Çektiğim acılar selamın olacak
Şimdi sevginin ıssız ormanlarında yolunu arayan bir tutsağım. Elimi tuttuğum her dal seninle kırılıyor. Sana ulaşamamanın yankısını yaşıyorum. Dağlara ulaşabilirsem belki aşarım.
Şimdi sevginin ıssız ormanlarında yolunu arayan bir tutsağım. Elimi tuttuğum her dal seninle kırılıyor. Sana ulaşamamanın yankısını yaşıyorum. Dağlara ulaşabilirsem belki aşarım.
Bir sınır vardır ya hani pişmanlıkla zevk arasında. Genç adam düşmek üzereyken o sınırlara ; kadının eli tutuverdi onu havada ve çekiverdi yeniden günahların olduğu tarafa.
Açık dediğin kapıdan girebilmem için bir köpek belki de bir kedi olmam gerekiyor.Sahibine sadık bir köpek mi yoksa nankör bir kedi mi?Hangisi olmam gerektiğini söyle hiç olmazsa…
Gizli sevişmeler yapıştırdık gecenin anlına. Gölgemizi orda unuttuğumuzu bilemedik. Kimse görmeyecekti ya öpüştüğümüzü izimiz kalmış meğer herkes gördü biz göremedik.
Zaman avuçlarımda dağılıyor, nereden başlayacağım, neden sırılsıklamım gökyüzünde tek damla yağmur yok…
Çocukluğumdan beri hayatımda, tanımak istediğim ancak sevilmeme korkusuyla uzak durma kararı aldığım, böylece tanıyamadığım değerli kişiler oldu. Bir de aynı şekilde, benden uzaklaşmayı tercih eden bazı arkadaşlarım, dostlarım oldu. Zamanla edindiğim farkındalıklarla, istemeden bu kişileri kendimden, benim uzaklaştırdığımı anladım. Her biriyle yaşadığım tüm anlar için şanslıyım. Onlara kızdığım,
Tökezlediğimiz her taşın altında bir minicik uçuç böceği size bakıyor merakla ve hiç bitmiyor bu döngü.Görmek, anlamak ve sevmek...Budur yaşamın özü.
Yıldızları hiç farklı düşündünüz mü?Acaba hiç farkettiniz mi aşıklarınızı?
Sonra geliyorsun eve,açıyorsun torbaları,bir kesiyorsun;içi simsiyah çıkıyor patlıcanların.Domateslerin içi bembeyaz; sanki elma olmak istiyormuş ama sonradan domates yapmışlar gibi kıtır kıtır.Biberler kanser olmuş,kabaklar suya kesmiş.Lahanaların dışı çıtır,içi kıtır; haşla haşla pişmek bilmiyor.Hani gerçek hallerini bir kaç gün bekletince daha iyi anlıyor insan; domatesler yandan küfleniyor; biberlerin en önce
Gönlümle baş başa düşündüm demin; / Artık bir sihirsiz nefes gibisin. / Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin / Akisleri sönen bir ses gibisin.
Mâziye karışıp sevda yeminim, / Bir anda unuttum seni, eminim / Kalbimde kalbine yok bile kinim / Bence artık sen de herkes gibisin.
Savunmalar içinde savunma...
Aylardır yazmak yerine yazılanları okudum...
Peri bacalarının ıssızlığında kurmuştum düşlerimi, Chicago’nun kaldırımlarında sabahlıyordum... Bilmem anlatabiliyormuyum, sana bu mektubu yazarken, yine bir şiiri yaşıyordum.
Sanırım bunca yılın verdiği olgunlukla ağaran saçlarım öğrendi de bir gün o güzelim rengini kaybedeceğini,ben öğrenemedim yitişlerdeki anlamsızlığı.
Sevgi, suskunluğu tercih etmek mi hayatı pahasına, hükmü verirken acele etmek mi? Abartılı sözlerin arkasına saklanarak, bildik bir hayatı kabullenmek mi yoksa?
Dönülmez akşamın ufkundan dönüyor bir kez daha sana... Sana ait olmayacağını bildiğin birşey için tutuşmak cennet ile cehennem arasında git gel gibi. İşte o yüzden med cezir diyorum ben sizdeki bu duruma. İçindeki aşk ile cennete düştüğünü sanıp gerçeklerle cehennemi boyluyorsun.
Kendine idi en büyük yalanların. Veda vakti geldiğinde Gitme! dedin. Yine en büyük yalanı kendine söyledin. Çaresizlik ve imkânsızlıktı seni besleyen. Yaşananları bırak artık geride. Acılar yaşamış olsan da yaşadığın güzel anlar hatırına hakkını helal et geçmişe. Ve sar artık yaralarını.