..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Çocuk > Serdar Yıldırım




1 Mart 2008
Feslikancı Kızı  
Serdar Yıldırım
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Mine adında çok güzel bir genç kız yaşarmış. Mine’ nin babası çiftçilikle uğraşır, evinin geçimini oldukça büyük tarlasını ekip biçerek temin edermiş. Mine, ev işlerinde annesine yardımcı olur, boş zamanlarında ise, evlerinin önündeki bahçede fesleğen çiçeği yetiştirirmiş. Bahçedeki fesleğenlerin kokusu uzaklardan hissedilir ve yüreklerde ferahlık sağlarmış. Padişahın oğlu Şehzade Selim, fırsat buldukça atına biner, dağlarda, ovalarda gezermiş. Günlerden bir gün, yolda giderken, ilerden bir yerden burnuna çok güzel fesleğen kokuları gelmiş. İçinde bir merak uyanmış, ‘ Acaba bu kokular nereden geliyor?..’ diye. Kokunun kaynağına ulaşmaya karar vermiş. Gitmiş…Gitmiş…Sonunda, bir evin önündeki bahçede fesleğenleri görmüş. Bakmış bahçede güzel bir genç kız fesleğen topluyor. Kır atını bahçenin kenarına kadar yaklaştırmış ve kıza seslenmiş:


:BJGA:


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Mine adında çok güzel bir
genç kız yaşarmış. Mine’ nin babası çiftçilikle uğraşır, evinin geçimini oldukça büyük tarlasını ekip biçerek temin edermiş. Mine, ev işlerinde annesine yardımcı olur, boş zamanlarında ise, evlerinin önündeki bahçede fesleğen çiçeği yetiştirirmiş. Bahçedeki fesleğenlerin kokusu uzaklardan hissedilir ve yüreklerde ferahlık sağlarmış.
Padişahın oğlu Şehzade Selim, fırsat buldukça atına biner, dağlarda, ovalarda gezermiş. Günlerden bir gün, yolda giderken, ilerden bir yerden burnuna çok güzel fesleğen kokuları gelmiş. İçinde bir merak uyanmış, ‘ Acaba bu kokular nereden geliyor?..’ diye. Kokunun kaynağına ulaşmaya karar vermiş. Gitmiş…Gitmiş…Sonunda, bir evin önündeki bahçede fesleğenleri görmüş. Bakmış bahçede güzel bir genç kız fesleğen topluyor. Kır atını bahçenin kenarına kadar yaklaştırmış ve kıza seslenmiş:
“ Feslikancı kızı…Feslikancı kızı…Fesleğenin yaprağı kaç?..”
“ Okursun yazarsın beyim, gökteki yıldız kaç?..” demiş kız.
Bunun üzerine Şehzade Selim:
“ Bu dünya , bu güneş, bu yıldızlar hep bilmece
Döner devr-i alem kimi gündüz kimi gece
Bilemez kimse bugün nicedir, yarın nice
İsmini bağışlar mısın, olsun dilimde hece..” deyince, kız da:
“ İsmimi sorarsın saklamam söylerim: Mine..” demiş.
“ Mine isimli güzel kız, bil bakalım ben kimim? “
“ Kır atınla gezersin, ya beysin, ya paşasın…”
“ Bilemedin güzel kız ben Şehzade Selim’ im…”

Deminden beri söyleştiği yakışıklı delikanlının Şehzade Selim olduğunu öğrenen Mine, haliyle çok şaşırmış. Bir şeyler söylemek istemiş, fakat heyecandan ne diyeceğini bilememiş. Annesinin kendisini çağıran sesini duyunca heyecanı kaybolmuş. Şehzade’ ye “ Annem çağırıyor, hemen şimdi gitmeliyim..” demiş ve koşarak uzaklaşmış. Daha sonraki günlerde Şehzade Selim ile Mine görüşmeye devam etmişler. Bir gün Mine Şehzade’ yi anne ve babasıyla tanıştırmış. Mine’ nin anne ve babası Şehzade’ nin kendilerine karşı gösterdiği yakınlıktan ve saygıdan memnun kalmışlar. Şehzade Selim, uygun bir zamanda durumu padişah babasına anlatmış. Eğer izin verirse Mine ile evlenmek istediğini söylemiş.

Padişah:
“ Aman efendim, ne demek? Biricik oğlum bir kız sevecek, evlenmek isteyecek de, ben bu duruma evet demeyeceğim? Olur mu böyle şey?..Sen kızı kendine layık bulduktan sonra biz üzerimize düşen görevi yapar, gider kızı ana-babasından isteriz “ demiş ve kızı istemeye gitmek için sarayda yoğun bir hazırlığa girişilmiş.
Bu hazırlıklardan memnun olmayan iki kişi varmış: Baş vezir ile kızı Canan.. Baş vezirin kızı Canan, Şehzade’ yi ta çocukluğundan beri sever ve evlilik hayalleri kurarmış. Şehzade’ nin bundan haberi bile yokmuş. Baş vezir, yanına kızını alarak, saray yakınlarındaki eski bir evde tek başına yaşamakta olan Bilge Çileli’ ye gitmiş. Bilge Çileli, Baş vezir ile kızının anlattıklarını, büyük bir dikkatle dinlemiş.

Baş vezir:
“ Şehzade’ nin o kıza olan sevgisini azaltacak ve benim kızımı sevmesini sağlayabilecek bir ilaç hazırlayabilir misiniz? “ diye sormuş. Bilge Çileli, biraz düşündükten sonra:
“ Sayın Baş vezir, “ demiş, “ istediklerinizin gerçekleşmemesi için hiçbir neden yoktur. Böyle bir ilacın bileşim formülü ve hazırlanması için gerekecekler bende mevcuttur. İlacınızı yan odada hazırlarken, sizin burada beklemeniz gerekecek. İzninizle. “
Şehzade, her gece uyumadan önce bir bardak su içermiş. Baş vezir, fırsat buldukça, bu suyun içine hazırlanan ilaçtan birkaç damla karıştırmaya başlamış. İlaçlı suyu içen Şehzade’ nin hemen uykusu gelirmiş ve sabaha kadar uyurmuş. Böylece günler geçmiş. Daha sonra, oğlan tarafı gidip Mine’ yi babasından istemişler. Söz kesilmiş. Nişan ve düğünün bir arada, bir ay sonra, sarayda yapılması kararlaştırılmış. Baş vezir ise, Şehzade’ nin içtiği suyun içine ilacı karıştırmaya devam etmiş.

Nihayet düğün günü gelmiş, çatmış. Sarayda eğlenceler devam ederken, bir aralık, Baş vezirin kılık değiştirmiş olarak sarayın arka kapısından çıkıp bir ata binerek uzaklaştığını kimse fark etmemiş. Baş vezir az sonra Bilge Çileli’ nin evine varmış. Bilge Çileli kapıyı açınca, Baş vezir, selam verdikten sonra, sadece “ Neden? “ diye sormuş.

Bilge Çileli:
“ Sayın Baş vezir, “ demiş, “ anlatacaklarımı dinlerseniz sanırım bana hak vereceksiniz. Kapıda kaldınız, gelin içeride konuşmamıza devam edelim…”
Bilge Çileli ile Baş vezir, bir saati aşkın bir süre konuşmuşlar. Bilge Çileli, konuşmasının bir bölümünde, Şehzade Selim’in zaman zaman kendisine uğradığını, çeşitli konularda fikir ürettiklerini ve bilgi alışverişinde bulunduklarını, Şehzade’ nin Mine’ yi tanıdıktan sonra hep ondan bahseder olduğunu söylemiş. İster istemez bu kızı merak etmeye başladığını, bir gün Mine’ lerin evine Tanrı misafiri olarak gittiğini, kılık kıyafetine bakıp kapıdan çevrilmediğini, sofraya buyur edildiğini, Mine ve ana-babasıyla konuşup dertleştiklerini, Mine’ nin bazı konularda özgün fikirleri olduğunu…kısaca Mine’yi Şehzade Selim’ e layık bulduğunu; fakat önemli olan Şehzade’ nin kiminle evlenmek istediğiydi, demiş.

“ Canan’la beraber bana gelmeden önce Şehzade Selim geceleri uykusuz kaldığını, rahat uyuyamadığını söylemişti. Size verdiğim ilaç uyku ilacıydı. Sonradan Şehzade’ nin uykularının düzene girdiğini öğrendim. Sayın Baş vezir, meseleler kimseye zarar verilmeden sonuçlanırsa çözüm başarılı olmuştur. İstediğiniz olmadı diye, bana kızmanız gerekmez. Ben doğru olanı yaptım. Olanlar tamamen aramızda kalacaktır. Bunları en başında anlatsaydınız olmaz mıydı, diye soracak olursanız cevabı, değişik arayışlar içine girmenizden çekindim diyebilirim. “

Bunun üzerine Baş vezir göz pınarlarında biriken iki damla yaşı sildikten sonra:
“ Sözlerinde tamamen haklısın, Bilge Çileli. Benim için bu konu burada kapanmıştır. Kızımla da konuyu etraflıca konuşup, tek taraflı sevmenin sevgi çiçeğini yeşertmeyeceğini, zamanla sararıp solmasına neden olacağını uygun bir dille anlatacağım.. Her şey gönlünce olsun..
Şimdilik hoşça kal ” demiş ve saraya geri dönmüş.
Düğün eğlenceleri kırk bir gün, kırk bir gece devam etmiş. Şehzade Selim ile Feslikancı Kızı Mine evlenerek muratlarına ermişler.


Yazan: Serdar Yıldırım



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın çocuk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atatürk'ün Çocukluk Anıları: Büyük Kurtarıcı
Atatürk'ün İlkokul Anıları: Kaplan
Korkak Tavşan
Kardeş Ali - İyilik Timsali
Atatürk'ün İlkokul Anıları
Konuşan Leylek
Lepistes - Beta ve Gromi'ye Karşı
Sivrikoz Zamana Karşı
Yakışıklı Geyik
Keloğlan Mücevher Ağacı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Karagöz İle Hacivat: İki Elin Nesi Var
Karagöz İle Hacivat: Harami
Karagöz İle Hacivat: Karagöz Bilmece Soruyor
Hikaye Yazarı Ömer Seyfettin İle Serdar Yıldırım
800 ve 1500 Metre Türkiye Şampiyonuydu
Simitçi Çocuk - Serdar Yıldırım
Solar Gezegeni - Serdar Yıldırım
Sepetçi İle Zengin Adam
Erdemli Olmak
Ressam Van Gogh İle Serdar Yıldırım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
23 Nisan ve Cumhuriyet Şiirleri [Şiir]
Kardeşlik Hikayeleri [Şiir]
Milli Boksör Mustafa Genç İle İlgili Bir Hikaye [Şiir]
Ben Mustafa Kemal Olsaydım - Serdar Yıldırım [Şiir]
Devrimci Olmak İstiyorum - Serdar Yıldırım [Şiir]
Atatürk İlkeleri - Serdar Yıldırım [Şiir]
O Cesur Yürekte Yüzlerce Aslan Yatar - Serdar Yıldırım [Şiir]
Atatürk'ü Sevmek Zorundasın - Serdar Yıldırım [Şiir]
Ya Atatürk Olmasaydı? - Serdar Yıldırım [Şiir]
Kahraman Mustafa Kemal - Serdar Yıldırım [Şiir]


Serdar Yıldırım kimdir?

Hikaye ve masallarımı 7'den 77'ye herkesin okuyup keyif alabileceği bir biçimde ve maceralı olarak yazmaya çalıştım.

Etkilendiği Yazarlar:
Kerim Korcan, Ömer Seyfettin, Hasan Kıyafet


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Serdar Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.