"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bilirim seni hep aynı ifadeler mutlu eder. Harikasın, senden iyisi yok, sen dünyaya bir renk bir desen katıyorsun gibi...Oysa sana ben bir sapa benziyorsun, gülü ortada olmayan demek istiyorum. Yok illa sen bana gülüm deyin istiyorsun. Bir gül bahçesi solduktan sonra yağmuru beklemez olur. Bulutlara sevgilim demez bir daha. Ama sen o solgun yüzünle, gözlerini bulutlara döndürüp, hala yüreğine su serpecek bir bulut arıyorsun. Artık anla bir damla bile düşmez yüreğinin o çorak duygularına. Yüreğini kabartacak yağmurlar başka lalezarlara göç etti. Sen hala umutlusun. Nerde kaldı o çakal yağmurları? Nerde kaldı sana gülüm diyen o yalancı baharlar. Çoktan unutuldun ve bırakıldın. Öptüğün dudaklar sana gülüm demiyor artık. Öpüldüğün zamanlar kışa döndü. Bunca çırağı düşmesine rağman yüreğine sen hala oynaştasın. Hala çocuk çağlarının masalındasın. Yok beyaz atlı prens. Yok peri kızlarının göle vuran güzelliği. Yok artık sana masal okuyacak kimse. Büyüdün seni aşağılayan, seni küçük düşüren insanlara inat. Ama bir şeyi anlamıyorsun. Ortada bu kadar mezar varken, hala kendini özel sayıyorsun. Bu ölümlü dünyada yaşarken kendini kandırıyorsun. Sen de herkes gibi ölümü tadacaksın. Neden bana cevabı belli sorular soruyorsun. Aklına bu kadar söz kalabalığının içinden birey olmuş, kendini bulmuş bir cümle sormuyorsun. Sen de herkes gibi aynı sorular içinde kendine yer edinmeye çalışıyorsun. Ayna ayna var mı benden güzeli gibi...Oysa güzellik şahit aramaz. Neden bütün aynaları kırmıyorsun. Dudaklarını uzatmış, gözlerini yummuş, bir öpücük bekliyorsun. Birinin seni derin uykundan uyandırmasını düşlüyorsun. Hayal kurması güzeldir, eğer bir cehennemde cennet hayaliyle yaşıyorsan. Eğer ağlayamıyorsan, mutluluk gözyaşları dökemiyorsan, gözlerine inanmalısın, gördüklerine inanmalısın. Çünkü sana mutlu bir gün gösterecek takvimler, acının rüzgarlarıyla oraya buraya savrulmuştur. O zaman beyaz atlı prensi bırakıp, kendine ve yaşamına yön verecek rüzgarlara karşı yelkenli yapmalısın. Başka limanlara doğru yol olmalısın. Bakışlarını yeni ufuklara doğru kaydırmalısın. Neden bana iddealı sorular sormuyorsun? Bu kadar mı cümle kıtlığı yaşıyorsun? Sen ne için yaşıyorsun? Birisi sana sokak ortasında aptal diye bağırsa yerin dibine batıyorsun. Neden insanların yaptıkları yanlışlardan dolayı hep kendini suçluyorsun?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman demircan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |