Her şey ancak sevgiyle satın alınabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
'...Ol faninin damarlarında kan değil de zehr'i aşk akıyorsa kimse ondan herkes gibi olmasını beklememelidir. Zehir anatomiyi baştan aşağı dönüştürürken bir ucubeye -şaşılacak iştir ki- bedenin küllerinden bir kızıl gül doğuverir, doğar da kanat çırpar bilinmeyen bir diyarda...' '...Sen ki sıradan bir bedene sığmayacak kadar dolusun, varlığın taşıyor tenimden alev alev... Terden sırılsıklam uyandığım her büyülü düş, alay alay kan kusuyor yastığıma. Varlığıma lanetler yağdırmama sebep bekleyişler, özleyişler, tükenişler alaylarla büyüyor. Ve sen sürekli büyüyorsun içimde, ışık gibi ve dalga dalga; fütûhatın gizler içindeki toprakları aydınlatıyor...' '...Şu seyrini sürdüğümüz sahtelik, cesetlerimizdir sevdiceğim. Seni sonsuza kadar yaşatabilmek için ölüm kuşandım. Her yokoluş provamda, varlığını sığdırabileceğim tek olguya -hayallerime- bir tuğla daha... Cesetlerimle öreceğim etrafını saklı kentimin... İnsanlar ölümü tek ve son sanarlar, biliyorum; her adımda ölmek lafzı bir şey ifade etmez fani belleklerimizde, benim kat'i yokoluşumsa yıkacak duvarlarını hayal kentimin ve seni sınırsızlığa kavuşturacak düşlerim. Heyhat... Ebediyeti soluyacaksın gözlerimde yiten son parıltıda...' '...İçime sığdıramadığım varlığın taşarken cism'ü canımdan, seni sınırsızlığa sığdırabilme sancımdandır bütün arayış ve hayal; umalım ki ölümüm aralasın sonsuzluğun kapılarını ardına kadar. Umud ediyorum, değer verdiğim herşey gibi seni de taşıyabilsin düşselliğim; şu kısacık ve trajik öykümün en azından -mutlu olmasa da- derin bir sonu olsun dilerim...' '...Bak! Yumru yumru ellerimde ne taşıyorum? Sana sonsuzluğu sunuyorum küçük avuçlarımda... Varlığını sıradan, ürkek, zayıf bedenime sığdıramıyorum çünkü. Kalbime sokulduğun soğuk Ankara sabahı tıkandı yolları kan çağlayanımın. Durdu... Durdukça kirlendi. İçimi bu durağan kan tortusu çürüttü. Akmaz oldu beni var eden bütün akışkanlık... Aşktan öte gitmedi hayat. İşte tam da bu yüzden, parçalanmış bedenimden arza yayılmalısın dağınık, fütursuz, herhangi bir gaye gütmeden, tüm kızıllığınla... Çünkü yalnızca kanım akıyorsa “Varım!” diyebilirim. Öyleyse eğer “Hayat için!” ölmeliyim. Kalemimden dökülenler serzeniş değil, tahrîbin tahrîridir ey kızıl gül...' '...İnkar edeceksin belki sebep olduklarını, içimde yaşadığın gerçeğini yok sayacaksın, şaşıracaksın biliyorum. Pırıl pırıl gözlerinin ardında gizlenen simsiyah bakışları, kâtil bir rûhu gizleyeceksin şaşırmış yüz hatlarınla; en azından bu satırları okuyacak olsaydın öyle yapardın, bilmez misin ancak ben Azrail'e teslim olduktan sonra haberdar olacağını sözcüklerimden, ancak öldüğüm zaman! Çok beklemeyeceğini garanti edebilirim ey kızıl gül, senin üzülmeni ister miyim hiç? Bekletmem elbette! Belki yarın...' '...İtiraf etmeliyim ki vuslata ermek amacında olmadım hiç. Bir şey aradım. Tek bir şey... İlke. Aradığım şeyin, gaipten bana seslenen bir mısra olabileceğini düşünmüştüm zaman zaman. Zamanın varlığına inanmasam da... Meğer ebedi sancım, uğruna gecelerimi feda ettiğim gayem, amacın kendisiymiş. Kendi yazgısı, kanı, iradesi olan bir amaç...' '...Üçüncü türü nasıl keşfedeceğini bilmiyorum, benden yadigar insanî korkuların ve muazzam cesaretinle yürü! Yakıtın, ölebilmek becerisinin ardında gizlidir; umarım sınırlarını zorlayabilecek takati bulabileceksin dizlerinde! Var oluşun sırrını ölümlerin ardında bulabilecek olman, kendi yaşamımdan esinlenilmiş olabilir belki velhasıl toprak altındayken yaratıcılığımın sorgulanmasından kaygılanmayacak olmak ferahlık verici...' '...Hissiyatın insanoğlunda en ileri tecellisini hiçbir kelime, tavır, duruş yahut bakış; diri bir sembolden daha derin ifade edemez. Tek bir sembol, çoğu zaman yüzlerce sayfanın açıklayamayacağı oluşları mızrak gibi saplar hakikatın merkezine. Lakin semboller yalnızca cehennemin -kaosun- ortasına inşa edildiklerinde gerçekliğe bürünme gücüne sahip olurlar. Gerisi laf'ı güzaf, masaldır cancağızım. Bir sembol, şeytanın ülkesinden kotarılmış vahalarda kurulmadıkça kuruntu ve nisyandan öte geçemez. Ve yalnızca en seçme ilkelerden, en büyük felaketlerde kahramanca çarpışan destanlardan, dizelerden, en manidar tablolardan kurulmalıdır semboller diyarı. Başka türlü cisimler alemine sızamaz üçüncü tür. Ne cisimler kavramları etkileyebilir ne de kavramlar şekilleri... Zafer gibi, sembollerin tohumları da ancak cehennemin ikliminde ekilip, filiz vermişse kıymetlidir. İşte tam da bu nedenle ben cehenneme gidiyorum. Dedim ya kalemimden dökülenler serzeniş değil tahribin tahriridir ey kızıl ruh! Hoşça kal...'
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Umut Salih Tiryakioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |