Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Panayır yeri gibiydi. Duyan gelmişti. - Seni çok seviyormuş. - Yaşasın. El bebek gül bebek büyütüp sevecekti. Coşkusundan yerinde duramaz oldu. Aşkından da deli divane oldu. Evliya Çelebi yaşaydı, kıskanırdı. Sevgi bulutu olmak istiyordu. Sevgilisini de bir an önce öpücük yağmuruna tutturmak istiyordu. Ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Ellerinin ve ayaklarının tutmadığını hissetti. Dili de tutulunca, aşk felci geçirdiğini sandı. Oysa ona çok sevdiğini söyleyememişti. Onu daha tanımıyordu. - Sana bayılıyormuş. - Yaşasın. Kendisini aşk cankurtaranın görevlisi zannetti. Sevdiğini aşk öpücüğüyle yaşama bağladığını sandı. Üzerindeki beyaz elbisesiyle, sevdiğinin beyaz atlı prensi olduğunu düşündü. Sevdiği kadının kalp atışlarının da kendisi için atıyor olduğuna inandı. Oysa sevdiği kadına, merhaba bile dememişti. - Bir tek sen varmışsın. - Yaşasın. Tek olmaktan sıkılmıştı. Ama bu tek olma durumunu sevinçle karşıladı. Sevdiğinin kalbine bir tek varanın kendisi olmasından, bir an gurur duydu. Öyle ya kimse zora gelemiyor. Diye içten içe söylendi. Aynada kendisine baktı. Sevdiği dışında milyarca cüceyi de gördüğünü sanıverdi. Aynada gördüğü kendisine, devlerin aşkı da böyle bir şey demek cümlesini harcadı. Oysa tek olmadığını sekizinci cüceyle birlikte, bütün akıllılar biliyordu. - Aşkından ölüyormuş. - Yaşasın. Yaşasın. Yaşasın kelimesi dudaklarından dökülürken, bir yandan mutluluk bir yandan da tedirginlik iki yanağına yerleşmişti. Aşkın katili olmayı, nedense çok sevdi. Keşke aşkın seri katili olabilsem diyerek, kendisinin bu eksikliğinden utandı. Aşkından öldürdüğü ilk kadın olduğuna da birden çok seviniverdi. Kendisini havalı korna zannetti. O havayla televizyonu açıp, hava durumuna bakıverdi. Aşk sağanağının bir günlük olacağını duymadı. Amazon ormanlarında Tarzancılık oynamaya başladı. Oysa bir gün dediğin, göz açıp kapayıncaya kadar geçiyordu. - Aşkından kuduruyormuş. - Yaşasın. Korkuyla neşeyi bir arada yaşadı. Sevdiği kuduruyorsa, kendinin de kudurması gerekiyordu. Kudurduğundaysa bir tek sevgilisini ısırmak istiyordu. Diş macunu alıp, banyodaki aynanın karşısında kendisini buluverdi. Ortasından değil her yerinden sıkarak, diş fırçasını doldurdu. Diş fırçasıyla dişlerine keman çalar gibiydi. Çaldıkça coşuyor, ağzı köpürüyordu. Aşkından kuduran kadınında böyle köpürdüğünü sanıyordu. Oysa sallanan sadece yeryüzüydü. - Serseri, sevmediğim halde sözde aşkımdan sırılsıklam olmuş. - Yaş asın. Damlaya damlaya göl olmaz ama zamanla kurur. Koşup duran tavşanım. Ormanın karanlıklarında kaybolurum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Tepe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |