi yapayalnızdı yine.Daha fazla direnemedi;acının kapağını oluşturduğu kitabın sayfalarında kaybolup gitmişti.Belki bu kitabın bittiği sayfanın en altında ''son'' kelimesi yoktu ama sonla başlayan hiç bir kitabın tek sayfalık bir mektuptan farkı yoktu...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kerem Yüce, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |