İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Dünyada daha birkaç yüz veya birkaç bin insan varken bile insanlar biri biriyle kavga etmişlerdir. Birkaç milyon olunca da kavgayı sürdürmüşlerdir. Birkaç milyara ulaşınca da yine hiç bir şey değişmemiş, hep savaşmışlar ve bu amansız kavgayı acımasızca sürdürmüşlerdir. Gerçekte yeryüzü bütün insanlığa yetecek kadar geniştir yeter ki doğru bir biçimde kullanabilelim, adaletli paylaşabilelim, sınırlarımızı aşıp biri birimizin hakkını çiğnemeyelim. Bunca gelişmeden, bunca teknolojik ve bilimsel ilerlemeden sonra biz kardeşçe yaşama ve adil paylaşma becerisini gösterebilmeliydik. İnsanlar ve ülkeler arasındaki sınırlar günümüzde aşılmış, dünya ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak küçülmüştür. Kısacası küreselleşme arttıkça artmış ve zaman geçtikçe de daha ileriye gidecek ve gelişecektir ve küçük bir köye dönüşecektir. Bu yolun dönüşünün olmadığı açıkca biliniyor ama sonunun nereye varacağı hiç bilinmiyor. İki yol var: ya Huntington’ın ortaya attığı medeniyetler çatışması olacak, insanlık kendi kendini yok edecek ya da medeniyetler dayanışması olacak ve insanlık savaş ve kavgalardan kurtulacaktır. Birinci felaket senaryosunu gidermenin tek yolu var: 'İkincisini becerebilmeliyiz'. Farklılıklarımız çatışma nedeni değil işbirliğine ve dayanışmaya götürmeli insanlığı. Toplumlar da tıpkı bir insan bedenine benzer. Nasıl ki bedenimizde hücre ve dokular farklılaşarak değişik organ ve sistemleri oluşturur. Bazı hücrelerimiz kemikleşerek iskelet sistemimizi oluşturur. Bazı hücrelerimiz de farklılaşarak kas ve sinir sistemlerimizi oluşturur. Düşünmek için beynimiz oluşturulur, yürümek için bacaklarımız. Peki bu hücrelerdeki farklılaşma olmasaydı benenimiz nasıl oluşacaktı? Toplumlar da böyle farklılaşır ve insanlık toplumunu oluşturur. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Bazı topraklar killidir, bazı topraklar kalkerli veya kumludur. Bazıları da hümüslüdür. Her birisinin besin ve vitamin değeri farklı farklıdır içeriklerinde. Hepsi de farklı farklı değişik tad ve kokularda besinler yetiştirilmesine elverişlidir. Peki bütün yeryüzünün toprak yapısı ve iklimi aynı olsaydı, aynı iklim ve topraklarda yetişen tek düze aynı besinleri her gün her gün yemek bıktırıcı olmaz mıydı? Her gün bal yeseydiniz, hiç tuz biber olmasaydı yaşamın tadı tuzu kalır mıydı? Hiç düşünemiyorum bile ne olacağını. Düşünebiliyor musunuz hepimiz aynı boyda ve kiloda, aynı beyaz ırkdan ve düşünebiliyor musunuz hepimiz aynı dili konuşuyor olsaydık? Düşünebiliyor musunuz hepimiz aynı güçte ve aynı yeteneklere sahip olsaydık biz? Peki nasıl meslekler ortaya çıkacaktı? Ya herkes mühendis olmak ister de hiç işçi olmak isteyen çıkmasaydı eşit yetenek ve güçlere sahip insanlar arasında? Ya bütün parmaklarımız aynı boyda ve aynı kalınlıkta olsaydı tornadan çıkmış gibi, nasıl bir bardağı tutabilirdik su içmek için? Görüyoruz ki farklılaşma yardımlaşma ve dayanışmayı ve iş birliğini getirir peşinden sonuç olarak. Medeniyetler buluşması, uzlaşması, dayanışması, kaynaşması, yani çok kültürlülük insanlığın en güzel bir biçimde tasarlaması ve uygulaması gereken bir olgudur. Bu insanlığın bütün farklılıklar içerisinde en küçük ortak paydalarda, ortaklıklarda, temel değerlerde birleşip farklılıkları zenginlik olarak kabul etmesinden geçer. İnsanlığın temel ortak değerleri uluslararası değişik ortamlarda ve düzlemlerde ele alınmış, Kopenhag Ölçütleri, Son Helsinki Sözleşmesi, Medine Belgesi, Muhammed’in (a.s.) Veda Hutbesi gibi ortak kabul görenler olmuştur. Bu belgelerde sözü edilen İnsanlığın başlıca ortak değerleri şunlardır: 1) Din Özgürlüğü, 2) Düşünce Özgürlüğü, 3) İnsan Soyunun Sürdürülmesi ve Genç Kuşakların Korunması, 3) Can Güvenliği, 4) Mal Güvenliği. Bütün insanlığın barış dolu en küçük ortak paydalar ve değerlerde buluşan ve onlara uyan ‘Çok Kültürlü Birlikler ve Birliktelikler’ kurma dilekleriyle okuyucularıma saygılar sunarım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mevlüt Tok, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |