..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köþeyi dolandým / Meðer dünya her tarafta bir imiþ. -Dadaloðlu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Toplum > Canip Doðutürk




14 Mart 2012
Kadýnlar Üzerine  
Canip Doðutürk
Bu zýtlýklarýn bir ucunun arþa bir ucunun bataða saplandýðý toplumlarda haktan, kadýn haklarýndan söz etmek iyimserlik olur. Burada kültür ve sanatýn dibe vurduðu bir yaþam biçimi sergilenir; birileri her þeylerini satarken; birileri de hep alýr. Ahlaktan, onurdan, erdemden söz etmek olasý deðildir.


:BABA:
‘’Kadýnýn geliþimi, baðýmsýzlýðý özgürlüðü kendisinden gelmelidir. Ýlk olarak kendisini bir obje deðil, bir kiþilik olarak ortaya koymalýdýr. Ýkincisi, hayatýný basit, fakat zengin ve derin kýlarak; kendi bedeni üzerinde baþkalarýnýn iddia ettiði tüm haklara karþý koymalý, istemediði sürece çocuk yapmamalý, tanrýnýn, devletin, kocasýnýn, ailesinin bir kulu olmaya karþý çýkmalýdýr. Bu da hayatýn tüm karmaþýklýðýný ve özünü anlamaya çalýþarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargýlarýndan özgürleþtirerek olur.’’

EMMA GOLDMAN

(…) Ve kadýn aðacýn meyvelerinin yenmeye deðer olduðunu gördü, göze hoþ göründüðünü gördü ve bilgilenmek için bu aðacýn arzulanmasý gerektiðini anladý ve meyveyi kopardý ve yedi; kendisiyle birlikte kocasýna da verdi ve o da yedi. Ýkisinin de gözleri açýldý ve çýplak olduklarýný gördüler ve incir yapraklarýný birbirine ekleyip önlerine örtü yaptýlar…Ve Yüce Tanrý erkeði çaðýrdý ve ona þöyle dedi: “Nerdesin?” Ve erkek de dedi ki: “Sesini bahçeden duydum ve korktum; çünkü çýplaktým ve saklandým.” (…) Ve kadýna þöyle dedi Tanrý: “Senin acýlarýný ve doðurganlýðýný artýracaðým; çocuklarýný acý içinde dünyaya getireceksin, arzularýn kocana yönelecek ve seni o yönetecek.”
                               Eski Ahit-Genesis “Yaratýlýþ”


Ýnsanlýk tarihinin en eski metinlerinden birinde; kadýn ve erkeðe dair en göz alýcý simgesel anlatýmý; günümüze deðin süregelen insan-insan çeliþkisinin temelini buluruz. Hristiyanlýðýn öðretilerini ve dinselliðin gücünü görselleþtirerek yaymayý amaçlayan; erken dönem Batý resim ve heykel sanatýndaki ve kilise fresklerindeki ‘Adem ve Havva’nýn Cennetten Kovuluþu’ tasvirleri “ilk günah” ýn çeþitli anlatýmlarýný içerir. Ve birçok sanat tarihçisine göre; Batý resmindeki çýplak kadýn imgelerinin kaynaðý; Havva’nýn iþlediði günaha dayanýr. Bu tasvirlerin çoðunda Adem ve Havva çýplaktýr. Yukarýda gördüðümüz resimde “ilk günah”ýn çarpýcý bir betimlemesiyle karþýlaþýyoruz. Cennet Bahçesi’nde Bilgi aðacýnýn yanýnda tüm saflýðýyla Havva, Yýlan’la özdeþleþen figür ise Þeytandýr. Elmayý yemesi için Havva’yý kandýrmak üzere sinsice yaklaþýr. Kadýn þeytan tarafýndan kandýrýlýr, kadýn erkeði de kandýrýr ve elmayý paylaþýrlar, bir anda her þeyin ve kendi çýplaklýklarýnýn farkýna varýrlar, ‘utanç’ duygusuyla tanýþýrlar, saklanýrlar ama Tanrý ikisini de cennetten kovar, dünya cehennemine gönderir; kadýný doðum sancýsý ile simgeleþtirilen acý ve kölelikle ve erkeði bitmek bilmez bir efendilikle ‘cezalandýrýr’. “Yaradýlýþ” ýn ya da ‘insanýn dünyaya düþüþü’ nün hikayesi olarak oldukça ilginç bir anlatým kuþkusuz… Çünkü bu ‘baþlangýç’ tüm geçmiþi, þimdiki zamaný ve geleceði belirlemiþtir. Bu ‘kadýna bakýþ’ ýn da baþlangýcýdýr.

‘Köle-efendi diyalektiði’ üzerine düþünen Hegel’e göre; bir insanýn kimliðinin oluþmasý baþka bir bilinçli varlýk tarafýndan kabul edilmesi ile baþlar. Karþýlýklý iletiþim ve etkileþimin sonunda ‘ben’ ve ‘öteki’ kavramlarý anlamlý bir bütün haline gelir. “Öteki” algýsý insanýn kendi içinden baþlar ve bir baþka insana doðru yönelir ve en temelde iki cins arasýnda þekillenir. Diþi ve erkek… Doðanýn iki bileþeni…

Ýnsan ve toplum ikilemini açýmlamaya yarayan Ýdeoloji kavramý ise; Louis Althausser’in tanýmýyla; bir insanýn ya da bir toplum grubunun zihninde egemen olan fikirler ve tasarýmlar sistemidir. [ 1] Althausser, devletin iktidarýný iki tür araçla topluma kabul ettirdiðini varsayar: bunlardan biri baský aygýtý (hükümet, yönetim, ordu, polis, mahkemeler vb.) diðeri ise devletin ideolojik aygýtlarýdýr (dini, öðretimsel, aile, hukuki, siyasal, haberleþme vb.) Din olgusu, yüzyýllardýr toplumsal yaþantýnýn belirleyici biçimlerini oluþturdu. Kadýn ve erkeðe dayatýlan –elbette özellikle kadýna- katý toplumsal roller, din olgusunu iktidarýn hegemonyasýnýn en güçlü aracý olarak meþrulaþtýrdý. Bu bilgiler ýþýðýnda; toplumsal, ekonomik, sosyal ve cinsel alanda kabul gören Ataerkil düþünce sisteminin söylemine göre: “Kadýnlar ve erkekler yalnýzca biyolojik olarak deðil ihtiyaçlarý, yetenekleri ve iþlevleri bakýmýndan da farklýdýrlar. Erkekler ‘doðal olarak’ daha güçlü ve akýlcýdýrlar, dolayýsýyla egemen olmak ve hükmetmek için yaratýlmýþlardýr. Erkekler, rasyonel zihinsel yetenekleriyle dünyayý yorumlarlar ve düzene sokarlar. Kadýnlar, çocuk doðurma ve yetiþtirme yetenekleri dolayýsýyla günlük yaþamýn ve türün üretilmesi iþlevini üstlenirler. Erkeklerin, kadýnlarýn cinselliklerini denetleme haklarý vardýr ama kadýnlarýn bu hakký yoktur.”[2] Kadýnýn ‘ötekileþtirilmesi’ için egemen güçlerin, iktidarýn, dinin ve erkeðin þartlarý aðýrdýr. Kadýn ‘kabul edilmek’ için köleleþmek zorunda býrakýlýr.

Ýþte; majörden minöre, ‘yaradýlýþ’tan çekirdek aileye kadar, kadýnýn zorlu mücadelesi… ‘Yaradýlýþ’ hikayesini Hristiyanlýk’ýn kutsal kitabýndan alýntý yapmamýn nedeni; yurttaþlýk, modernizm, devrimler, birey, feminizm, ekonomik ve endüstriyel devrim vb. alanlarda, Batý tarihinin, dünya felsefi sistemlerindeki belirleyiciliði ile insan-insan ve insan-toplum çeliþkisinin açýklanmasýnda anahtar görevi görecek olan “öteki” kavramýnýn da Batý kökenli olmasýdýr. Ancak kadýnýn tüm semavi dinlerde (Hristiyanlýk, Yahudilik, Ýslam) geri planda kaldýðý yeni bir bilgi deðil.

Þiir yazdýðý, döneminin ailevi ve toplumsal ataerkil, özgürlük karþýtý ve katý dinsel tabularýna karþý çýktýðý için kendi ailesi, kocasý ve ülkesi tarafýndan aforoz edilen; çocuðundan koparýlarak cezalandýrýlan Ýran’lý kadýn þair Furuð Ferruhzad (1935-1967)’ýn ‘Ýsyan’ adlý þiirinin dizeleri, [3] yasaklar karþýsýnda bir kadýn yüreðinin en saf görüngüsünü anlatýyor bizlere:

“ey tanrý! ey ölüme bulaþmýþ gizemli kahkaha
ne yazýk ki sana yabancýdýr benim aðlamalarým
ben sana kafir, sana münkir sana asi
sana inat iþte þeytan benim tanrým!”

Furuð Ferruhzad


Þimdi bir an kendimizi bir zaman tünelinden geçirerek ilk yaþam biçimlerine götürelim ve çevremize bakalým: gördüðümüz manzarada henüz evcil hayvanlar yok ve yabani, yýrtýcý hayvanlarýn çokluðu bizi ürkütüyor. Yarý açýk kaba giysileri içinde kýllý bedenleri, adaleli, keskin gözleri ve diþleriyle, güçlü elleriyle kavradýklarý keskinleþtirilmiþ aletleriyle ilk insanlar; avladýklarý hayvaný kanlý canlý, çið çið yiyorlar… Kimisi ayakta kimisi yatar halde… Ve dipsiz kocaman, ürkütücü karanlýk ve ay ýþýðý. Ateþ yok; buldular bulacaklar…

Bize göre bu, yaþanmaz vahþi korkunç bir yaþam (dý)! O manzarayý düþünmek bile bizi ürkütür. O günden bu güne doða ve insan milyonlarca kez þekil deðiþtirdi, yeni düþünce yapýlarý doðdu, ikili kavramlar çoðaldý, zýtlýklar birbirleriyle savaþýr oldu… Bugüne gelindi... Zaman tünelinden günümüze yol alýndýkça ikili zýtlýklar, diyalektiðin yasasýna uygun olarak savaþýmlarla kýzýþtý, yok edildi ve yeniden var oldu. Doða gereði kadýn ve erkeðin birlikteliði zaman tüneli içinde çeþitli deðiþimlere uðradý. Doðadaki ve toplumdaki çeliþkiler her þeyi kendine göre þekillendirdiði gibi kadýn ya da erkeði de kendine göre biçimlendirdi. Ve þimdi tünelin ucundaki vahþi doðal yaþamdan bugünkü modern yaþam arasýnda gidip geldiðimizde, ilginç geliþmelerin ve deðiþmelerin paralelinde; insanýn insaný nasýl köleleþtirdiðini açýkça görmekteyiz.

Þimdi ‘ilkel’ dediðimiz zamanlardan çok uzakta bir baþka ‘ilkel’ liði yaþýyoruz. Sýnýflý toplumun var oluþundan günümüze her akla gelen varlýk; pazarý elinde tutan güçlerce kullanýldý. Sömürünün sürekliliði için insanlar arasý her tür çeliþki derinleþerek hayat buldu. Bu zýtlýklarýn ayrýlýðý ya da birliði sürekli sömüren güçlere fayda saðladý.

Evet, diþi ve erkek bir zýtlýktýr. Ama dünyanýn her yerinde, her zaman çeliþkinin altýnda ezilenlerin kadýnlar olduðu ve kadýnlarýn zor durumda olduðu bir gerçek. Törelerin, adetlerin, gelenek ve göreneklerin etkin olduðu; ataerkil toplumlarýn yaþadýðý coðrafyalarda kadýnlar daha çok baský altýndadýr. Varsýllýðýn ve yoksulluðun doruðunda yaþamlarýný sürdüren toplumlarda, kadýnlar bir meta durumuna getirilmiþtir. Zor koþullarda yaþamaya mecbur edilen ve onursuzlukla suçlanan kadýnlar… Oysa ki, yoksulluðun yarattýðý çaresizlikle boðuþan toplumlarýn onurundan söz edilemez! Açlýk onur tanýmaz, aç olan insan erdemini yitirir. Açlýðýn çaresizliði insana akla gelmeyecek þeyleri yaptýrtýr. Hiçbir þey yapamazsa kendini yok eder. Yoksul insanlarýn çok olduðu ülkelerde, zenginlik de bir o kadar zývanadan çýkmýþtýr. Bu mutlu azýnlýk da çýlgýnlýklar içindedir, ne yaptýðýný bilemez haldedir…

Bu zýtlýklarýn bir ucunun arþa bir ucunun bataða saplandýðý toplumlarda haktan, kadýn haklarýndan söz etmek iyimserlik olur. Burada kültür ve sanatýn dibe vurduðu bir yaþam biçimi sergilenir; birileri her þeylerini satarken; birileri de hep alýr. Ahlaktan, onurdan, erdemden söz etmek olasý deðildir.

Sömüren sýnýf kendi koyduðu yasalarýn bayatlýðý içinde adaleti saðlayacak durumda deðildir. Adaletin yerini bulup bulmamasý da pek önemsenmez. Ekonomik dengelerin bozulduðu toplumlarda kadýn, çocuk ve insan haklarýndan söz etmek lükstür. Gelenek, töre, örf, adet, bayatlamýþ yasalar, toplumun ön yargýlarý, ilkel sahiplenme duygusu, benim olmayan kötüdür mantýðýnýn yanýnda bir de ekonomik baðýmlýlýk kadýnýn insani haklarýný elinden almanýn ötesinde, ‘öldürüyor’.

Kadýnýn doðallýðý, doðal yaþam döngüsü ona dayatýlan zorlu bir göreve dönüþtürülüyor! Kadýn; doðurganlýðýndan dolayý yavrusunu emzirme ve yaþatma iç duygusu sebebiyle yuvanýn bekçisi ve sahibidir. Onun hamileliði ve sonraki evresi kadýný evine doðal olarak baðýmlý hale getirmiþtir. Kadýn, yaratýcý, hayatýn kaynaðý, bir anlamda hayatýn özü ve ortaðýdýr. Çocuðunun biyolojik olarak gerçek sahibidir. O olmasa çocuk doðmaz ve büyümez. Kadýnýn bu en önemli gücü ve yaratýcýlýðý, kalýcýlýðý; erkek gücünün zalimliði ile karþý karþýya kalmýþtýr. Geri kalmýþlýðýn her mahallesinde eþi ve gücü olmayan tek baþýna yaþamak isteyen kadýna karþý, toplum kötü bakarak, ötekileþtirmiþtir. Cinsel eðitim almamýþ bu yavan toplumun kiþileri, bencil bir davranýþ takýnarak, kendine iyi davranan kadýna iyi kadýn, demiþ; kendine yüz çevirene, kötü kadýn yaftasýný gecikmeden yapýþtýrarak, onu yargýlamýþtýr. Ya sev beni, ya da yok ol anlayýþýyla, o’nu yok saymýþtýr...

‘’Bizde bayana hesap ödetmek kitabýmýzda yazmaz.’’,"Kadýnlardan yönetici olmaz.", "Çalýþmak senin neyine?", "Sen ne anlarsýn ki!", "Bu evde benim dediðim olur.", "Ben erkeðim, istediðimi yapmak zorundasýn." Elinin hamuruyla erkek iþine karýþma’’ gibi toplumda yer etmiþ beylik sözlerle kadýn, hayatýn dýþýna atýlmýþ ve örselenmiþtir.

Ekonomik özgürlüðünü saðlayan kadýnlar ise: ezilen, horlanan, emekçi kadýnlar adýna ‘alt yapýsýz’ bir destekle, yüzeysel çözümler getiriyorlar. Geri toplumlarda, çocuklar doðar doðmaz, cinsiyet ayrýmcýlýðý ile karþý karþýya kalýr. Ayný biçimde annesi de. Doðan çocuk kýz olduðunda, toplumsal çevre tarafýndan aþaðýlanmak kaçýnýlmazdýr. Eðer çocuk erkekse çocuk ve anneye anneye sonsuz özgürlük sunulurken kýz çocuðuna yasaklar konulur. Ve ‘’Kýzýný dövmeyen dizini döver.’’ atasözü, burada hayat bulur. Bu, kýz ve erkek çocuklar: ayrýmcý, itici, dýþlayýcý, aþaðýlayýcý, ayýplayýcý, ötekileþtirici ve kýyýcý bir eðitimle, olumsuz bir yükleme yapýldýktan sonra yarýnýn ‘potansiyel katil ve suçlularý’ olarak var olurlar. Erkek çocuðun çevresiyle iliþkileri, ailesi ve aile yakýnlarýnca desteklenirken; kýz çocuklarýn arkadaþ iliþkileri ‘evlilik asýllý’ olmazsa hoþ karþýlanmadýðý gibi, kontrol aile ve aile yakýnlarý altýndadýr. Erkeklerin her davranýþý çevresinden destek görürken, kýzlarýn davranýþý kontrol altýnda olmanýn ötesinde suç sayýlmaktadýr. Bu yaþam biçimi toplumun suç trendini her gün bir kat daha artýrmaktadýr. Ne yazýk ki bu bozuk gidiþ de belli çevrelerin iþine gelmektedir. Kadýn ve erkek arasýnda yaþanan birlikteliðin; insan türünün devamý için, en olmazsa olmaz eylemsel halini ‘küfür edebiyatýna’ kazandýran erkeklerimiz, ‘kadýnlýk durumunu’ konuþma dilinde her cümlenin öznesi olarak her an her yerde tüketiyorlar. Bununla birlikte medyanýn da, kadýný bir cinsel obje olarak kullanmasý sonucunda kadýn daha çok geri planda…

Kadýnýn o önemli edimsel gücünü tüketerek, onu küstüren, aldatan, döven, söven ve armaðanlarla yeniden onu sömüren, sömürten sistem sorgulanmadýðý sürece kadýna yapýlan þiddetin sonu gelmez. Bu yazýyý kaleme alýrken; Birgün gazetesinde ‘’Baþýnýzda beyiniz yok muydu bayan’’[4] baþlýklý Sevgim Denizaltý’ýn röportajý gözüme çarptý. Okudum, irkildim, korktum ve bir insan olarak utandým. Depremin ardýndan çadýrlarda kalan insanlardan, taciz ve tecavüzden söz ediliyordu. Buradaki olay çok vahim ve içler acýsý. Üç, dört ailenin bir çadýrda yedi, sekiz metrekare yerde üst üste, bu iklim þartlarýnda kalmalarý bir insanlýk ayýbý ve suçudur; burada her türlü çarpýk iliþki yaþanýr!

Oysaki Çin ile ilgili okuduðum bir haberde; on beþ günde otuz katlý bir yapýyý oluþturduklarý yazýyordu. Dokuz þiddetindeki depreme karþý durabilecek bir yapý inþa ederek, dünyanýn en geliþmiþ ülkelerini þaþýrttýlar. Ýþte insana verilen deðer burada! Biz neredeyiz, ne haldeyiz ve nelerden söz ediyoruz? Deprem maðduru aileleri yerleþtirecek konutlarý, yardým evleri olmayan devlet, yine deprem maðduru kadýný suçlar. Nasýl mý? “Baþýnýzda beyiniz yok muydu” diyerek.

Kadýnlarý korumanýn, kadýnlara ‘sýðýnma evi’ açmak, geçici yasalar ve koruma önlemleri yerine, daha kalýcý bir anlayýþa gereksinimi vardýr. Kadýn, dizi programlarýyla toplumun insani deðer yargýlarý, sosyo-kültürel yapýsý sürekli aþaðý çekilirse; bu yaþanan ensest, taciz, tecavüz, çarpýk iliþkiler ve öldürme eylemleri hep artarak, olacaktýr. Halk arasýnda yaþanan bu cebelleþmeden ise, sistemin sahipleri hep, her zaman kârlý çýkacaklardýr.

Toplumda her kanayan yaranýn altýndan sistemin çarpýklýðý çýkýyor. Olumsuzluklarýn önüne geçmenin yolu sosyo-ekonomik devrimden geçer. Sistemle hesaplaþmadýðýmýz sürece hiçbir yara iyileþmediði gibi, sorunlar daha da kangrenleþecektir.

Her dakika akan haberlerden biri kadýna uygulanan þiddetle ilgili. Yaþanan her olay bir süre yazýlýp, çiziliyor; sonra hemen hýzla bir baþka magazin haberle unutturuluyor. Sistemin ötekileþtirici siyaset anlayýþýnýn sürdürüldüðü toplumlarda, ýrkçý, gerici, oryantalist anlayýþ, insanlarý kategorize ederek; yoksulluðun kemikleþmiþ yorgunluðu altýnda yaþatmanýn ötesinde; kadýnlarý ve çocuklarý gelenek ve törelerin önüne atarak ‘kurban’ edilmesi ne yazýk ki bu zamanda da sürmektedir.

Emma Goldman’ýn çok önemsediðim dizeleriyle baþlayan yolculuk, anlayýþsýzlýklarýn, acýmasýzlýklarýn ve eþitsizliklerin ilacý Nazým Hikmet Ran’ýn dizeleriyle devam ediyor… edecek…

(…)
Analardýr adam eden adamý
aydýnlýklardýr önümüzde gider.
Sizi de bir ana doðurmadý mý?
Analara kýymayýn efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

(…)

Nazým Hikmet Ran

Ýnsanlýk ve kadýn hareketi tarihinde hayata sýnýfsal, sanatsal ve bilimsel dünya görüþüyle bakýp, yaþadýðýmýz dünyanýn daha güzel, daha yaþanýlasý olmasý için savaþým veren ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü hayata geçiren kadýnlarý saygýyla anýyorum.

Aydýnlýk güzel günlere...

Canip Doðutürk

Kaynak:
[1] Louýs Althusser, Ýdeoloji ve Devletin Ýdeolojik Aygýtlarý, Ýstanbul: Ýletisim Yayýnlarý, 2000, s.47.
Yücel Bulut, Oryantalizmin Tarihi, Ýstanbul: Küre Yayýnlarý, 2004, s.11.
[2] Fatmagül Berktay, Tektanrýlý Dinler Karsýsýnda Kadýn, Ýstanbul: Metis Yayýnlarý, 2000, s. 18
[3] Furuð Ferruhzad , Yaratýlarým Aþktandýr, Türkçesi: Haþim Hüsrevþahi, telos yayýnlarý
[4] Sevgim Denizaltý / Baþýnýzda beyiniz yok muydu bayan
http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1327831698&year=2012&month=01&day=29



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Düþünen Adam’ý Kim Delirtti?
Kamu Alanlarý ve Ýnsanýn Tutsaðý: ‘insan’ Üzerine
Nâzým Hikmet Ran Üzerine
'Kürtaj' ve Yaþam Hakký Üzerine
'Arabesk Yavþaklýðýndan Utanýyorum’’üzerine

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Terör, Kaddafi, Van Depremi ve Ardýndaki Vahþet Üzerine
Terör Üzerine
Sivas Vahþeti Üzerine
Duvarlar Üzerine
Yaþama Davet Üzerine
Yýlmaz Güney, Castro, Stalin, Kýzlarý ve Halk Üzerine
Server Tanilli ve O’nun Aydýnlýðý Üzerine
Eðitimin Çýkmazý Üzerine
Obezite Üzerine
Düzen Üzerine

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Döner Faþizmin Kurþunu [Þiir]
Ýnsanlýk Anýtý Üzerine [Eleþtiri]


Canip Doðutürk kimdir?

Güzel sanatlarla uðraþan bir eðitimci ve heykel sanatçýsýyým. Ayrýca, deneme, makale, þiir yazarak duygu ve düþüncelerimi paylaþmaya çalýþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Karl Marx,Freud, Nietzsche, Adorno, Dostoyevski, Mayakovski, Anton Çehov,Marquez,Emile Zola, Bertolt Brecth, Kafka, Aragon, Neruda, Lorca, Ahmet Arif, Nâzým Hikmet, Orhan Kemal ...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Canip Doðutürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.