Yolumun sonunda cehennem varsa, ayak altıma İran halıları sersen ne çıkar. Bana öyle gel deme, çek ayak diplerimden saltanatını. Bana lüks caddelerde hız yapan spor araba olacaksan eğer, benim başıma gelen en büyük hata olursun. Çünkü ben başımı alıp dağlara çıkmak isterim. Dağlarda, soğuk sular içmek, çiğdemlerle hemhal olmak isterim. Senin bana yaşatacağın güzellik, bir çiçeğin sapı kadar bile olamaz. Seninle el ele yürüsem, avuçlarımda güller kurur. Sen hangi çiçeği bana uzabilirsin ki sonra? Sevmek, bir karış suda gemileri yürütüp, sonra sevgilinin ada gibi yüreğini fethetmektir. Sevmek, sevgiliye çam sakızı verip, ona tüm ormanın güzelliğini tattırmaktır. Sevmek, sorgusuz sualsiz gitmektir, sevgilinin ardından. Senin sevmekten kastın, bolluk içinde yaşamaktır. Senin sevgiden kastın, sevgilinin sımsıcak yüreğinde define aramaktır. Bilmezsen ki aşıkın kalbindeki asıl cevher, sevgiliye duyulan aşktır. Bilmezsin ki, en büyük zenginlik sevgiliye akan kanla kalbi sımsıcak tutmaktır. Yaşarken çiçeğim olmazken, mezarıma yağan yağmurum ol bari. Belki kendiliğinden bir gül biter, toprağımda. Senin gül yüzüne benzer de, ben de kendimi cennette sanırım. Yaşarken bulutum olamazken, mezarıma yağan yağmurum ol bari. Belki sana benzeyen bir gül biter toprağımda. Senin gül yüzüne benzer de, ben de kendimi gül bahçesinde sanırım. Ölümüm, güzelleşir, seninle. Eğer mezarımdan o gülü koparmak isteyen olursa, ona cennetteki tüm köşkleri sunarım. Yeter ki, sen bir mezar taşı gibi kal yanımda. Yeter ki, senden gül de olsa, taş da olsa bir emare, varlığından bir iz olsun, yanımda. O izinden, başıma taç yaparım. Gel gör ki bana çirkin dersin. Yaşarken, beni cenazeye benzetirsin. Oysa yanında, ölüm sessizliğindedir varlığım. Ah sevgili bunu hiç hissetmezsin. Öldüğümde bari yağmur gibi, yağmur olamazsan, bulut gibi yağ mezarıma. Baharımı sevmezsin; belki kışımdan bir renk düşer bakışlarına da, ağlarsın. Belki mezar taşımdaki şu yazıyı okursun da, toprağıma bir gül dikmeyi akıl edersin: Hadi ben garibim. Hadi ben çirkinim. Peki bilmez misin, çölde bile çiçek biter. Hiç görmez misin ki, bataklıkta sazlar ney olup, yüreği yanık şarkılara nefes olmak ister. Bana çirkin deyip durursun. Neden yüreğimdeki karanlıkta yıldız gibi parlamazsın? Niçin benim çirkinliğime renk katıp, yanımda bir çiçek gibi görünmezsin? Demek ki bir söz, söyleyenin dudaklarında kızıl bir bahçeye dönüşmüyorsa, o zaman sarf edilen her kelime de dikenden farksızdır. Ey sevgili kızıl renkte bir dua et bana. Ey sevgili, ben seni bir beden yapıp mezara girmeyi göze alırken, sen beni sevmeyi göze alabilir misin? Ey sevgili mezarıma sana benzeyen bir gül dikebilir misin?