Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
SEÇÝM GELÝR HOÞ GELÝR Ýþten çýktým, eve yöneldim. Kaldýrýmlar salkým saçak eþya, araç yolunu en solundan dikkatlice yürüyorum. Bir ara ceketim park eden aracýn dikiz aynasýna takýldý sandým, dönüp baktým, deðil, biri çekiþtiriyor. Baktým bizim Sinan. Kahvecinin kaldýrýma sýraladýðý masalardan birinde kaykýlmýþ, bir yandan otur iþareti yapýp, bir yandan da kahveciye seslendi: “Ýki çay daha!” Bizim bu Sinan hiç bir iþte dikiþ tutturamayan, hangi iþe sokuþtursanýz ilk iþçi çýkarmada kapý dýþarý edilen türlerdendir. O yüzden cebinde hiç bir zaman çay parasý olmaz. Bu kez “Ýki çay daha” diye kararlý kararlý söyleyince, bende ister istemez bir þaþkýnlýk bir merak oluþtu. … Bir sebebi olmalý. Bu adam durduk yerde insana çay söylemez. Yani, istese de söyleyemez. Meraktan dayanamayýp sordum: “Sinan iþler nasýl?” Þöyle bir gerindi “Hamdolsun” dedi “Ýþler týkýrýnda. Aç açýk deðiliz. Bu kýþ kýyamette yakacak sorunumuz yok, ev sahibi kira diye kapýmýza dayanmýyor. Cebimizde harçlýðýmýz da var. Daha ne olsun!” Bütün bunlarýn tersine alýþýk olduðum için merakým daha da arttý: - Arkadaþ ne oldu da iyi oldu? “Çalýþtým kazandým.” desen, inanýlmaz. Piyango mu yoksa? - Yok be yahu, nerde bizde o þans. Seçim iþlerinden. - Þöförlük mü, yoksa afiþ iþine filan mý daldýn? - Deðil deðil, öyle çorbalý iþler bize mi kalmýþ. Adam adeta sýr küpü, iþini elinden mi alacaðýmý sanýyor bilmem. Seçim dönemi de: - Yoksa, üste para verip baþkan adayý mý yaptýlar? … Baktý benden kurtuluþ yok, baþladý anlatmaya: “Memleket senin bildiðin sorunlu memleket olmaktan çýktý. Yalnýzca tek bir sorunu kaldý; o da þu: Seçimler dört beþ yýlda bir yapýlýyor ya, bu çok uzun. Ýki üç ayda bir yapýlmalý; bak o zaman, ne çalýþmaya gerek kalýr ne de iþ aramaya. Çünkü, propaganda yöntemleri deðiþti. Eskisi gibi, üç beþ kiþi ellerine bayraklarý alýp savura savura caddelerde koþmuyorlar artýk. Çaðdaþ yöntemler uyguluyorlar. Adam adama çalýþýyorlar, ev ev dolaþýyorlar. On beþ gün öncesine kadar, açlýk çekiyorduk. Ne zaman parti reklamlarý baþladý, açlýk bir yana, çolukçocuk yemek seçmeye bile baþladý. … Önce ne olduðunu anlayamadýk. Hanýma sorduðum “Yemekte ne var?”a, “Ne getirdin de ne bekliyorsun? Eþþek delinin zoruna bak!” yanýtýný almýþým, büyük kavgayý baþlatmak üzereyim; kapý, yerinden sökülecek gibi gümbürdemeye baþladý. Oðlum kapýyý açtý; o da ne? Ýyi giyimli kadýnlar erkekler, ellerinde hediyeler. Hatta araþtýrmýþ da gelmiþ olmalýlar, sini sini hazýr yemekler. Piþirme zahmetini bile düþünmüþler: “Buyurun soðumasýn!” Yumulduk tabi. Maaþallah ne de iyi insanlar; kendi elleriyle yediriyorlar. Yalnýz bana yemek yediren haþinliðinden mi desem, siyasi ikbal arayýþýndaki üstün çabadan mý, üstü tavuklu pilav kaþýðýný sokuþturdukça yemek borumun yarýsýna kadar girip çýkýyor. Eðer yemek borusu da soluk borusu gibi yuvarlak biçimliyse, bundan böyle, benimkinin yarýsý kaþýk gibi elips. Hamdolsun, týka basa doyduk. Hanýmýn, çocuklarýn, anacýðýmýn uzun zamandýr gülmeyen yüzlerine önce kan, ardýndan da belirli bir gülümseme geldi. Eh artýk oyumuzun yönü de belli olmuþ oldu. Azbuz da deðil dört oyumuz var. … Karnýmýz doydu, canlandýk ya, beynimiz de çalýþmaya baþladý. Sokaktaki sesler yine çoðalýnca, oðlaný dýþ kapýnýn kýrýk camýndan gözcü yaptým. Öyle ya, bu aday dediðin bir iki deðil ki. Nitekim bir süre sonra oðlanýn baðýrýþý duyuldu: - Babaaa, geliyorlar! Baktýk, daha kalabalýk bir grup. Arkada koca bir kamyon. Önde yine iyi giyimli baylar, bayanlar, onlarýn yanýnda sýrtýnda kömür torbalarý ile hamallar. Hamallardan biri “Nereye?” diye baðýrdý. Öndekilerden biri kömür istif edilecek yeri kendisi karar verecekmiþ gibi “Aha” dedi “Buraya” Adam yýkýverdi bizim kara köpeðin üstüne iki tane kömür torbasýný. Caným Karakýz “Kurtar babaa!” der gibi gözümün içine bakýyor. Kömürü atana arttýrana baktým, hiç oralý deðiller. “Zaten bedava kömürü aldýn, baþka iþ çýkarma” mý, demek istiyorlar, yoksa iþverenle yaptýklarý anlaþmada köpek kurtarma maddesi mi eksik, bilmiyorum. Bir çýrpýda kömürleri kaldýrdým. “Karþý tarafa yýðýn” diye bir de direktif verdim. Baktým biri saðda solda soba arýyor. Haným “Soba çürüdü, yenisini alamadýk” deyince kamyondan bir de soba getirdiler. Bir kýþ yetecek kadar kömür, üstüne sobasý da cabasý. Eh artýk, oyumuzun yönü bunlardan yana dönmesin de ne yana yönsün? … Gülüþ ahenk bunlarý da uðurladýk. Oðlum kapýnýn kýrýk camýndan gözleme devam ediyor. Oðlum dedim de, gelecek seçimlerin seçmeninden bahsediyorum, amcasý. O zaman aile bütçesine o da katkýda bulunacak inþallah. Ee, bir oy bir oydur. Dört kiþilik hediyeler tarih oluyor. Neyse, ben tam oðlum için “Tabi seçmen olmasa da hizmeti inkar edilmez” diye düþünürken, o yine baðýrdý: - Babaaa! geliyorlar. Bunlar biraz pintiye penziyor, ellerinde hiç bir þey yok, ama önyargýlý da olmamak gerek. Ne demiþler, “Parayla imanýn kimde olduðu belli olmaz.” Oldukça kalabalýklar, bunlarý da buyur ettik. Biz birkaçý ile sohbet ederken, ikisi de yan odada namaz kýlan anamýn arkasýnda saf tutup ibadete baþlamýþlar. Odaya girdiklerini görmeyen anam, tam selam verirken, göz göze gelmiþ, bir çýðlýk duyuldu: - Yetiþiin, hýrsýz var! Koþuþturup, anamý yatýþtýrdýk. “Anacýðým, onlar bizim konuðumuz” dedik, hatta ben kulaðýna eðilip, onlarýn ekmek teknemiz, olduðunu fýsýldadým; bereket hemen anladý. Gülümsedi, omuzlarýný okþadý. Konuklarla sohbet iyice koyulaþmýþtý ki, bu kez hanýmýn çýðlýðý duyuldu: - Býrakýn kýzýmý! O gelin olmayacak! Dönüp baktým, iki kiþi kýzýmýn kollarýndan tutmuþ, bir üçüncüsü sanki boðazýný sýkýyor. Haným feryada devam: - Benim kýzým okuyacak, belediyeye memur olacak. Oysa kýzýma törenle sarýlira takýyorlarmýþ. Kalabalýðýz ya, çeyrek altýn az gelmiþ gözlerine. Haným da kýzý istiyorlar sanmýþ. Bu gelenleri pinti sanmýþtýk ama, en eliselek bunlar çýktý. Harçlýðýn yanýnda bu ayýn kirasý da çýktý derken, baþkan adayý olduðu anlaþýlan sunucu görünümlü olaný, kýzýmýzýn belediyedeki iþinin hazýr olduðunu bile muþtuladý. Hele bir seçimi kazansýnlarmýþ. Bunlardan iyisi bulunmaz gibi görünüyor ama, çok da ivedi etmemek gerek. Hele þu propaganda ganimetini bir toparlayalým, en iyisine karar vereceðiz.” … Sinan anlatmaya devam ediyor da eve geç kalacaðým. Usulca kalkýp evin yolunu tuttum. Ben uzaklaþýrken kendi kendine mýrýldanýyordu: - Seçim gelir hoþ gelir, Ley ley lümü lümü leeey…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |