"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Daha önce de defalarca yazmış bulunduğum gibi, AKP, kısmen Osmanlı Ulema kesimine benzer bir sınıflaşma derdindedir. Bu ise, ülke ekonomik kaynaklarına el koymak anlamındadır. Oysa ülkenin esasen sınırlı olan ekonomik kaynakları, Cumhuriyetin besleyip büyüttüğü burjuvazi tarafından çoktan paylaşılmış bulunuyor. Bu durumda AKP nasıl sınıflaşacak, yandaşlarına hangi kaynakları aktararak, onları gerçek güç ve varlığa kavuşturacaktır? Dinci kesimin şimdiden –yeşil sermaye- -Müslüman iş adamları- vs adlarla anılan bir mutlu azınlık yarattığı biliniyor. Ancak bu kuşkusuz yeterli değildir. Hem tabanın olabildiğince hoşnut edilebilmesi, hem de Cumhuriyete karşı anti laik yapının pekiştirilebilmesi kaynakların, kayıtsız şartsız dinci kesimin eline geçmesini zorunlu kılmaktadır. İşte bu tablo, konuya biraz sosyolojik ve ekonomik açılardan yaklaşabilenler için, bir kapışmanın ön habercisi olarak değerlendirilmek gerekirdi. İyi de, burjuvazi bunca zamandır bu gerçeğin farkında değil midir? Tabii ki hayır, baştan beri olan bitenin farkında olduklarından eminim. Baştan beri sürdürdükleri uyum ve tepkisizliklerinin iç içe geçmiş iki önemli nedeni bulunmaktadır. Bir kez, AKP arkasına batılı emperyalistleri de almış olarak tek başına bir iktidar durumunda azımsanmayacak bir gücün temsilcisidir. Üstelik, 12 Eylül tarafından çoktan çökertildiği için, karşısında ciddi bir emekçi gücü de yoktur. Burjuvazi, bu gücü ulu orta karşısına almaktan olabildiğince kaçınmayı tercih etmiş bulunmaktadır. Tepkisizliklerinin bir diğer nedeni ise, ekonominin, -kararsız denge- olarak adlandırabileceğimiz çökme adayı yapısıdır. Büyük ölçüde borca dayalı yapısıyla burjuvazi, ekonomiyi bir anda çöküntüye götürecek kapışmalardan baştan beri uzak durmaya çabalamaktadır. Unutulmamalıdır ki, bir çöküntü halinde, yalnızca dövizin gerçek değerine kavuşması bile, burjuvazinin borçlarını katlamak istidadındadır. Dikkat edilecek olursa, bu tablo Türkiye’nin çağdışı sosyo-kültürel yapısının da, yere göğe sığdırılamayan sözde demokrasisinin de göstergesi gibidir. Dünyanın çok az sayıdaki demokrasi ülkesinde mücadele yalnızca burjuvazi ve proletarya sınıfları arasında olur. Demokrasinin tanımı da esasen budur. Ancak gelin görün ki Türkiye’de, işçi sınıfı adeta sahnede bile olmayıp, tüm diyalektik, burjuvazi ile dinci kesim arasında olmakta, bunlar, burjuvazi teknesinde adeta kayıkçı kavgası vermektedirler. Uluslar arası düzlemde, verdiğimiz ne olduğu belirsiz rüküş, toplumsal ve siyasal tablonun özeti de burada yatmaktadır. Tamam da şimdi ne olacaktır? Artık, burjuvazi ile AKP arasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması olasılığı belirmiş bulunuyor. İmar yolsuzluğu talebi iddiası altında olan Aydın Doğan ile, yabancı bir ülke yargısı tarafından büyük bir dolandırıcılığın tarafı olarak sunulan AKP nin kapışması, taraflar arasında yıllardır sürdürülen yapay uyum ve suskunluğun sonunu getirmiş gibi görünüyor. Bunun sonucu ise, laik Cumhuriyetçilerin, burjuvazinin şahsında bir müttefik kazanmaları olabilir. Siyasi tarihimizde on yıllardır neler gördük, bunu da bekler görürüz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Erasoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |