
Omurgasız Siyasetçi
Halkının isteklerini yapabilmek için bedeller ödemek zorunda kalan ve tarihte omurgasız diye hatırlanacak olan bir siyasetçinin kısa bir bakış açısı
Halkının isteklerini yapabilmek için bedeller ödemek zorunda kalan ve tarihte omurgasız diye hatırlanacak olan bir siyasetçinin kısa bir bakış açısı
Çok sıradan bir öğle yemeğiydi bizimkisi. Yeni evlenen hanım bir arkadaşımla; havadan, sudan, işten, geçmişten, gelecekten sohbet ediyor bir taraftan da ne güzel kahvelerimizi yudumluyorduk Ne ara konu zamanın kıymetini bilmeye geldi inanın ben de anlamadım ama tam iki saat boşa geçirilen saatleri konuştuk
Sam Amcasının sevgili yeğeni Trampa Dayı neden bu kadar saçmalıyor, çözüyorum yavaş yavaş bunun saçma atan bir tüfeği varmış zamanın da kuşlara çok sıkmış saçmaları, evde de bir miktar kalmış o tarihte saçmalar, onları nasıl bitirecek Trampa Dayı, işte böyle saçmalayarak bitirmeye çalışıyor. Sam Amcasının kemikleri sızlıyor mu
neden kendimizi korkularımızın etkisi altında bir karara varmaya zorluyoruz?
Eğer gençlerin yapdıkları her hareketi yapmazsam, bana bıyık altından gülen o çiroz gıza inat zayıflamazsam, adım Fatma değil, Şaziment olsun. Allah benim iyiliğimi versin. Bu Şaziment de nerden çıkdı? Ben çok yaşayım inşallah.
hayatınıza yön verecek, önemli olayları içinizde tutmanın; size bir şeyler kazandıracağını mı zannediyorsunuz?
Vakitlerden Mayıs başları; yani baharın son demleri, yazın arifesi olmasına rağmen yüreklerde yaşanan sanki zemheriydi. Bahar sadece tabiata gelmişti, yüreklere değil. Bir millet amansız bir esaretle boğuşuyordu. Uçurumun kenarında asılı duran, ha düştü ha düşecek konumunda mahzun bir ülke vardı.
Sen azaldın mı bize de bir haller olur, biz de azalırız. Kafamız çalışmaz olur billahi! Deden Kalkan Balığı, emicen İstavrit, Dayın Çinekop, Baldızın Sarıkanat, Büyük büyük deden Orfoz, kilolu enişten Ton Balığı, hep gelir giderler bizim kıyılara... Sen neredesin, yoksa küstün mü bizlere? Küsme bizlere Hamsicik... Küsme ki
Sevgili ile başlayan her cümle ne güzel ve anlamlı.
Millet olarak en büyük şikâyetimiz kitap okumayışımızdır. Bu şikâyetimizde çok da haksız değiliz. Teşhis doğru da tedavi konusunda bir arpa boyu yol almış sayılmayız.