Anılardan Bir Gün
...Ben, yani öğrencilik yaşamı boyunca sesi çıkmayan, zayıf bile gelse asla kopya çekmeyen, pısırık kız, gider okulun külyutmazının dersinden kopya çeker. Olacak şey mi?..Oldu işte...
...Ben, yani öğrencilik yaşamı boyunca sesi çıkmayan, zayıf bile gelse asla kopya çekmeyen, pısırık kız, gider okulun külyutmazının dersinden kopya çeker. Olacak şey mi?..Oldu işte...
bolca emeklinin oturduğu küçük bir kasabanın denizenazır bir cafesinde oturmuşken garsondan ödünç aldığım kalemle yazılmış bir anı yazısıdır..
Düşünüyorum.
Bir insan sevdiğini kaybedince sevdiğin kişinin boşluğu, hemen doldurulabiliyor mu?
Keşke olsa,,,,O zaman böyle özlem çekmezdim….
İyi ki de olmamış,belki bu kadar değerini bilemezdim,bir anlamı da kalmazdı belki.
Kızlar oralı değildiler,nede olsa onları anlatan bir efsane yoktu ve amazonlar oldukça uzaktı bizim tarihimize, o yüzden olsa gerek ki onlar ayaktaşı karşılaşmaları yaparlardı sınıflar arası ve ataerkil toplum senaryolarında hiçbir zaman bir figürandan öteye geçemeyecek olmalarını o zamandan kabullenmişlerdi.
Ve kokusu.. insanın her yerine sinen.. ağır.. yaşamayan bir koku.. yaşattığı sanılan.. oysa en güzeli bir tebessümdü ilaçların.. yürek güçlü olmalıydı.. insan yüreğinden tutunuyordu yaşama..
Acırım ömrüme geçen zamana
Seneler karıştı toza dumana
Gelsin diye haber saldım her yana
Geri gelmez yıllar ben nasıl edem
Bayramlarda, gece fener alayını görmek için yapılan tramvay gezintisi
Gözümü hayata açtığım zaman daha çok küçüktüm. Övgüler Allah’adır ,kula övgü
olmaz ama bazen de ister istemez kişiler ister istemez övgülere maruz kalabilir. Hiçbir zaman kendime övgüler yağdırmayı da sevmem,ama bunları anlatırken de ister istemez övgüye maruz kalacağı
Ve yine sadece kendime gidecek bir yolculuğun kıyısında zamanın geçmesini bekliyorken...
Her 23 Nisanda yağan yağmur, tören beklerken ıslanmalar. Bir bayramda kelebeğim, incecik mayomun üzerinde kanatlarım yağmurdan ıslanmış.
Okullar da ders olarak okutulan, müfredat yetersizdi.
Aileler geçim sıkıntısından perişandı.
Siyasi atmosfer, hat safhadaydı!
Ne bayramlardı eski bayramlar, deriz. Dillerde pelesenk olmuş basit bir söz mü bu? Hayır, yürekten söylediğimiz bir hayıflanmadır.
..... Buz dağında terk edilmiş çaresiz ve ürkek bir çocuktum. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya sessizce süzülürken aklımda tek şey vardı. “Babam…ona ne olmuştu…?”.......
Burası Ankara Mamak. Duvarlar sağır, duvarlar dilsiz. Vicdanlar hakeza. Ne pencereden ışık vurur, ne saçaları rüzgâr savurur." Bahar inmiş diyorlar Ankara'nın sisli yamaçlarına." peh! Burada hep zemheri, geldiğimiz günden beri. Birinin, sıcak sudan soğuk suya değmezken elleri. Bize çok görürler yağız yeri. Her taraf duvar ne yâr ne