Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Bu kez beni bu mektubu yazmaya iten uzun yağmurlu günlerin ardından ılık ılık gülümseyen güneş oldu ve mektubun adresini bir anda hatırladığım çocukluk anılarım belirledi.. Çocukluk anılarını hatırlamak bizi mutlu eden kokuları, görüntüleri, tatları düşünmek insana kesinlikle iyi geliyor. Psikolojide de geçer sıkıntılı zamanlarında seni mutlu eden anlara geri dönebileceğin şeyleri hatırlamaya çalış diye. Bu ara chanel 19 u da alsam iyi olacak. Onu sürdüğüm günler de hayatımın çok güzel günleri idi. Bakalım çocukluğum şimdi bana neleri geri verecek... Güzel anılar can simidi gibi insanı batmaktan kurtarıp yüzeye geri yolluyor, nefes aldırıyor. Şimdi dar, hafif yokuşlu eski Istanbul sokaklarında unutmaya yüz tutttuğum çocukluğumu bulsam.. Leylaklar, sümbüller yeni açmış, havada tatlı bir bahar esintisi, gülleri rengarenk, insanları mutlu bahçelerden geçerken; yaşlılarla selamlaşıp, çocukları sevsem. İnsanlar çiçekli elbiselerini giyse, omuzlarına hafif açık renkli hırkalar alsalar. Yavru bir kedi mırıldayarak ayaklarıma sürtünüp benden onu okşamamı, yiyecek vermemi istese.. Ümidini yitirene dek peşimden gelse. İlerdeki limonatacıdan soğuk bir limonata içip biraz soluklansam. Bütün çocukluğumu geçirdiğim o eski mahallemize varsam. Çıngırağını çala çala mavi önlüğü ile yoğurtçu geçse.. Annem bana iki kap vermiş birine de yoğurdun kaymağından doldurtuyor olsam. Seyyar salıncakçı mahalleye gelince koşup anneme bozuk para at çabuk deyip yerde yukardan atılmış bozukluğu ararken sabırsızlansam, sonra salıncakta arkadaşlarımın saçını yakalamaya çalışsam arkalarından.. Dondurma yeni yeni çıkmaya başlasa, çikolatalı kaymaklı iki top dondurmayı yalayarak yoluma devam etsem.. Evin önündeki bakkala sarı, kırmızı, mavi, beyaz üzeri siyah çizgili toplardan gelse koca bir filenin içinde kepenge asılı iken ille de kırmızısından alsam arkadaşlarımla iztop, yakan top oynasak.. Artık göremediğim çocukluk arkadaşlarımla apartmanın önünde merdivenlerde oturup tipitip çiğneyip kağıtlarındaki resimleri biriktirsek. Yorulunca eve çıksam ama merdivenleri asla teker teker değil en az ikişer ikişer atlayarak, annemle sardunyası eksik olmayan küçük ama şen balkonumuzda oturup muhabbet etsek, kirazla erik yeni çıkmış olsa soğuk soğuk onları yesek. Teyzemlerle en samimi komşularımız da bizi görüp yukarı çıksa.. Sonra aklıma derslerim gelse gidip alelacele bitirsem. Annem yemek hazırlarken ben mutfakta salata yapsam, sonra komşunun çocuğu ile bakışarak camın önünde uzun uzun bulaşık yıkasam. Akşam yazlık sinemaya inerken bir kese kağıdı çekirdekle tuzlu fıstık alsak. Susayınca sade gazoz içerken o köhne tahta sandalyelerde film izlesek. Şimdi yerini sitelerin binaların kapladığı rahat rahat koşturduğumuz açık alanların bostanların yanından geçerek eve gitsek. Sonra ertesi sabah annem davul fırında tepside kek pişirse oturup onu yesek. Aklıma esse elimde fırçalarımla evin her yerinde boyayacak yer arasam.. Akşam olunca bakkala ekmek almaya gönderse annem beni.. Hafta içi okuldan gelince eve misafir gelse fırından hamur alıp kızartsak yanında kısırla çay. Annemin elinden tutsam pazara çıksak. Sanırım annemi çok özledim. Birilerine şımarmayı, hata yapsam da sevileceğimi bilmeyi, her koşulda güvenmeyi, çocukluğumu özledim. Beni üzen herşeyi onunla paylaşmayı, onun eskilerden kalma sözlerini özledim. Henüz hiç kimseyi kırmamış kırılmamış olsam. Bir sürü gerçek olacağına inandığım hayalim olsa ve hayali kahramanlarım. Gece uykuya daldığımda kabuslarımda gerçekleri değil çocukluk korkularımı görsem sadece. Sonra uyanıp gizlice annemin yatağına sokulsam. Bahçeden sık sık evimize kaçan akrepler ve kertenkeleleri görünce çığlık atsam. Bahçede akşam sefası tohumları toplasak küçük bir kutuya. Yeni yeni açmaya başlamış gülleri koklasam en çok pembelerini toplasam. Doğada bulduğumuz herşeyi kendimize oyuncak yapsak. Yaz gelse denizkenarında deniz kabuğu toplasak, ben babamdan gizli onları bavulun dibinde eve kaçırsam sonra onlardan resimler yapıp boyasam annem evin duvarlarını onlarla doldursa. Sokakta gördüğüm bütün yavru kedileri eve taşısam. Annem sevse, babam kovsa. Babam işe gidince onları yine eve alsam. Canım sıkılınca annemin makyaj çekmecesini karıştırıp suratımı boyasam, takı kutusunu çıkarıp takıp takıştırsam.. Ne güzelmiş çocukluğumuz..Kahkaha dolu, hayal dolu, mutlu.. Şimdi ben de kendi kızıma ilerde gülümseyerek hatırlayacağı güzel bir çocukluk bırakmak istiyorum.. Çocukluk hatıralarında huzur, mutluluk, sevinç,sevgi ve güven olsun istiyorum. Kimsenin kalbini kırmadan kendi de kırılmadan, kandırmadan kandırılmadan, yaşamak için öldür felsefesinden uzak ama yaşamak için gerekli hırslarını da kırmadan, gülümseyerek gülümseterek yaşadığı, azimli, kendine güvenli, etrafa gülen gözlerle bakan ve çevresini güzelleştiren ,saygı dolu ,sevgisini ifade eden, hayattan korkmayan, hayallerini umutlarıyla süsleyen, idealleri olan biri olmasına yardım edebilmek dileğim.. Zaman zaman gururu giyinmesinin, boynuna inadı bağlayıp yola çıkmasının gerekeceğini zaman zaman inadını kırmasının ve affetmesinin gerekeceğini, ama herşeyden önce iyi ya da kötü hayatı bir bütün olarak ele alıp gönlünce yaşayabilmesini aşılayabilmeliyim. İnsan gibi insan olup, yolunda dimdik yürüyebilmeyi ve hayatı sevmeyi öğrenmesini istiyorum. Kimbilir belki başarırım. Jack London'un bir kitabından tam da konumuza uygun düşen birkaç satır alıntı ile mektubuma son veriyorum: " Toz olmaktansa, kül olmayı yeğlerim. Parlak bir ateşten arta kalsın küllerim, çürük bir kerestenin içinde boğulan toz olacağına. Uyuşuk ve hareketsiz bir gezegendense, muhteşem bir göktaşı olmak isterim, varlığımın her zerresinin görkemli bir ışıltıyla parlayacağı. Sadece var olmak değil yaşamaktır işlevi insanın. Uzatmaya çabalayarak harcamayacağım günlerimi, harcayacağım her anını zamanımın.." Azıcık güneş açtı nerelere götürdü beni.. Hayat gibi işte bazen kış bazen yazı hissedersin, kimi ağlar kimi gülersin.. Hepimizi güldürdüğü anların çok olması dileği ile.. 19 Şubat 2010 Rüya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Rüya Bayram , 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |