Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Yok bu yaşta bu bencillikte ağır geliyor bana. Yıkılmasın dünya kimse ama hiç kimse üzülmesin benim için. Ağlamasın. Tedirgin olmasın. Ne bilim ya gün gelir tanışırsam Azrail denen can alıcı emekçi kardeşimle o gün bile gülsün insanlar. Kurtuldu desinler mesela, yüzlerinde tatlı bir gülümseme olsun. Kurtuldu; kimden neden? Ait olmadığı bir dünyadan ait olduğu bir mekâna göç etti desinler mesela. Ve gittiğim yerde kazanlar kaynasın delice, benim için hummalı bir hazırlık olsun. Sırf bana özel benim için hazırlanmış bir mekân. Yanmam için her şey hazır. Tüm dünyadaki insanların işledikleri günahları yüklemişim sırtıma ve giriyorum benim olan mekâna. Adı hiç duymadığım bir dile hiç duymadığım bir sesle söylenen bir hayat kadının günahları için yanıyorum önce. Sonra bilmem hangi hırsızın, sonra bilmem hangi üçkâğıtçının, hangi pezevengin, hangi burjuvanın ve hangi soysuzun. Yaşadığım süreçte kırmızı rujlu sokaklarda anılmayan adım kızgın alevler içinde anılıyor. Ve cezalandırıyorum tüm insanların günahlarını çekerek, neden düzeltecek bir adım atmadım diye. Neden düzeltmeye çalışmadım diye. Ve sonra en sevdiğim yere geliyorum, sevdiklerim için yanıyorum. Sevdiğim kadın için, dostlarım için. Dünyada onlara çektirdiğim çilelerin kırgınlıkların bedelini ödüyorum beklide. Her döktürdüğüm gözyaşı için dünyada acıyan yüreğimin binlerce katı acıyor beklide ama mutluyum işte. Yanıyorum ya insanlar için var mı ötesi? Herkes cennete Kevser ırmağının başında oturmuş dem çekiyor. Tüm dostlar orada, bu dünyada tüm acı çekenler mutlu benim yüzümden gözyaşı dökenler kahkaha atıyor. Diyeceksiniz ya seni ağlatanlar, onlar içinde yanıyorum sebepsiz. Ben insanları sebepsiz sevdim, ben insanlara kırıldım küsmedim o yüzden yanmaksa bedel çekeriz sebepsiz. Ve bir sonu vardır elbet bu yanmaların. Elbet nasıl bir solukta geçtiyse bu yaşadığım hayat orası da bir solukta gelir geçer değimli diyorum kendime ve kahkahalarım sarıyor cehennemin her yanını. Tanrı bile şaşkına döner beklide ya da ne biliyim bu manyak nereden çıktı der zebaniler ateşi körüklerler. Bilinmez ama şayet varsa böle bir şey tüm günahlarınıza kefilim ne diyeyim. Ve tüm akıttığım gözyaşlarının ve tüm akan gözyaşlarının, Adana'da pamuk tarlasında gelinlik kızın eline batan dikenlerin nedeniyim ben, dağlarda ölen gençlerin vebali var aldığım nefeste ve satılan vatan toprakları için can veren nice şehidin ahtı var üzerimde. Yüküm ağır. Cenneti görmek bir rüya rüyadan öte umut. Umutsuz da yanılmaz ki ama değimli? Ne demişler umut fakirin ekmeği. Dedim ya ağlamak istiyorum diye; güleceğim belki o zebanilerin arasında ağlama şansım olmayacak o yüzden hakkımı doldurmak istiyorum ama maalesef olmuyor işte. Olmuyor. Yüreğim acıyor bu gece, bu gece bir söz unutuldu diye bir kırık kalp acıyarak uyudu diye nefret ediyorum kendimden. Bir sesi duyamamanın ezikliğini yaşıyorum, hasreti yaşıyorum ve suskunluklara gömülüyorum. Anlıyorum artık ben sevmeyi bile beceremeyen biriyim. Sevdayı bile beceremeyen. Ne acı değimli? Ama gerçek işte. Yok anlamsızım ben, yaşayamıyor sevdayı ya da bilmiyorum sevda yaşamayı ne bileyim işte. Buyum taşıyorsa sevda yüreğimden haykırmak istiyorsam sevdamı ve bir sesi duyarak mutlu oluyorsam ne bileyim bir kadının gözlerinde buluyorsam mutluluğu sanırım bilmiyorum ben bu işi. Sesini duymayınca endişe ediyorsam, nedensiz kapana telefonlarda içime oturan bana nefes aldırmayan endişe sıkıyorsa karşımdakini ve ne bileyim anlayamıyorsam ve bıktırıyorsam sevdamla karşımdakini boş veremiyorsam sıradan biri gibi ben beceremiyorum sevdayı. Dedim ya ağlamak istiyorum. Bir bebeğin haykırışıyla, dedim ya mutlu olmak istiyorum bir yumuşak memeden emdiğim sütle işte bu kadar basit olsun istiyorum mutluluğum bu kadar basit. Gerçi fazla bir beklentimde yok hayattan ama ne bileyip ahlaksızlığım tutu gecenin bir vakti işte. Mutsuzluğu yaşamak özlemiyle doldum beklide. Bilmiyorum dedim ya. Kırıldım beklide bir söz yerine gelmedi diye kırıldım beklide canlı bir ses duyamadım diye yada ne bileyim yoruldum beklide. Ağlamayı bile adam akıllı beceremeyen lanet olası bir yaratığım işte. Suskunluğumu yargılayanlar olacaktır, varsın yargılasınlar, zaten sanık sandalyesinde darağacı bekleyen bir mahkumdan kalır yanım bu dünyada. Neyse ne çocuk olabildim, nede Azrail'le tanışıp mekanı cehennemime yol alabildim. Ne kusa bildim göz yaşlarıyla kırılganlığımı nede tüm günahları sırtıma sarabildim. Dedim ya beceriksizin ta kendisiyim diye. Ama yinede ağlamak istiyorum ben. Mutluluk gerçekten çok uzak bana. Gülmek uzak, yaşamak ağır ve yaşadığım sürece yaşatacaklarım daha da ağır beklide. Bilmiyorum ama artık yıkasın yanaklarımı göz yaşlarım tutunayım kendi sessizliğime ve beceremediğim bir sevdaya bakıp kendimle çelişeyim ben. Ağlayayım bir çocuk gibi ve yumuşak bir memeyle sınırlı olsun mutluluk ve tek derdim bağırsaklarıma sıkışan iki dirhem gaz, ve altımın kirlenmesiyle sınırlı kalsın. www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |