..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > zumrut sarikartal




20 Şubat 2011
Çıt Yok  
zumrut sarikartal
İçimdeki ses hep konuşur çünkü. Kendimi bildim bileli, ne iş yaptığıma aldırmadan kulağıma anlatır da anlatır öykülerini. Benim dışımda, farklı bir bendir o. Ukaladır biraz, küstah daha doğru olur sanırım. Ne iş yaptığıma, kiminle konuştuğuma aldırmaz, bildiğini okur. Ah, ne alçaktır o, patronumla konuşurken müstehcen hikayeler anlatacak kadar hem de. Bir kulak kabartsam o anda ona, yüzüm kızararak dinlesem onu, işimi de kaybederim, arkadaşlarımı da. Herkes hakkında bir fikri vardır çünkü. Özellikle de benim görmeyi tercih etmediğim huyları hakkında. Dedim ya, küstah ve cesurdur, kaybetme korkusu yoktur.


:BBIE:
Çıt yok, öyle koyu bir sessizlik ki, tüm olası titreşimleri emiyor sanki. Giderek daha da koyulaşıyor, derinleşiyor. Tam tamına yirmi gündür durum bu. Zihnim okyanusun en derin dibi kadar sessiz ve karanlık. Delirmek üzereyim, alışık değilim ben bu suskunluğa. İçimdeki ses hep konuşur çünkü. Kendimi bildim bileli, ne iş yaptığıma aldırmadan kulağıma anlatır da anlatır öykülerini. Benim dışımda, farklı bir bendir o. Ukaladır biraz, küstah daha doğru olur sanırım. Ne iş yaptığıma, kiminle konuştuğuma aldırmaz, bildiğini okur. Ah, ne alçaktır o, patronumla konuşurken müstehcen hikayeler anlatacak kadar hem de. Bir kulak kabartsam o anda ona, yüzüm kızararak dinlesem onu, işimi de kaybederim, arkadaşlarımı da. Herkes hakkında bir fikri vardır çünkü. Özellikle de benim görmeyi tercih etmediğim huyları hakkında. Dedim ya, küstah ve cesurdur, kaybetme korkusu yoktur. Ama geceleri yalnız olduğumuzda, hele ki tam da uykuya dalıyorken, ne tatlı konuşur, ne güzel şeyler fısıldar kulağıma. Hep kalkıp bunları yazmak isterim bir kağıda. Zaten o da bunu yapmamı ister, eminim. Ne var ki, çok tembelim, sadece dinlemeyi severim, üşenirim yazmaya. Masalmışçasına dinler, dinler uykuya dalarım. Ama bazen öyle geveze olur, öyle sıkıcı şeyler anlatır ki, sıkıysa uyu. Tüm keyfimi de kaçırır o zamanlar. Geveze Gen koydum adını, böyle zamanlarda Sıkıcı Gen oluyor. İsmi, anlattıklarına bağlı olarak değişiyor, Komplo Gen, İftira Gen, Kıskanç Gen, Şen Gen, Ero Gen. Bazen o kadar çok konuşur ki, sussun artık isterim, kafamı dinlemek, zihnimin içinde tilkilerimin kuyrukları dolanmasın isterim. Ama beceremem. Daha doğrusu beceremezdim. Ta ki yirmi gün öncesine kadar. Ne olduysa sustu benimki. Aslında ben susturmadım kendisini, zira öyle bir becerim yok. Birden bire oldu. Önce fark etmedim, ilk gün yani. Ama her şeyi çok doğru yapmamdan, hatasız sonuçlar çıkarmamdan anlamalıydım değişikliği. Derken o gece, bir eksiklik hissettim uykuya dalmadan. Önemsemedim ama sabah kalktığımda rüya da görmediğimi anladım. Ve birden fark ettim ki, kafamın içindeki ses yok artık. Tık yok, içim öyle boş ki, ben bile düşüp kaybolabilirim. Meğer Gevezem ne kadar da dolduruyormuş aklımı, hayatımı. Özlemeye bile başladım. Yorumlarını, öykülerini, müstehcen fıkralarını, renkli rüyalarını her şeyini arıyorum. Artık bir resme baktığımda kulağıma fısıldanan binlerce değişik hikaye yok, biriyle konuştuğumda, yüzündeki ifadenin yüzlerce değişik yorumu yok. Yolda beni hatalı sollayan sürücüye bile küfreden yok. Cevizini, kırmak için yukardan kafama bırakan kargaya gülüp, bacaklarıma sürünen kedinin anlattıklarını tercüme eden fısıltı da. Tam yirmi gündür tek bir cümle söylenmedi kulaklarıma. Derdimi kiminle paylaşsam bilemiyorum. Acaba normal bir durum mudur? Ara ara herkesin başına gelir mi? Gayet normal olduğunu, hatta fazlasıyla doğru olduğunu düşündüğüm bir arkadaşıma çıtlattım durumumu hafiften.
-     Zihnim pek suskun bu aralar…
-     Huzurlusun demek ki, kafanı kurcalayan problemin yok. Şanslısın.
-     Pek sayılmaz, öykülerim de kayboldu zihnimden, içimdeki ses silindi sanki.
-     Ne sesi? Ne öyküsü, insanın aklında çözemediği dertlerinin dışında ne olabilir ki?
-     Olmaz mı?
Sustum başım önümde. Niyeyse kendimi normal biriyle kıyaslıyorum, haddime mi? Bak, hiç ses duymuyormuş. Ben de öykülerim kayboldu diye dert yanıyorum. Adamın hiç hikayesi olmamış bile, içi hep boş. Deliyim ben ve başka bir deliye sormalıyım bu durumu. Çeviriyorum numarasını, kesin bana yardım edecek, bu işleri bilecek kadar delidir o çünkü. Yanıt veriyor çağrıma, konuya doğrudan giriyorum, dolanmak yok etrafında.
-     Hımm, boş sayfa sendromu olmasın, hani korkarsın beyaz sayfadan? Bir de şöyle düşün, sonsuzluktur aslında karşındaki, binlerce yazılası şey arasında ne zamanki seçersin birisini, o zaman sınırlanır kağıdın. Ve artık o sınırlar içinde sonsuzsundur. Ve onlar seni özgür kılar, o zaman sesin sana anlatmaya başlar.
-     Ne kağıdı ya, yazı yazmam ki ben. Hem, hiç ses yok diyorum, kağıttaki o boşluk değil sorun. Çünkü ortada boş sayfa falan yok, sadece içim sustu.
-     Yazmıyor musun? Küstürmüş olmayasın sakın Gevezeni?
-     Küser mi?
-     Küser tabi, dinlemeyi bırakırsan anlatmaz olur doğal olarak. Sen hiç seni takmayan bir arkadaşınla dertleşir misin?
-     Yok, yapmam. Demek o yüzden, demek yeterince dinlemediğim için. Ah, keşke …
-     Keşkeleme, yolunu bulursun sen onu geri kazanmanın, düşün bir…
-     Sağol arkadaşım, tanıdığım en deli adamsın.
-     Rica ederim ne demek, gurur duydum.
Belki de sorun budur, zavallı Gevezem anlattı, anlattı, baktı ki, bende tık yok, dinleyip geçiyorum, hatta bazen oralı bile olmuyorum, pes edip sustu. Madem dedi, öykülerimi dinlemeye, saklayıp başkalarına anlatmaya değer bulmuyorsun, o zaman susarım, daha da kötüsü çeker giderim. Eyvah, başka birinin başına musallat olmasın şimdi bu?
Halbuki her lafı aklımda, her sözcük, noktası virgülüne. Gevezem hatırlar mısın şu kaçak kadını? Hani kızını arıyordu, sonra peşinde adamlar vardı. En son yerin altında bir laboratuardan kaçıyordu, hamileydi daha , orada kısıldı kaldı şimdi. Daha bir ad bile koyamamıştık. Sen gidince yarım kaldı. Tıpkı Hayrettin Bey ile kedisi Sürmegöz İhsan gibi. Sürmegöz’ün katli ve Hayrettin Bey’in intikamı bence bitirilmeyi hak ediyorlar. Ayrıca her gece başımın etini yiyor adam, ne halta onu yaratıp bu musubet kadını da komşu diye koymuşuz yanına. Ya beni silin ya da bu kadını ortadan kaldırın diyor, artık dayanamıyormuş. Şimdilik gönlünü alıp her şeyin düzeleceğini söylüyorum ona, ama senden halen bir ses yok. Geri dön de kurtaralım Hayrettin Bey’i komşusu Beyhude Hanımdan. Hem sadece o mu? Ölü eski sevgilisiyle her gece sohbet edip hayatı sorgulayan zavallı kadıncağız da çalışma odasında kalakaldı. Öğrencileri derse bekler, kocası salona. Bir de ona aşık öğrencisi vardı hani, işte o gelip soruyor öğretmenini. Çok merak ediyormuş, beni kandıracak aklınca, bilmiyor muyum neden sorduğunu hocasını. Ama çaktırmadım, gelecek yavrum bekleyin dedim. Geleceksin değil mi, dönüp tüm bu yarımları bütünleyeceksin. Hadi ama naz yapma, söz veriyorum yazacağım artık. Boşuna çene yormamış olacaksın. İtiraf et iyi bir ikiliydik. Sadece tembeldim, kabul. Ama düzeleceğim söz, ne olur?....
Bir şey mi dedin? Efendim? Zeytinağacıaltı Cumhuriyeti mi olsun öykünün adı? Tamam tabiî ki olsun, yakışır. O zaman sahile dikelim bir zeytin ağacı. Artık Hayrettin Bey’in dikili bir ağacı var. Altında güneşlensinler sonra, peki Beyhude Hanım? Dur bir dakika hemen kağıt alıp geleyim, dönüşünü kutlayalım beraber, hoş geldin Gevezem yuvana, hayat getrdin…
     Zeytin Ağacı Altı Cumhuriyeti
Hayrettin Bey, güneşli ve berrak bir öğle vakti, deniz manzaralı terasında, ayaklarını uzatmış, az bir peyniri meze yaptığı rakısını yudumluyordu. Görünüşte her ne kadar……………………………………………



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Jartiyer
İmdat , Doğuruyorum!
Yırtık Etek - Vadim O Kadar Yeşildi ki
Bıçak
Dedemin Küçük Sırrı
Parti
Bir Ayrılığın Anatomisi
Sır
ve Kazanan...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aşk Hakkında Bir Yazı [Deneme]
Hiç Olmayan Sevgiliye [Deneme]


zumrut sarikartal kimdir?

Küçücüktüm, okuyanlara özendim, okumak istedim. Daha küçüksün, okulda öğrenirsin dediler. Söz dinledim, okulu bekledim. Sınıfta ilk ben okudum, çok mutlu oldum ama hep susturuldum. Tahtadaki yazıyı ilk ben söyleyince sınıf beni takip ediyormuş. Keyfini çıkaramadım. Ama evde hep okudum. Sonra yazmak istedim, ilk romanım için bir defter aldım, ismini en başa yazdım, ''gökten inen merdiven''. Annem gördü, güldü , inanmadı. Daha sekiz yaşındaydım , yazmaktan vazgeçtim. Büyüyünce yazmalıymışım dedim. Ama zaman geçtikçe sadece okumaya vakit kaldığını farkettim. Yazmayı unuttum, erteledim, istemezmiş gibi yaptım. Derken bir gün, bir gece sabaha kadar oturup aklıma gelen herşeyi yazdım. İşte o gün benim doğumgünüm, büyüdüğüm gündü. Şimdi sadece yazmaya vaktim var, başka hiçbirşey için kılımı kıpırdatmam ( çocuğum hariç). Peki sizin beni okumaya vaktiniz var mı?

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin ile büyüdüm. Oğuz Aral idolümdü. Gırgır, Fırt, Çarşaf , Limon düzenli takip ettiğim yayınlardı.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © zumrut sarikartal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.