Sabahın Altısında
Günlük bir olay belki. Belki de çok sıradışı... Sabahın altısında kim kavga eder ki?
"Yazdığım her kelime, okunmayan her kitaba atılmış bir tokat gibidir." – Terry Pratchett"
"Yazdığım her kelime, okunmayan her kitaba atılmış bir tokat gibidir." – Terry Pratchett"
Günlük bir olay belki. Belki de çok sıradışı... Sabahın altısında kim kavga eder ki?
Uykusuz kaldığım her gece, bir gün fazladan yaşıyorum sanki. Yaşıma yaş, karanlığıma karanlık katıyorum. Dipsiz kuyularda sessizliği bozacak bir taş bekliyorum bazen suya düşecek, suya düşüşüyle çıkan ses duvarlarda yankılanırken, etrafa damlalar halinde sıçrayan sular istiyorum yüzümü yıkayıp yeni güne uyanmak için.
Çocukluğumdan beri hayatımda, tanımak istediğim ancak sevilmeme korkusuyla uzak durma kararı aldığım, böylece tanıyamadığım değerli kişiler oldu. Bir de aynı şekilde, benden uzaklaşmayı tercih eden bazı arkadaşlarım, dostlarım oldu. Zamanla edindiğim farkındalıklarla, istemeden bu kişileri kendimden, benim uzaklaştırdığımı anladım. Her biriyle yaşadığım tüm anlar için şanslıyım. Onlara kızdığım,
Kadın okuyucularım lütfen kızmasın bu yazıma...Ama bu bir gerçek!..Zor beğeniyoruz, değil mi?
Gülüşlerime hüzün saklı.Onu görmenden korkuyorum. Mutlu iken zaman çabuk geçermiş. Zamanın geçmesinden korkuyorum. Girdiğim zaman tünelinin ucundaki ışıktan korkuyorum. Kalbimi sana emanet etmekten korkuyorum. En kötüsü de bir ömür sana sevdalı kalmaktan korkuyorum.
korkmayın benden.. ben insan olmaya çalışıyorum ve öfkem yüreğimdeki çocuğu korumak içindir bu kirlenmiş düzene karşı...
Kız erkeğin en çok gözlerini sevdi.. O gözlere ömür boyu bakabileceğini hissetti. KİM BİLEBİLİRDİKİ?
İçimdeki küçük kızın adı Duru. Bazen canım sıkkın olduğunda, kafama bir şeyler takıldığında birbirimizle konuşmak ikimize de iyi geliyor. Bana hatırlattığı bazı basit ve önemli farkındalıkları sizlerle paylaşmak istedim. Okuyan herkese çok teşekkür ederim.
\- Kendini nasıl hissediyorsun?
-Şu an kendimi gergin, üzgün, çaresiz hissediyorum.
İnsanları anlamaya çalışırken, Ego ile Özbenlik devreye girer, tatlı bir münakaşa hatta yılların hesaplaşması başlar, sonunda ne olur dersiniz?
Hakikati boğazı tahrik etmeden,
Ve ahenksizliğe ödün vermeden,
Haykırmayı ilmi siyasetin,
Öne çıkması olarak görebilmeliyiz.
Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!.
Tanıştığın “sonluğun” kendisiyle, göze göze gelmenin farkındalığıyla sev beni...
Ne Leyla gibi, ne de Şirin gibi...
Aşkta ne mutlu olmak şarttır ne mutsuzluk! Kendi bildiği yollarla gelip yerleşsin hayatımıza, bize katacağını katsın ve gitmek istediği zaman da lütfen bırakalım gitsin. Zorla elde tutulmaya çalışılan her şey gibi, aşk da, baskıyla yüreğe oturtulduğunda anlamsızlaşıp değersizleşiyor.