..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > HAMZA EKİZ




31 Ocak 2011
Nereden Bileceksiniz?  
HAMZA EKİZ
bilmezsinz ki?


:AGIB:
Kara soluklu bir düşe döndü hayat. Suskunca akıp giden zaman ve düşünceler içinde kalan yorgun bir bedenden geriye kalan yanaklardan tane tane süzülen gözyaşlarından öte bir şey değildi. Yılların yükünü taşıyordu omuzlarında. Yüreğindeki derin sızı onu benliğinden uzaklara götürmüştü. Savruluyordu bir yaprak misali oradan oraya umarsızca ve umutsuz ve inançlara küskün. Bir kadehin içine hapsolmuştu yaşamı ve hayatını aydınlatan tek olgu onun ömründen gün çalan sigarasının korundan başka bir şey değildi. Yüzündeki masum gülümseme ve yüreğindeki çocukluk artık karanlıklara teslim olmuştu. Artık aynaya bile bakmaktan usanıyordu. O geçmişte kalan o acımadan öldürülen adamı arıyordu aynada gözleri. Acımadan bir çırpıda hançerlemişlerdi çocuk yüreğinden o gülen yüzü. Oysa çocuk masumluğunda sevmişti hayatı. Çocukçaydı aşkları, çocukçaydı bir insana güveni ve kadın erkek yoktu yüreğinde insandı işte karşısındaki beden insan. Ama onun gözüyle bakamadılar hayata, onun güvendiği kadar güvenilir olmadı çevresindekiler. İnatla tutunmaya çalışsa da sevdasına, arkadaşına her şeyden öte bir insana kala kalmıştı ortada yalnızlığa tutunarak. Ve yaşadıklarını nereden bileceklerdi o insan olan insan gibi insanlar. Onu hayvanlıkla suçlayan temiz yürekli bu dünyanın yegâne sahipleri.

Hep suçladılar onu. Bir oyuncağın tekerini çıkaran masum bir çocuk gibi büktü boynunu. Öfkelendi, kızdı, bağırdı çağırdı ama çocukça geldi geçti. Öfkesini sorumlu tuttu kimileri, kimileri ise tercihlerini kimileri ise bir insana çok güvenmesine bağladı bu durumu. Ama o buydu işte. Kimseyi hatta en sevmediği bir insanı bile aman dediği zaman yarı yolda bırakmayacak kadar yufka bir yüreği vardı. Ne kadar kızsa da birine küsse de, kırılsa da yolda düştüğünü gördüğünde gidip tekme atacağım diye düşünmedi hiç, hep kolundan tutup kaldırmayı seçti. Yalanı sokmadı hayatına, riyayı sokmadı tanrıyla o denli kavgalı olsa da zinayı düşlemedi düşünmedi hiç. Kadına bir gecesini dolduran cariye olarak görmedi. Kadının yüzüne baktı, o onur kokan kadınlık onurunun aydınlattığı yüze. Çünkü bildiği tek şey oydu. İnsanoğluydu onun için çevresindekiler insan. Yoktu o çocuk yüreğinde bir gram kirlenmişlik. Ve kadın gördüğü de yüreğini doldurmalıydı, nefesini kesmeliydi düşündüğü zamanlarda ve yaşamalıydı o kadını her adımda her nefeste. Masumca sevmeliydi bir kadını çıplak değil Anadolu motifleriyle giyinik tertemiz sevmeliydi. Onurluca ve saf ve yalansız ve çıkarsız öylesine. Beklentilerden uzak olmalıydı sevdası ve sevdiğinin her halini sevmeliydi. Ve sevdi de. Çocukça ve öylece bir tatlı tebessümün yürek dolduran sıcaklığın da. Ama, amalarla doldu hayatı dipsiz bir kuyunun içine düşmüşçesine savruluyordu yüreği ve bedeni artık taşıyamıyordu bu yükü ve nefessiz kalıyordu.

Nefessiz kalmak. Bilir misiniz? Gözleriniz bir anda doldu mu ve göğüs kafesinizin sanki yavaş yavaş vakumlandığını hissettiniz mi durup dururken? Öylece size bakan gözlerden kaçmak istediniz mi arkanıza bile bakmadan. Ve derince sahte bir gülücük savurdunuz mu hayatın orta yerine? Ve o hayatın orta yerinde var olmaktan sıkılıp ömrünüzden sizin olan zamanlarınızı çalsın diye paket paket sigarayla avuttunuz mu kendinizi? Öylece anlamsızca susup gözleriniz takıldı mı karlı bir dağın enginine? Sessizce dakikalarca hayattan kopup o dağlarla buluşmak istediniz mi? Boş bir arazide ellerinizi havaya kaldırıp o yüce yaradan ile kavga ettiniz mi bağıra çağıra? Yaşadığınız kötülüklere aldırmadan hep iyiyi düşünerek sevdiğinizi söylediniz mi defalarca kendinize? Gözünüz saatte akşamın olmasını beklediniz mi daha sabahın ilk ışıklarında? Karanlığı bile özler oldunuz mu hiç? Gözyaşlarınızı saklamak için. Kaçtınız mı hiç çevrenizde akan yaşamdan, yaşamaktan kaçtınız mı hiç? Sizi siz yapan değerleri sizden koparmaya çalışanlara dik durup benliğinizle yüreğinizin arasında savrulmak ve sonra yüreğe kesilen idam cezasının celladı olmak ne demek bilir misiniz? Yüreğinizi dolduran bir sevdanın yok yere kaçması sizden ve korkuların altında bir sevdayı ölüme terk etmenin çaresizliğini yaşadınız mı? Her nefeste yarınlara dair kurduğunuz bir hayatın ortasında yapayalnız kalakalmak ne demek bilir misiniz siz? Yaşadığınız dört duvarı umutlarla süslediniz mi? Hayallerle doldurduğunuz oldu mu o duvarları ve sonrada rengârenk hayallerden geriye zifiri karanlıklar içinde boğuldunuz mu? Her gün ama her gün yaşadığınız evin kapısını açarken hayallere dalıp yüzünüz güldü mü delice? Yüreğiniz yaşanmamış yarınları özledi mi hiç? Ve o bom boş evi bir anda hayallerde doldurdunuz mu? O bom boş ev….

Siz yıllarca bom boş bir eve iş yorgunluğuyla girmek nedir bilir misiniz? Yorgunluğunuzu paylaşacak bir nefesi o boş duvarlarda delice aramak ve çaresizce bir sigara yakıp bir kadehin içindeki tanrının yasaklı şerbetiyle avunmak nedir bilir misirniz? Yüreğinizin acılarını o bom boş duvarlarla paylaşıp sessiz sessiz ağlamanın sızısını yaşadınız mı? Ve sonra o duvarları rengarenk umutlarla ve sarsılmaz inançlarla süsleyip o eve girmeyi o evde delice yarınlara dair bir şeyler yapmayı ve telefonun öbür ucundan gelen bir sese sarılıp o duvarlara o sesle can katmak nedir bilir misiniz? Sese sarılmak nedir hiç düşündünüz mü? Geceleri gözlerinizi bir kokuya sarılıp kapadınız mı derin bir masumlukla. Ve siz her sabah bir sesin yüreğinize değmesini delice beklediniz mi? O sesle kırılıp o sesle canlandı mı dünyanız? Siz bir sesi sessizce yaşadınız mı? Bir anda koptu mu hiç o ses sizden? Hiçbir sesi özlediniz mi siz? O duvarlarını hayallerle rengarenk boyadığınız evin kapısından içeri girmemek için sokakları adımladınız mı saatlerce anlamsız? Ve anahtarı çevirince hayat dolu o ev bir anda ölümün kokusunu sundu mu size? Sanki bir mezarlığa girercesine. Öylece bir köşede sabahlara kadar anlamsızca baktınız mı bomboş bir duvara? Sabahları gözyaşlarınızla yıkadınız mı yüzünüzü? Her an her dakika kendinizi suçladınız mı? Kesildi mi nefesiniz bir anda? Delice yaşamak isterken Azrail denilen emekçi yoldaşı aradı mı gözleriniz karanlık bir odada? Kimi zaman acizlikten kimi zaman yorgunluktan kimi zaman ise basiretsizlikten gelir Azrail akla.. Sizin aklınıza bir başka hayatı daha zehirlememek için düştü mü hiç? Yok öle acizlik, yok basiretsizlik sadece kısacık yaşamın omuzlardan atılamayan derin yorgunluğu yüreğinizi kanattı mı? Hiç yaptığınız iyilikten, insanlıktan utandınız mı? Nedenler içinde yüreğiniz kanadı mı? Sadece sevdaya dair değil hayata dair ağladınız mı hiç? Bir telefonun karanlık ekranına saatlerle baktınız mı aydınlanacak diye? Ve bir telefonun ekranının aydınlanmasıyla dünyanızın aydınlanacağına inandınız mı çocukça? Sanki saklambaç oynar gibi gizlendiği yerden çıkmasını beklediniz mi günlerce?

Evet yaşadıysanız bilirsiniz? Ama ya yaşamadıysanız? Yalnızlık nedir? Boş duvarlarla konuşmak, bazen karanlık bir odada saatlerce bir köşede düşünmek, giriş kapısının çalmasını delice beklemek yada bir telefonun çalmasını göz yaşlarıyla beklemek sese sarılmayı beklemek. İşte çıkarsızca beklemek, işte diyorlar ya öylesine masumca ve çocukça sevmek. Tüm sistemin çıkarlarından çıplaklığından uzak ve insan kalarak yaşamak. Yaşamak alabildiğine doluca ve yaşamak onurluca ve yalansız ve riyasız. Ve yürekte sevdayı besleyerek ve o yürekteki sevdaya leke sürmeyerek.

Siz nereden bileceksiniz bunları yaşayan bir yüreğin kırgınlığını? Siz nereden bileceksiniz bu yüreğin sahibi olan yüzün donuk gülümseyişini. Siz nereden bileceksiniz duvarlara yapışmış hayallerle dolu bir evde yaşamanın yürek burkan yanını? Siz nereden bileceksiniz yarınların aydınlığında bir anda karanlıklarla buluşmayı. Siz nereden bileceksiniz gözyaşlarımın rengini. Satılmışlıklar günlük çıkarlar içinde yaşayanlara sesleniyorum. Aşkı gecelik bonservis olarak gören, beyinlerindeki çıplaklığı Allah inancıyla örtmeye çalışan ve insan taklidi yapmaya çalışan ama yüreklerinde bir nebze insanlık kalmayan ağızlarının ölçüsünü kaçıran insanların temiz mutluluklarını dedikodularıyla çalan ve inandıkları tanrının arkasına saklanıp sevda dolu bir yüreğe dil uzatan, sevdayı kıskanan sevilmeyi kıskanan ve gülen iki yüzü ağlatan o sistemin çıkar kokan yaratıklarına sesleniyorum. Sistemin kirini atın artık üzerinizden ve o beyinlerinizdeki çıplaklığı giydirin artık. Aynada kendini bulunmaz hint kumaşı sananlar ve güzelliklerine aldananlar Veysel'i düşünün "Güzelliğin on para etmez" der. İnsanların size olan bakışlarının sarhoşluğuna kapılanlar bakın bir çevrenize o gözlerin arkasındaki çirkinlikleri görün önce. Güzeller güzeli olmak neye yarar? Size ne güzellikle bakarlar hayatlarının hangi noktasında size güzel derler hiç düşündünüz mü? Sistemin kirli yumağı içinde sadece yatak odasını dolduran güzellikle koca bir ömrü dolduran güzellik değişilir mi sizce? Hiç düşündünüz mü size bakan insanlar sizi haytalarının hangi noktasında görüyorlar? Sorgulayın bu kirli sistem içimde insan kılığına girmiş bunca hayvan arasında tatlı dili yılanların zehirlerine aldanmayın. Ama dediğim gibi siz nereden bileceksiniz? Siz sevdayı siz hayatın her noktasında delice sevilmeyi siz sevdanın güzelliğini siz hayallerin masumluğunu umutların aydınlığını ve inancın kutsallığını nereden bileceksiniz? Siz ağlamayı acillik olarak görenler, siz gücün yanında sevdanın karşısında olanlar. Siz yüreklerinizde yaşayamadığınız sevdayı kıskananlar. Siz çıplaklıklarınızla sevda yaşadığını sananlar. Siz sese sarılmak bir sesle yaşamak nedir nereden bileceksiniz? Siz bir kokuya masumca sarılarak uyumak nedir nereden bileceksiniz. Siz o masumluğu o saflığı o temizliği ve siz Anadolu'mu o Anadolu'mun motiflerini o motiflere işlenmiş sevdayı nereden bileceksiniz? Sizin tek bildiğiniz bacak aralarınızdan yayılan iğrenç günah kokusuna bakmadan sevdaları kirletmekten öteye gitmiyor. Siz siz var ya siz… Bu sistemin çıplak aşıkları siz Ferhat'ı siz Şirin'i, siz Aslı'yı Kerem'i siz Tahir ile Zühre'yi nereden bileceksiniz?

Yeter evet yeter… Dönün bakın artık kendinize. Yüreğimi yargılamadan önce sevdamı yargılamadan önce benim inandığım Tengri'yi yargılamadan önce kendi inançlarınıza bakın. Önce arının gelmesin o pis koku lanet olası yerlerinizden. Sabah akşam secde edip sonra tüm çıplaklığınızla yaşamayın artık bu dünyada kirletmeyin artık sevdaları. Ve bu lanet olası yaratıkların kirlettiği güzel temiz yürekli insanlar sizde unutmayın her insanın hayatında olmasını istediği biri olabilirsiniz ama hayatının hangi noktasında sizi istediğini de dikkat edin.

Bilemezsiniz? Bilmezsiniz…. Nereden bileceksiniz... Aslında siz biliyorsunuz affola bu dünyanın güzel alımlı ve yakışıklı sahipleri bizler nereden bilelim… Asıl siz biliyorsunuz…. Aslında bildiğinizi zannediyorsunuz….


www.hamzaekiz.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gülüp Geçin……
Ama Ben Seni Çok Sevdim…….
Biz Kimiz*
Yorulur Mu Bir İnsan?
Nasıl Bir Sevdaya Sevdalıyız Biz?
Çocukça Bir Tebessüm…
Boş Versene Hayat!..
Bazen Susarsın
Köşe Başındayım….
Korkmayın Benden!..

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değişim
Sen Sevmek Nedir Bilirmisin?
Şuursuz Bir Yazı…
Unutmadımaklımda!..
Tatlı Bir Hayaldir Benim Köyüm……
Sevda
Bir Dosta İnceden Sitem…...
Yazar Olmada
İnadına Yaşa Bebek…
Uçurtmayı Vurdular

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yürek Sızısı [Öykü]
Gökyüzü [Öykü]
Kalemle Aydınlanan Düşler [Öykü]
Hişt Oradakiler…. [Eleştiri]
Gündem [Eleştiri]
Asosyal Bir Paylaşım [Eleştiri]
ve Zaman Durdu…. Konuştu Yürek Pervasızca…… [Eleştiri]
Yeni Türkiye!.. [Eleştiri]
Yoruldum [Eleştiri]
Olacak Tabi O Kadar [Eleştiri]


HAMZA EKİZ kimdir?

İNSAN OLMAYA ÇALIŞAN BİRİ İŞTE.

Etkilendiği Yazarlar:
CAN YÜCEL


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.