Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Hz. Âdem’le dünya macerası başlayan insanoğlunun duygularını ifade etme ihtiyacı da o zaman baş göstermiştir. Şiirin bilinmeyen tarihini ta oraya kadar indirebiliriz. Fakat bahsettiğimiz şey, bugünkü anlamda olgun bir şiir değildir. Neticede duyguların bir çeşit dışa yansımasıdır. İnsan nesli bugüne kadar geçen serüveni içinde duygu, bilgi ve görgü bakımından olgunlaştıkça şiir de onunla paralel olarak olgunlaşmıştır. İster iptidai, ister modern olsun; şiirin her çağda ve her toplumda varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Zira şiir, kişinin kendini ifade etme şeklidir. Üstelik özün özüdür şiir… Bir ihtiyaçtır aynı zamanda… Şiirin köklerini çok derinlerde aramak gerekir. Cahiliye Arap toplumlarına baktığımızda onlarda da şiirin başköşede olduğunu, büyük itibar gördüğünü görürüz. Onun içindir ki yüce kitabımızın da şiirsel bir belagati vardır. Çünkü o zamanki toplumun genlerinde bu özellikler vardı. Hatta son Peygamber olarak gönderilen Resulullah’ı da şair olarak görenler vardı içlerinde… Fakat Allah onlara cevap vermekte gecikmiyordu: “Cinlenmiş bir şair için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz, derlerdi. Hayır, o (ne şairdi, ne de mecnun). O, gerçeği getirmiş ve peygamberleri de doğrulamıştı” (es-Saffat, 37/36-37) 624 sene boyunca dünyaya adaletle nizam veren Osmanlı’da şiir çok önemli yerdedir. Öyle ki Osmanlı padişahları, şairleri koruyup onlara her türlü maddi ve manevi destekte bulunmuşlardır. Bunun ötesinde Osmanlı şairlerinin çoğu şairdir. Şiirdeki mahlası “Muhibbi” olan Kanunî’nin kocaman bir Divan’ı vardır. 2. Murad(Muradî), Fatih Sultan Mehmed(Avnî), 2. Bayezid(Adlî), Yavuz Sultan Selim(Selimî), 3. Mehmed(Adnî), 1. Ahmed(Bahtî), 3. Selim(İlhamî), 2. Mahmud(Adlî), 3. Mustafa(Cihangir) gibi padişahlar aynı zamanda ciddi Divan şairleridir. Bu da gösteriyor ki şiir Osmanlı’da büyük ilgi ve itibar görmüştür. Şiir, yüzyıllardan beri edebiyatın tahtına oturan ve bu tahtı hiçbir zaman diğer edebî türlere kaptırmayan bir estetik oluşumdur. Bu tür, edebiyatla adeta özdeşleşmiştir. Bu sadece bizde değil, bütün dünya edebiyatlarında da böyledir. Şiir deyince bütün akan sular durur. Şiir modern zamanlara yenilmeyen bir türdür. Dünya değiştikçe şiir de değişiyor, yenileşiyor ama değerinden hiçbir şey kaybetmiyor. Şiire ilgi dün olduğu gibi bugün de var. Hatta internetin icadıyla şiirin etki alanı alabildiğine genişlemiştir. Hayatında şiir yazmayan insan yok gibidir. Herkes ömrünün bir döneminde şiirsel bir şeyler karalamıştır muhakkak… Bugün internet ortamında binlerce şiir sitesi mevcuttur. Bu sanal ortamlarda birçok kişi kalem(pardon klavye) oynatmaktadır. Bunların ne kadar şiir olduğu ayrı bir tartışma konusudur. Fakat sonuçta hemen herkes şiire bir şekilde hizmet etmek istiyor. Edebiyat bahçesinin solmayan gülüdür şiir.. O, bütün alımlılığıyla gönül bahçelerini süslüyor. Şair duyguların tercümanıdır. Onlar, gözleri kapalıyken de gören insanlardır. Sevdiğini kaybeden bir aşığın iç çekişleri, bir annenin evladına duyduğu tarifi kelimelere sığmayan sevgi, bir askerin vatan için yüreğinde besleyip büyüttüğü sevgi ve muhabbet; şairin ruhunda filizlenir, vakti gelince şiir olup çıkar. Bir çocuğun geleceğe dair umutlarını, bir aşığın kavuşma arzularını, göklerin sonsuzluğunu, denizlerin enginliğini, dualardaki samimiyeti, en iyi şair bilir ve en iyi o ifade eder. Şiir okuru da bu duygulara ortak olur; ‘ Şair tam da benim gibi düşünmüş’ der. Kitlelerin duygularına tercüman olduğu kadar büyür şair… Fakat hissiyatı alelade ifade edenler bodur ağaçlar gibi yerlerinde kalakalırlar. Edebiyat uzun asırlardan beri şiirin büyüsünden nemalanmaktadır. Zira edebiyatın geniş kitlelerce sevilmesini sağlayan türlerin başında gelir şiir… Şiir olmasaydı edebiyat bu noktada olur muydu acaba? Hiç sanmıyorum… Keza şiir edebiyatı bir ana şefkatiyle besliyor. Şarkta yani Doğuda şairlerin bol olması buradaki insanların ruh derinliğinden kaynaklanır. Onlar köklü bir medeniyetin izlerini ruhlarına nakış nakış işleyerek yarınlara taşımışlardır. Bu aslında şarkın övünülecek yanıdır. Batı, hayata daha realist açıdan baktığı için şiir orada bizdeki kadar itibar görmemiştir. Fakat bu demek değildir ki Batı şiiri geridir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |