Zamaný gelen bir düþüncenin gücüne hiçbir ordu karþý koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
DEDEM KEYFÝ KIRINCA Bu öykü Güncel Sanat Dergisi’nin 2. Kýsa Öykü Yarýþmasý’nda seçici kurul özel ödülünü paylaþ- mýþtýr. Ziyaret saatleri dýþýnda hastanelere girmenin zor olduðunu, hele hele koðuþlara yiyecek içecek sokmanýn olanaksýz olduðunu herkes bilir. Neyse ki, biz yetenekli bir toplum olduðumuz için böyle þeylerden çok etkilenmiyoruz. Fakülte hastanesinde iþe baþladýðým günlerdi. Ýlk önce gireni çýkaný denetlesin, diye giriþ kapýsýna dikelttiler. Orada bir þeyi yanlýþ bildiðimi anladým. Doktor deyince yirmi dört saat beyaz önlükle dolaþýr gibi geliyordu. Sonradan, “O adam öðretim üyesiydi” dedikleri, kot pantolon-tiþört giymiþ birini içeri almayýnca “Sen burada verimli olamayacaksýn” deyip içerdeki kapýlara atadýlar. Bu arada benim tanýdýklarýn da yanlýþ bildiði þeyler var. Bana hastanenin en yetkili amiri gözüyle bakýyorlar. Kendilerini rahat hissediyorlar. Artýk ben de hýsým akraba, köyden, kasabadan kim gelirse yardýmcý olmaya çalýþýyorum. Burada sihirli sözcük ‘beyaz önlük’. Adam hastasýna yiyecek içecek getirmiþ, sokamýyor, bir çare arýyor. Çözüm, beyaz önlük. Giydiriver sýrtýna; deðil hastaneye yiyecek içecek sokmak, gönder doktorlarla çay içsin. … Ýþler böyle týkýr týkýr yürürken, Hüseyin dedemi getirdiler. Hastane bizim ya, “Biraz keyfim kýrýk” deyince kaptýklarý gibi getirmiþler. Muayenedir, ilaçtýr iþimizi bitirip, manzaralý bir odaya yerleþtirdik. Olay geceden duyulmuþ, sabah erkenden köyden, kasabadan ziyaretçiler gelmeye baþladý. Kapýdan içeri giremeyince bana telefon ediyorlar. Daha doðrusu kontürleri bitmiþ, alacak zaman bulamamýþlar, çaldýrýp çaldýrýp kapatýyorlar. Ziyaretin günü de deðil, saati de. Ama bizimkiler hastaneyi benim özel mülküm saydýklarý için, istedikleri zaman girilebileceklerinden kuþkularý yok; duyan hastanenin kapýsýna dayandý. Haydi bakalým, en az kýrk elli kiþiyi nasýl içeri alacaðýz? Giriþ kapýsýna indim; büyük dayým Kamil, doðal olarak Fatma yengem, oðullarý sevgili kuzenim Cüneyt en önde saf tutmuþlar, “Niye bekletiyorsun!” diye sitem edip dururlar. Önlüðümü çýkarýp kuzene giydirdim, o çýktý. Ama dayýmla yengem sýrada. Gittim doktor odalarýna, iki önlük daha buldum geldim. Bizimkiler beyaz önlükleri giyince, birer akademisyen edasýna büründüler. Yalnýz yengemin baþ aðrýsý sorunu var. Alný tura yapýp baþýný yaþmakla sýkmýþ, üstüne bir kara baþörtüsü baðlamýþ, ayaðýnda da þalvar, biraz kýrsal kesime hitap eder bilim kadýný görünümünde. Dayýma baktým, baþýnda kasket: “Onu bari çýkar” dedim, “Kime zararý var!” dedi. Hiç kimseye bir zararý olmadýðýndan üstelemedim. Yola koyulduk, ama asansör arýzalý, merdivenden çýkýyoruz. Baktým, karþýdan gelen öðrenciler, asistanlar hep yengeme selam veriyorlar. Tabi biz de erkek adamýz ya, rahatsýz oluyoruz. Özellikl de dayým. Hem kocasý dururken karýya selam mý verilirmiþ? Üstelik “Günaydýn hocam”, “Ýyi günler hocam” hocam da hocam. Dayým selamlayanlardan son derece rahatsýz, yengeme: “Ben sene geleni gideni okuyup üfleyip durma, demedim mi? Bak bunlar da duymuþ. Uðraþ dur gari” diye söyleniyor. Tam ikinci kata çýkmýþtýk ki, kadýnýn biri yengemin ayaklarýna kapandý.“Hocam, ne olur babamý kurtar!” diye yalvarmaya baþlardý. Yengem þaþkýn þaþkýn bir þeyler söylesin, diye bana bakýyor. Eðildim “Okuyup üfleyiver, dilin mi aþýnacak. Cezven yanýndaysa bir de kurþun döküver” diyecem, ne göreyim, yengeme profesörlerden Gülperi hocanýn önlüðü denk gelmemiþ mi? Gelen geçen de yüzüne deðil, yakasýna bakýp “Günaydýn hocam” diyor. Ýþin kötü yaný dayýma da doçent önlüðü denk gelmiþ. En kötüsü de ne oldu biliyor musunuz? O bir þeye benzetmediðimiz Kamil dayým var ya, profesörün doçentten yüksek olduðunu anlamýþ. Baþladý yengeme söylenmeye, “Bunun ayaðý yorgandan çýktý. Gocasý doçentken profesör olan garýdan hayýr gelmez” diye diye. Çýkýyoruz, gelen geçen “Hocam hocam” dedikçe dayým yengeme, nünüðüne sarýlýp þýrkýverecekmiþ gibi bakýyor. Bir kaza olmadan, dayýmý yatýþtýrmalýyým. “Dayý” dedim “Onun profesörlüðünden de ne olacak? Yetkilerim geniþ, istersem seni de dekan yaparým.” Dayýmýn yüzü biraz olsun yumuþadý ama hýncý geçmiyor: - Hadendi gari; dekan deðil de diken yap, batem þu garýya. … Dayýmgili binbir zorlukla dedemin odasýna ulaþtýrdým ama, bir yandan çaldýrýp kapanan telefonlar, öte yandan manzaralý odamýzýn camýna gelen ceviz büyüklüðündeki taþlar, durulacak gibi deðil. Camlar kýrýlmasýn, diye önce pencereyi açtým, topluluktan bir çýðlýk, bir alkýþ. Yemek getirmiþler, kapýdan sokamayacaklarýný da anlamýþlar, baðýrýyorlar: - Urgan sarkýt, ip sarkýt! Sanki hastane deðil de sýðýr çiftliði; ipi, urganý nereden bulacaðým. Yine bir týrýs aþaðýya indim. Kalabalýk daha da artmýþ. Yeni gelenlerden birinin elinde bir koca sepet meyve, arkada bir koca keþkek kazaný, yanýnda bir tencere piþmiþ turþu, birinin çiðninde bir çuval ekmek. Kazanýn baþýndaki: - Üsen dede hasdolmuþ, Mehmet’in Hastanesi’ne kaldýrýlmýþ, dedile. Hemen kazanlarý goþduk. Keþkek di keþkek oldu ha! Etten gaþýðý sökemezsin töbosun. Doktorlar sandviç yakalasa adamý aforoz eder oysa. - Olmaz, dedim, yakalanýrsak mahvoluruz. Dinleyen kim? “Haydi ordan” dediler hep bir aðýzdan, “Seni yasak mý olumuþ?” Ýkisi kazanýn kulplarýndan tuttu, “Sen odeyi gösde yete” dedi biri. Ben önde onlar arkada, arkalarýnda ekmek, meyve, piþmiþ turþu taþýyanlar üçüncü kata çýkýyoruz. Tam yarýyolda, hastane müdürü karþýmýzda. Tabi, taþýnanlar doðal olarak dikkatini çekti, bunlarýn koðuþlarda ne iþi var? - Bunlar ne? Burada verilecek en kötü yanýt “Hastaya keþkek meþkek götürüyoruz” olur ki, sonu nereye varýr bilinmez. - Amirlerime köyden keþkek getirttim, dedim. Müdür titiz adam; onca insanýn sorumluluðu var. Kazanýn saðýna soluna, öteki yiyeceklere baktý: - Sen mi yaptýrdýn bunlarý Mehmet efendi. Aferim. Ben koltuklarýmý kabartan bu sözlerden sonra, doðal olarak “Geçin” demesini bekliyorum. O daha ilgili ve katýlýmcý davrandý. Yemekhaneden aþçýlarý çaðýrdý: - Mehmet efendi bize sürpriz yapmýþ. Öðle yemeðine keþkek var. Arkadaþlar da yorulmuþtur, yiyecekleri mutfaða götürün. … Keþkeði kaptýrýp, dedesine ulaþtýramayan biri olarak, benim kariyer yerlerde sürünüyor. Döndük kapýya, kalabalýk sitemlere, homurtulara devam; neyse birer ikiþer hepsini içeri soktuk. Oda hýncahýnç doldu. Bu arada iðnenin etkisi geçmiþ olmalý, dedem usulca gözlerini açtý. Saðýna soluna baktý, bütün tanýdýk simalar baþucunda. Çok keyiflendi. Yalnýz karný acýkmýþ: - Burasý düðün yeri gibi olmuþ, bari bir gazan keþkek dövüp getireydiniz; hepgiþi yirdik. Bu arada kazaný taþýyanlardan biri de üstü kapalý beni þikayet ediyor: - Ýçeri yicek iþcek gattýrmeyola efe. Bu yetmezmiþ gibi, yiyecekleri nasýl kaptýrdýðýmýzý da bir güzel anlattý. Bundan sonra beni kim dinler; sen keyfi kýr, doðru torununun hastanesine kaldýrsýnlar, bir de orada aç kal. Adam beyninden vurulmuþa döndü. Yüzünü yavaþ yavaþ bana döndürdü: - Hadi kapýdan olmadý, ip sallayýp pençiriden de mi sokamadýn, a beceriksiz!
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |