..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir takým þeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsýnýz. Ben ise bir takým þeyler düþlerim ve "Niye olmasýn?" diye sorarým. -George Bernard Shaw
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




12 Ocak 2010
Ah Hikmet Ah  
Mehmet Önder
Anladým ki, bu memlekette çalýþmayana, üretmeyene her yerde ekmek var.


:BDEG:

AH HÝKMET AH
     

     Öðle saatleriydi. Sedyenin üstündeki, ameliyattan çýkmýþ bir hastadan çok kökünden kesilmiþ, dallý budaklý ak bir aðaca benziyordu . Eller kollar, bacaklar, gövde tümüyle alçýlanmýþ, baþý sargý beziyle sarýlý. Þiþmiþ dudaklarýndan ve ýþýltýsýndan anlaþýlan gözlerinden baþka görünen yeri yoktu.

     Ýki görevli bir hamlede boþ yataða fýrlatýp giderken, arda kalan, bir gereksinmesi olup olmadýðýný sordu. Alçýdan yapýlmýþ adam “Gýk guk” gibi sesler çýkardý. Görevli bu sesleri “Yok. Hamdolsun, saðlýðým yerinde, her þeyim var. Yediðim önümde, yemediðim ardýmda” diye deðerlendirip “Peki o zaman” dedi, gitti.

     Hastanelerde hasta olarak bulunmak zordur. Kýrýk çýkýk hastasý olmaksa nerdeyse en zorudur.

     Yeni gelen hasta heykel gibi öylece yatýyor. Henüz ilaçlarýn etkisinde, sessiz. Görünüþünün ilginçliðinden koðuþu da bir meraktýr sardý. Ayýlana deðin bir sürü tahmin yürütüldü. Biri “Üstünden kamyon geçmiþtir” dedi. Tabii mantýklý bir öngörü; böyle adamýn tüm kemiklerini kýrdýracak þey baþka ne olabilir ? Bir baþkasý “Tren çarpmýþtýr” dedi. Daha bir baþkasý “Üstüne bina yýkýlmýþtýr.” diye diretti. Bunun gibi sürü sepet tahmin birbiriyle yarýþtý.
     …

     Adý Ýlyas’mýþ. Ayýlýncaya deðin tahminler sürdü gitti. Bir an önce ayýlsa da öðrensek, diye sabýrsýzlandý kimi arkadaþlar. Ama ayýlýnca anlatmak istemedi:

- Býrakýn arkadaþlar, karýþýk iþ !

Merak bu; görüntü býrakýlacak gibi de deðil, arkadaþlar durmadan üstüne üstüne gidiyorlar. Hatta biri sorulardan uyuyamamýþ, baþýný kaldýrdý “Bir uyutmadýnýz be !” dedi. Sonra Ýlyas’a döndü:

- Sen de anlatacaksan anlat da, kurtulalým. Bir adamýn böyle tüm kemiklerini kýrdýrtacak karýþýk iþ, ya para iþidir, ya karý iþidir. Baþka ne olacak ?

     Ýlyas bu söze karþýlýk önce hiç bir þey demedi. Biraz durdu, düþündü. Yanýtý ilginçti:

- Kardeþimiz haklý. Ýkisi de.

          …

     Bu kez heyecan ikiye, üçe, beþe katlandý. Ýlgili ilgisiz herkes yönünü Ýlyas’a çevirdi. Öyle ya nasýl bir karýþýk iþtir bu, insanýn bütün kemiklerini unufak ettirir böyle ? Ýlyas saðýna baktý, soluna baktý. Herkes merakla onu izliyor; kurtuluþu yok. Baþladý anlatmaða:

“- Ben ticaret adamýydým. Ýþlerim çok çok iyiydi. Paraya para demezdim. Hani yerde alýr gövde yer, derler ya, tam o türden.

Nedenini anlayamadým, bir süre sonra iþlerim ters gitmeye baþladý. Ne kadar çalýþsam, çabalasam olmadý. Çarký döndüremez oldum. Çalýþtýkça, ürettikçe borçlarým arttý.

     Bir gün baktým, artýk yürümüyor; borca batmýþým. Biz çalýþan kazanýr, avare avare dolaþanlar aç kalýr bilirdik; tam tersi olmaya baþlamýþ. Ýþsiz güçsüz olan, kahvede oturan, yan gelip yatanlarýn cepleri para dolup taþmýþ, ben alacaklýlarýn gönderdiði haciz memurlarýyla neredeyse akraba olmuþum.

     Sonuçta, insanlarýn hiç bir iþ yapmadan, üretmeden geçindiklerini fark ettim. Birileri, onlarýn, saðlýktan ýsýnmaya, gýdadan cep harçlýðýna kadar her gereksinmesini karþýlýyordu. Hem de yalnýzca ve yalnýzca karþýsýnda ezilip büzülme, omuzda gezdirme karþýlýðýnda. Yine gördüm ki, yurttaþ bir iþ yapmaya, üretmeye kalkýþtýðýnda topluca üstüne çullanýlýyor, kenardaki köþedeki birikimi, aldýðý kredi bitene kadar yenilip içiliyor, bitince borçlarý ile baþ baþa býrakýlýyordu.

      Bunlarý yaþamýþ, çoluðu çocuðu terk etmiþ, iþsiz güçsüz dolaþýrken,
haydi bir köye uðrayayým, belki döner orada bir iþ tutarým, dedim. Baktým ki, orada da eken biçen, gecesini gündüzüne katýp üretenlerin hepsi batmýþ, borçlardan ellerindeki traktörler, tarlalar da gitmiþ. Ekip biçmeyenler, üretmeyenler rahat. Yan gelip yattýklarý için devlet tembellik tembellik baðlamýþ. Köyde bir onlar ayakta kalmýþ, bir onlarýn iþi yolunda.

     Anladým ki, bu memlekette çalýþmayana, üretmeyene her yerde ekmek
var. Ben de çalýþmadan, bedava yaþamaya karar verdim.”



     Bu arada heyecan gitgide týrmanýyor; arkadaþlar ister istemez soruyorlar:

      - Eeeee ?

Ýlyas devam ediyor:

      “Bizim yurttaþýmýz tüketim çýlgýný olmuþ. Savurganlýkta birbiriyle yarýþýyor. Ayraný yok içmeye, diyeceðim ama dilim varmýyor ki; haydi eli açýk diyeyim. Borç bini aþmýþ, icracýlar sýradaymýþ, ne gam; her yer yiyecek içecek kaynýyor. Çýkýyorum sokaða, her köþede bir yemekli düðün, niþan, sünnet. Kim bilecek ben kýz tarafý mýyým, oðlan tarafý mýyým ? Sonra her gün bir sürü insan ölüyor. Ölüyor dedim de, ölü evlerinde yiyecek, içecek daha bol olur; ye babam ye. Hatta yatýya kal. Sabah kahvaltýný da yap öyle git. Harçlýðýn da kalmadý ise iki satýr dilekçeye bakar.

     Ben de böyle ekmek elden su gölden yaþamaya baþladým. Baþladým da, insanda biraz þans olacak arkadaþlar. Bir gün, akþam yemeði için sokakta dolaþýyorum. Kendi kendime “Bu millet evlenmez mi ? Tabii evlenmezse çocuk da olmaz, sünnet de” diye diye söylenirken, baktým bir evin kapýsýnda kýpýrtýlar var. Girenler, çýkanlar var. Kulak misafiri oldum, içerisi sessiz. Anlaþýldý, ölü evi. En iyisi budur dedim ya. Yemek bol. Niye yatýya kaldýn, diyen de olmaz. Ayakkabýlarýmý çýkardým. Kýyýda güvenli bir yere koydum, daldým içeri. Önce saðý solu kolaçan ettim. Göz ucuyla aþodasýna baktým, siniler, tepsiler dolusu yemek, kapýlara kadar.

     Erkeklerin bulunduðu odaya geçip boþ bir yer buldum, oturdum. Ýçerisi sakin. “Görüyor musun baþýmýza geleni kardeþ” anlamýnda baþlarýný hüzünlü hüzünlü sallayýp, sessizce hoþbeþ ettiler. Ben de ayný biçimde karþýlýk verdim. Böyle yerlerde fazla konuþulmaz. Oturanlar baþlarýný bir yana yatýrýp, gözlerini karþýdaki bir noktaya dikerler, dakikalarca boþ boþ o noktaya bakarlar. Hafifçe aðzýný açanlardan dua sesleri yayýlýr çevreye. Gelenek böyledir. Atalardan böyle görülmüþtür. Öyle þar þor davranýlmaz. Kesinlikte gürültü yapýlmaz. Zorunlu durumlarda konuþulsa da, tümceler amaca ulaþýldýðý anda nokta virgül karýþýmý bir yerde kesilir, baþlar “Ah gitti” anlamýnda saða sola sallanmaya devam edilir.

     Ama benim durumum farklý. Öleni hiç tanýmýyorum. Bu yüzden ne denli yakýn olduðumu, gökten zembille inmediðimi çevreye göstermek zorundayým. Bunun için fýrsat kolluyorum. Derken yaþlýca biri “Ah Hikmet ah. Senin yerin dolmaz” dedi. Fýrsat bu fýrsat “Tövbe de tövbe de !” diye çýkýþtým:

- Onun yerinin dolup dolmayacaðýný düþünmek bile gaybettir.

Sessiz çoðunluk hafiften “Ha, hý” deyip, bana desteðini belli etti.

Bir kez yol açýldý ya, adýnýn da Hikmet olduðunu öðrendim, artýk ben ateþi aldým. Gayret etmeliyim ki, akþam yemeðinin yanýnda yatýyý, ardýndan da sabah kahvaltýsýný saðlama alayým:

     - Yediðimiz, içtiðimiz ayrý giderdi, dedim.

     Odadakiler yine fýsýldar gibi “Ya ya” demekle yetindiler. Duracak zaman deðil, biraz daha atýlým yapmam gerekiyor:

- Bir elmanýn yarýsýný bana yedirmeden aðzýna sürmezdi. Eli açýktý. Bana hep kendi elleriyle yedirirdi.

     Odadakiler “Ya ya. Eli selekti, bonkördü” diye onayladýlar.


     
Bu arada bir kuþkum da var. Þimdi, merhum benim okul arkadaþým mý, askerlik arkadaþým mý, iþ arkadaþým mý ? Bir soru soran olur diye ortalama laflar ediyorum:

- Ah Hikmet ah ! Küçücük yatakta götlü baþlý yatardýk. Getirir ayaðýný burnuma burnuma sürterdi. Keratanýn ayaklarý kokardý. Kýçýna bir þaplak atardým þakadan, çek ayaðýný, diye. Küser, on dakika sonra dayanamaz birbirimize sarýlýrdýk. Ah Hikmet ah, beni nasýl býraktýn gittin ?

     Ben ah dedikçe odadakiler “Ya ya, ah ah !” diye katýlýyorlar.
          
Bu arada kapýnýn giriþinde üç genç, yanyana oturmuþ, arada fýs fýs birbirleriyle konuþuyorlar. Dikkatli dikkatli de bana bakýyorlar. Beni dikkatle izleyiþlerinden bedava yaþama konusunda grup çalýþmasý yaptýklarýný düþünüyorum. Bu denli dikkatli izlemelerinin baþka bir anlamý olmaz sanýrým.
     …

Ben nasýlsa ortama alýþtým ya dövünmeyi de sürdürüyorum:

- Hikmeeet ! Beni nerelere býraktýn gittin ! Sensiz bu günler nasýl
geçecek, sabahlar nasýl olacak ?

     Kendimi öyle kaptýrmýþým ki, gözlerimden sicim gibi yaþlar geliyor. Daha etkili olsun, diye bayýlýr gibi yapýyorum; saðýmdaki solumdaki bileklerimi ovmaya baþlýyor. Biri bir paket kâðýt mendil bulmuþ gözyaþlarýmý siliyor. Bir baþkasý kolonya bulmuþ gelmiþ beni ayýltmaya çalýþýyor. Bu arada benden çýðlýklara devam:

     - Ah Hikmet ahh !

     Öteki odalardan feryadýmý duyanlar odanýn kapýsýna üþüþüyorlar. Öyle ya “Kimdir bu merhumu bu denli seven, böyle yakýný olan insan ?” diye düþünülmez mi ? Ben de kalabalýðý bulmuþken iyice açýlýyorum. Göðsümü yumruklaya yumruklaya:

- Hikmeeet ! Buna can dayanmaz. Ciðerim yanýyor !

      …

     Bedava yaþama konusunda grup çalýþmasý yapan gençler de
dikkatle beni izlemekte olsun, sofralar geliyor. Bizim sinideki tavuklu pilav öbür uçta kalmýþ, ama o kadar da sorun deðil. Hoca Nasreddin’den deneyimliyiz.
     
Gelenlerin çoðu yemekten sonra “Emir Allahýn” deyip gitti. Ben fýrsattan istifade baþköþeye kuruldum. Bu çok önemli; özel döþek sermeseler de buraya kývrýlýr yatarým. Hele hele bu yemek ziyafeti faslý en az bir hafta sürer. Artýk gece yatýsýyla, sabah kahvaltýsý saðlama alýnmýþ durumda, ben haftayý kurtarmaya çalýþýyorum. Hem artýk baþköþedeyim ya; yeni gelenler de benimle ilgileniyor. Anlayacaðýnýz açýk açýk birinci adam konumundayým. Ataða geçmem gerek:

     - Ah Hikmet ah ! Her sýrrýný bana açardý. Hep “Senden baþkasýna güvenmem” derdi. Hatta para taþýmayý sevmez “Ýlyas’cýðým, sende dursun. Daha güvenlisin” derdi. Aaaah ah !

     …

     Ýhtiyaç ya, bir ara ayakyoluna gideyim, dedim. Kapýnýn yanýnda dizilen üç genç de peþimden geldi. Tabii yadýrgamadým. Herhalde bedava yaþamanýn incelikleri konusunda sorularý olacak. Öðrenmek, çok çok iyi bir þey. Ýnsanoðlu kendisini sürekli geliþtirmeli.

- Buyurun gençler, dedim.

Ýçlerinden biri:

- Arka tarafta bir oda var oraya geçelim, dedi.

Geçelim. Mekânýn ne önemi var. Her yerde ders veririm. Öyle ya “Ýlim Çin’de de olsa aramalýyýz.” Hele hele ayaklarýna kadar da gelmiþ. Arka odada da olur, bahçede de olur. Hatta sokakta da, kahvede de…

Arka odaya geçtik. Burasý evin dýþýnda. Bir depo, odunluk gibi bir yer. Orada bir ikincisi:

- Biz, dedi, rahmetlinin oðullarýyýz. Annemiz ara sýra yatýlý gezmelere giderdi. Nereye gittiðini merak ederdik ama, sormazdýk. Þimdi nereye gittiðini öðrenmiþ olduk. Bu konuya döneceðiz.

     Olacak þey deðil. Niye biri bana “Merhum kadýndýr” demedi. Öf ki ne öf.

Bu kez üçüncü oðlan:

- Annemin çok parasý vardý. Ölünce aradýk taradýk, tek kuruþ bulamadýk. Onca paranýn nerede olduðunu da bizzat sizden öðrenmiþ olduk. Annemin paralarý nerede ? Parayý hemen iade edersen canýný baðýþlarýz.

Bir de konuþmasýný bitiren eline bir odun alýp sývazlamaya baþlamýyor mu ?
     
Her ne kadar tek amacýmýn karýn doyurmak olduðunu, analarýný tanýmadýðýmý anlatmaya çalýþtýysam da, inanmak bir yana dinleyen bile olmadý. Üstüme üstüme gelmeye baþladýlar…”


     
Ýlyas baþýndan geçenleri anlatmayý henüz bitirmemiþti ki, doktor geldi:      
- Ýlyas Çalýþkan, yemeðini yedirecek kimsen var mý ?
     
- Yok.

Doktor durumu tahmin ettiðinden yanýnda getirdiði bayan görevliye talimat verdi:

- Hastanýn durumu aðýr. Yemeðini siz yedirin Hikmet Haným ?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da Ýzmir'in Bayýndýr ilçesine baðlý Furunlu Köyü'nde doðdum. Ýlkokulu köyde, lortaokulu Çýrpý Mustafa Adanýr Ortaokulu'da okudum. Bayýndýr Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliði baþta olmak üzere birçok iþte çalýþtým. Ege Týp Fakültesi'nde memur olarak iþe baþladým. Buradaki on bir yýla yakýn çalýþmam süresinde önce Ýzmir Namýk Kemal Akþam Lisesi'ni, ardýndan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. Ýlk Beþ yýlýný Ýzmr merkezde, kalanýný Bayýndýr'da olmak üzere yirmi iki yýla yakýn bir süredir serbest avukatlýk yapmaktayým. Evliyim, Alp Deniz adýnda sekizinci sýnýf öðrencisi bir oðlum var.

Etkilendiði Yazarlar:
Aziz Nesin, Rýfat Ilgaz, Muzaffer Ýzgü


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.