Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Japonya’da meydana gelen deprem, ölen onbinlerce insan ve bundan da önemlisi nükleer santralden yayılan radyasyon. Neden radyasyon onbinlerce kayıptan daha önemli, çünkü tüm dünyayı etkileyecek ve bu nedenle ortaya çıkacak kayıplar belki de yüzbinleri hatta milyonları bulacak; ama gerçek rakam hiçbir zaman açıklanmayacak ve bilinmeyecek. Çernobil’in gerçek faturasını bilen var mı? Öte yandan Ortadoğu’da ateş ve kan gölü var. Küresel aktörler Ortadoğu’ya öyle bir çomak soktular ki bu karışıklık daha en az elli sene sürer. Günahsız milyonlarca insanın kanı akar, bombalar birbirinin peşi sıra patlatılır, füzeler fırlatılır, askeri tesisler imha edilir. Sonra da bu ülkelere yeniden silah satışları başlar, bombalanan yolları, köprüleri, tesisleri yapmak için girişimciler gönderilir. Kısacası amaç bir yandan enerji kaynaklarını kontrol altına almak iken öte yandan da silah sanayiini ayakta tutabilmektir. Medyaya yansıtılan neden ise “halk devrimi” masalıdır. Deniyor ki Ortadoğu’daki diktatörlerin baskı ve zulmünden bıkan yoksul halk, devrim yapmak için ayaklandı. Bu cümlenin bir kısmı doğru iken diğer kısmı yalandır, uydurmadır. Evet, halk yoksuldur, halk diktatörlerin baskısı altındadır; ama halkın “devrim” yapabilmek için ne bilgisi ne de gücü vardır. Bilgisi yoktur, ezberletilen 5-10 tane sloganla devrim mevrim olmaz. Gücü yoktur, yürüyüşlere katılmak için bir kentten diğerine gitmek için arabaya binecek para bile bulamaz. Öyleyse sokaklara dökülen binleri, onbinleri nasıl açıklayacağız? Tabii ki küresel güçlerin parasal destekleriyle… ** Birleşmiş Milletler’in aldığı bir kararla Libya bombalanmaya başladı. Neden? Kaddafi sivil halka ateş açıyormuş da ondan. Bir ülkede bazı gruplar ellerine silah alıp ayaklanırlarsa, devlet güçlerine ateş ederlerse ne yapmak gerekir? İsyancılara çiçek mi atmalı yoksa silahla karşılık mı vermeli? Kaddafi’nin isyancılara değil de sivil halka ateş açtırdığı kesin bulgularla kanıtlandı mı? Bu bir ülkenin iç işlerine karışma hakkını size verir mi? Ölen Libyalılar için gösterdiğiniz hassasiyeti ölen milyonlarca Iraklı için neden göster miyorsunuz? Amacınız Libya’ya “ileri demokrasi” götürmek mi? Tıpkı Irak’a götürdüğünüz gibi… Bu gün bir çok Iraklı Saddamı mumla ararken yarın da Kaddafi aranmasın! ** Bütün bunlar olurken Türkiye ne yapıyor? Türkiye “uçkur” meselesiyle oyalanıyor. Bu “uçkur” meselesi rahmetli Adnan Menderes’in 1960’lı yıllarda kasasından çıktığı iddia edilen bir bayan külotu ile başladı. Geçmişte başka örnekleri de var, ama yakın zamana bakarsak: Birkaç sene önce meşhur bir televizyon spikerinin seks kasedi aylarca internette dolaştı. Bu kaset üzerinde konuşanlardan bazıları o kişiyi kınadı, ama takdir edenler de olmadı değil. O kişi aylarca televizyonlara çıkamadı, neyse ki sonunda mesele unutulur gibi oldu. Daha doğrusu, o zaman diliminde gündemi değiştirmek için bu haber gerekliydi, işi bitince rafa kaldırıldı. Sonra bir siyasi parti liderine ait olduğu iddia edilen bir seks kasedi ortaya atıldı. Lider parti başkanlığından istifa etti. Günümüzde ise aynı kişinin bir bayana taciz iddiaları basında manşet olmaya başladı. Adamcağız “yalan, uydurma, yapmadım, etmedim” diyor ama dinleyen kim? Yapmadığını kanıtlayamıyor, kanıtlama ihtimali de çok zor. Çünkü iddiayı ortaya atandan değil de suçlanandan kanıtlama bekliyoruz. İşin garibi, aklı başında bir kişi çıkıp da “kardeşim elalemin uçkurundan sana ne?” demiyor, diyemiyor. ** Tekrar asıl gündeme dönersek: Libya’ya yapılmış olan bu müdahalenin ileride Türkiye açısından emsal teşkil edebileceği kaygısını, mantık yürütebilen her Türk aydınının ve iktidarın mutlaka duyması gerekir. ABD'de Demokrat Parti Colorado Senatörü Mark Udall, Mısır’a bir Atatürk gerektiğini söylüyor. Yanlış bir temenni ya da söylem!. Onlara Atatürk değil Ataarap gerekir. Çünkü Atatürk sadece ve sadece Türk olan bir milletin içinden çıkabilir. ** Son söz: Önce Kaddafi, sonra Rusya Başbakanı Putin ve en sonunda da Fransa İçişleri Bakanı Claude Gueant Libya’ya düzenlenen operasyonun bir “Haçlı Seferi” olduğunu söylediler. Söylenenler doğru ise Türkiye bu Haçlı Seferi’nin neresindedir? a) Yanında b) İçinde c) Karşısında
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |