"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Mutsuzluklarımız öylesine çoğalıyor ki etrafımızla paylaşıp duruyoruz. Kadınlara ve güçsüzlere şiddet sergileyip, güç gösterisinde bulunuyoruz. Yollarda yürürken, çekinmeden yolların ortalarına tükürüp duruyoruz. Çıkarlarımızı gözümüz gibi korurcasına davranışlar sergiliyoruz. En basiti yalakalık yapıyoruz. Birilerine yaranmak adına yaptığımız yalakalıkları becerimiz olarak algılıyoruz. Bu algılarımızı etrafımıza da kabullendirmek adına da elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Özürlerimizi yüzlerimize vurmaya çalışanlara karşılık dayanağı olmayan savunmalar yapıyoruz. Bildiğimizden şaşmıyor ama ne bildiğimizi asla bilmiyoruz Doğruları sevmiyoruz. Dört yapraklı yonca arar gibi dört yanlışı arayıp duruyoruz. Yanlışlarımızla birlikte geceleri gökyüzünde kaymayan yıldızlardan dilekler tutuyoruz. Gözümüz dalıp durmuyor ama hep bir yerlerde kalıyor. Aslında kalmasını da çok istiyoruz. Gözümüz kalsın ki aramıza mutsuz olacak olan özürlü olmayanlarda katılsın istiyoruz. Yerli yersiz anlarda ahlak dersleri vermeye kalkıyoruz. Her kalkışımızda ise zengin kalkışı yaptığımızı sanıp, kendimizi bir nebzede olsa avutuyoruz. Kimselere güvenmiyoruz. Kendimize olan güvenimiz konusunda ise kimselere laf söyletmiyoruz. Bu bir çelişki olsa bile aldırmıyoruz. Günlerimizi tüketip duruyoruz. Boş yere tüketmediğimize de yürekten inanıp duruyoruz. Kasapların varlığını inkar ediyoruz. Eleştiriye gelemiyoruz. Ama bol miktarda eleştiriyoruz. Gülmeyi sevmiyoruz. Gülmesini bilen ve gülen insanlara da "Delidir" damgasını vuruyoruz. Kıskanıyoruz. Öylesine kıskanıyoruz ki denizin üstünde uçan martıları bile kıskanıyoruz. Kıskançlıklarımıza neden olarak sevgimizi gösteriyoruz. Oysa kendimizi sevmiyoruz. Sevgiye ihanetler etmiyoruz. Ama sevgilerimizi tek tek öldürüp duruyor, katiller olarak yaşantımıza devam ediyoruz. Akıllı olduğumuzu sanıyoruz. Yanıldığımızı yüzümüze vuranlardan ise nefret ediyoruz. Bizler mutlu olmayan özürlü insanlarız. Gerçekten özürlü olup ama mutlu olan insanlardan bile özür dilemiyoruz. - Aşkım kalbini kırdım. - Hı hı aşkitom öle oldu. - Çok özür dilerim ya. - Hım. Öyle kuru kuruya özür dilemek olmuyor ama değil mi? Sakızım. Ama ağzında çiğnemeye çalışıp, patlatamamış olan balonları yapmaya çabaladığın cinsinden değilim. 01/05/2011 İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Tepe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |