Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
İnsanların benzeri olduğunu söylerler. Kim olduklarını ve nerede yaşadıklarını saklarlar. Sır dolabının anahtarıysa bulunamaz. Gündüz ve gece yer değiştirdikçe, toprak yağmur suyuyla buluştukça, akıl gözü açılınca, sır perdesinin tülden olduğu anlaşılır. Burnundan düştüğü iddia edilenler ortaya çıkmaya başlar. - Bu kadar da olmaz! - Şaşılacak şey doğrusu. Gözleri dile gelenlerin sözleri aynıdır. Aslın da ne olmazlar ne de şaşırmalar anlamsızdır. Alış veriş hastalığına tutulmuş olmasından dolayı, yaşamındaki ilişkilerde de kesesine göre hareket edenler vardır. Çıkarları olmadan selam bile vermezler. Kaf Dağı’nın etekleri, ikinci adresleridir. Kaf Dağı’na çıkmaksa, herkesin harcı değildir. Dönmemesini bilenler vardır. Doğa sporlarından anlamasalar bile, dönmek doğalarına aykırıdır. Dönmekten zevk almasalar da dönüşüm rüzgârlarının döndürdüğü yel değirmeni olmaya aday adayıdırlar. Geri dönmemek, konusunda yeteneklidirler. Bir kere görünüp, sonrada kaybolurlar. Yalan beş harfse, altı harf olduğuna inandıranlar vardır. Yatsıya kadar yanan mumlar yerine, pille çalışan fenerler taşımaları, çağa ayak uydurmalarını gösterir. Yalanlarının biri bin para ettiği için çok zengindirler. Çinli olamadıkları halde, gözleri kapalı dolaşırlar. Yılandan korkmayacak kadar korkusuzdurlar. Çocukken yoksun kalırlar. Yoksun kaldıklarıysa, bir ömür peşinde koştuklarıdır. Peşinde koşarken yoksun kaldıklarının ne olduğunu bilemedikleri için, şaşırırlar. Sevgi; suya özlem duyan canlıya su vermekse sevgisizlik suyu bir dikişte içmektir. Boş bardağa ise şaşkınca bakakalmaktır. İlkokul defterlerinin kıvrılan sayfasını andıranlar vardır. Bunlar kıvrımlarının düzelmesi için uzanan eli tersleyenlerdir. Sayfa kenarlarının süslenmesini isterken, kıvrımlarına dokunulmasını sevmezler. Sayfalarına mürekkep yayılsın istediklerinden, dolma kalemle yaşamak isterler. Bir o kadar güzel, bir o kadar görkemli. Kurşun kalem ve silginin dostluğundan da bir o kadar uzak. Karbon kâğıdı yüzlerdir. Yüzlercedirler. Denizin kenarında ya da gözlerin daldığında beliriverirler. Bitmiş olan karbon kâğıtlarındaysa destanlarının izleri kalır. Bir o kadar karışık, bir o kadar silik. Çıkmaz sokak tabelasıyım. Her girdikleri yerden çıktığını sananların yalancısıyım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Tepe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |