Babacım
Rüyadayım yine yeşil çimle ve aralara serpiştirilmiş papatyalar... Getirmişsin beni yine temiz, mis kokulu yere.
"“Yazmak için ilham mı bekliyorsun? Tavsiyem, ilham dün işe gelmeyince sen de işe git.” — Charles Bukowski"
"“Yazmak için ilham mı bekliyorsun? Tavsiyem, ilham dün işe gelmeyince sen de işe git.” — Charles Bukowski"
Rüyadayım yine yeşil çimle ve aralara serpiştirilmiş papatyalar... Getirmişsin beni yine temiz, mis kokulu yere.
Milli Bayramlarda kürsüye çıkıp şiir okumak, bana göre dünyalara bedeldi. Bu bana öyle güzel,öyle onurlu bir etkinlik olarak gelirdi ki; kürsüye çıkıp şiir okumak için ne isteseler vermeye hazırdım. Alacaktım elime mikrofonu; yüzlerce insanın karşısı
Bir türkü tutturduk şimdi
Ayrılığın çizgisinde
Bir adım ötede özgürlük
Geride çocukluğum
Anıları kazıyıp yüreklerimize
Büyüklerin çocuklara yanlış yaklaşımı, onlarda çok derin ve onarılması olanaksız yaralar açabilir.Lütfen çocuklara sevigyle, hoşgörüyle yaklaşalım.
Yaşanılan günleri çalmaya karar verdim tarih sayfalarından.. 15in payına düşen şımarık bir kaç hatıra. Artık kimsecikler alamaz elimden temmuz 15i
Şükrü öğretmenim! Neden erken gittiniz? Neden size gelmemi beklemediniz? Öğrenciyken söylemeye utandıklarımı söyleyecektim size.”Hocam sizi çok seviyorum.” Diyecektim.”
Bir gün beni bırakıp gitme ihtimalini bile düşünmedim hiç. Sensiz geçmem sandım o boş sokaklardan , buralar sensiz değişmez sandım yanılmışım. Her elimi uzattığımda tutar çekersin sandım, yanılmışım…
“Bizim çocukluğumuzda poşet mi vardı, her konuda olduğu gibi bu konuda da ne kadar büyük değişiklikler oldu, her şey ne kadar da pratikleşti.”
Aşkların en güzelini kalbime salan, tüm güzelliklere layık sevgili; sevmenin nedeni, niçini olmaz. Ben kapkaranlık bir gecede tüm yıldızlara açtım kollarımı birdaha kapanmamak üzere ...
...aşırı arzın mevcut olduğu mallarda, doğru cebrî ikame mevcut olacaktır.Bu sebeple, ikame elâstikiyetlerine bağlı ve cebrî olarak tüketicilerin nereye kadar tevzi edebileceğine tabi olarak, farklı şiddette tayınlamalar ortaya çıkacaktır. ...Teknik ter
180 derecede kaynar bir doksanlık adamın kefeni.
ve kafanı 180 derece çevirmeyi öğrenirsen
bir baykuş gibi
ölümün ölçüsünü görürsün.
180 metrede boğar "küçükadanın" denizi
Bir güz akşamı başladı sevdamız. Anlam veremediğim bir duygu seline bırakıp kendimi, öylece yüreğimin sana doğru akmasına izin verdim.
Geniş meydanda tekrar dolanmaya başladım. Çevremdeki her şey bana, ben de onlara yabancıydım. “Ne iyi ettim de şu Paris’e geldim” demek, bana kısmet değilmiş, diyor, üzülüyordum.
Sen her zaman en güçlü "sen"sin sanırsın yaşamda
hiç kaybetmeyeceğini düşünürsün.
Bu kez ne dersin ? Kaybeden kim ?
Biliyorum inanmayacaksın bana,
her zamanki gibi kendi aldatmacanı yaşayacak
Boş zamanlarımı değerli bir şekilde dolduramamıştım ama balkondaki park manzarası her zaman çocukluğumun "yalnız taktaravalyesi" idi. Ege, tatilimin odak noktasıyken İzmirin kızlarını fark edemedim. Karşıyaka, bağırsam duyucaktı yunanın teki.
Ankara’nın en güzel caddesinde, rengarenk şemsiyeler yağmurla dans ediyordu. Saniyeler geçiyordu, her şey turuncu rengin esiri olmuş gibiydi...
Ve yine sadece kendime gidecek bir yolculuğun kıyısında zamanın geçmesini bekliyorken...