..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Sinan Yıldırım




6 Aralık 2010
İnsanlar Programlanabilir mi?  
Sinan Yıldırım
Buda insanların programlanmaya açık olduklarını gösterir. Sevgi ,ihanet, nefret, saygı… gibi duygular kopyalanıp yapıştırılabilir, bir insanı melek yapmak kadar şeytan yapmakta yine bir başka insanın elindedir


:AGJF:
Uzun zaman önce bir film seyretmiştim. Filmin konusu anıları yok olan bir adamın anılarını, geçmişini aramasıyla ilgiliydi. Filmin sonunda adam geçmişini para karşılığı sattığının farkına varır. Bir cihaz sayesinde evlendiği günü, mezun olduğu günü gibi özel anları zihninden kopyalayıp bir başkasın beynine nakil ederken yaşayan adamın anılarınıda siliyordu. Bu film beni çok etkilemiş olmalı ki yıllardır aklımda böyle bir şeyin olma ihtimali üzerine hayallerim ve düşlerim vardır. Bir düşünsenize yılda bir gün okula gidip öğrenilmesi gereken konuların beyninize kopyalatıp hayatınıza geri dönün yada birkaç dakikada bir doktor, öğretmen, mühendis, bilim adamı v.s oluyorsunuz. Bu ne kadarda güzel olurdu. Zaman ilerledikçe bu ortak konu ile ilgili bir çok film seyrettim. Evet belki bilim daha o kadar ilerleyemedi, belki mümkün değil fakat insanların düşlerini hayalleri dinlemek bana her zaman zevk vermiştir. Beni heyacanlandırmış, mutlu etmiştir bir başkasının düşlerine sahip olma düşüncesi. Bu yüzden o filmdeki gibi bazı bedeller ödeyip insanların hayatları, yaşam şartlarını, gizli saklı sırlarını, düşlerini, hayallerini elde etmek, öğrenmek için kişilere yaklaşma ve onlara kendimi yakın hissettirmek için bir çok yol geliştirdim. İnsan sarrafı derler ya beklide öyle oldum. Şimdi bir kişinin gözlerinin içine baktığımda sanki onun nasıl bir yapıya sahip olduğunu, ilginç hayallerinin var olup olmadığını, ihtiyaçlarını kısaca sanki onu metrix felsefesindeki gibi kodlarla görebiliyorum derdim ama bu çok idealı olurdu. Bu yüzden hissediyorum demeliyim, belki hissetmek bu olayı anlatmak için yeterli bir kelime değildir ama bu olayı anlatmak için en yakın kelime budur diye düşünüyorum.

Belki düşüncelerim saçma sapan, yazdıklarım imkansız ama yeni bir sırra ulaşmak, birinci elden doğru bilgiye ulaşmak insanın içinde var olan bilgiye doyumsuzluğundan kaynaklanıyor sanırım. Bir bilginin doğruluğunu doğrulamak çok zor bir iştir eğer birinci elden bilgiye sahip olmadı iseniz, hatta elinizdeki bilginin yarı yarıya yanlış olma ihtimalinin her zaman var olduğunu kabul etmek zorundasınız. Fakat düşler ve hayaller çok farklı şeylerdir. Olmamış, yaşanmamış, beklide hiç olmayacak ve yaşanmayacak olaylardan oluşmaktadır. Bu yüzden asla yanlış olma gibi bir olasılıkları yoktur. Her zaman ilginçtir düşler, elde edilemeyecek kadar güzel ama en güzeli bir başkasının düşlerini , hayallerini dinlemek, öğrenmektir. Kendi aleminizden bir başka aleme gider gibi hissedersiniz kendinizi. Değişik görüşlerle, yeniliklerle, farklı yaklaşım tarzlarıyla, hisler, duygular… karma karışık çok tatlı bir kokteyl gibidir bir başkasının düşleri. Bu yüzden elime geçen her fırsatta başkalarının en gizli hayallerine ulaşmak için elimden geleni yaparım. Bunu o kadar uzun bir zamandan beri yaparım ki artık şöyle bir geçmişe dönüp baktığımda çoğu insan için aynı yaklaşımlarla, aynı sözlerle, hatta tıpkısının aynısı olan durumlarla en gizli hayallerine düşlerine ulaştığımın farkına vardır. Birde bilgisayar programcılığı okuduktan sonra bunun üstüne anladım ki insanlarda makinalar gibi programlanabilir. Aynı kodlarla aynı tepkileri verebilir. Kendi özgür düşünceleri olsada aynı toplumda yaşamak, aynı şeyleri paylaşmak ve birbirinden görerek öğrenmek insanlara ortak bir alan oluşturur ve bu ortak alanlar kullanılarak insalar ortal hareket ettirilebilir, nasıl galyana gelip bir linç girişimine katılabiliyorlarsa, nasıl toplu eylemler yapabiliyorlarsa, tek tek veya toplu halde programlanabilirler ve istenilenleri istenilen zamanda istenilen gibi yapabilirler. Buda insanların programlanmaya açık olduklarını gösterir. Sevgi ,ihanet, nefret, saygı… gibi duygular kopyalanıp yapıştırılabilir, bir insanı melek yapmak kadar şeytan yapmakta yine bir başka insanın elindedir. İnsanlar doğarken duygularla birlikte doğarlar fakat onları büyütenlerin ellerinde bazı duyguları kaybederler. Mesela acıma duygusu, sevgi, iyilik gibi. Bir insanı yargılamadan önce onun bu hale gelmesindeki faktörler göz önünde hiçbir zaman getirilmez, suçu sabittir ve cezasını çekecek suçludur denir iş biter. İnsaların bu hale nasıl geldikleri veya geldikleri yerden daha kaç kişi geleceği veya o ortamın diğer ortamlara nasıl etki yapacağı belki araştırılıyordur toplum bilimciler tarafından fakat işin sırrı ve kökten çözümü gerçekleri bilmekten, hayalleri, düşleri ele geçirmekten geçer. Bu yüzden insanların zihinlerine girmek için Truva atları yapmak gerekir. Buda bir programcının yapabileceği bir iş olduğundan insan programcıların varlığına inanmak gerekir. Eğer insanlar tek tek veya toplu halde programlanamıyorsa neden ortak hareket ettirilebiliyorlar sorusunu kendimize sormamız gerekiyor.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dokunmatik Olmuşuz

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Düdüklü Tencere İmalatı
Ankaraya Deniz Getireceksin
Kazanmak İçin Savaşmak Gerekir
Ben Onların Dostuyum

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.