Adressiz Mektuplar - 22
Merhaba sandık izim
Olmayacak olsa da yarınlar bizim
Her günümün adı sen olacaksın inan
"Gece ne kadar karanlık olursa olsun, her yeni şafakla birlikte umut ve ilham yeniden doğar."
"Gece ne kadar karanlık olursa olsun, her yeni şafakla birlikte umut ve ilham yeniden doğar."
Merhaba sandık izim
Olmayacak olsa da yarınlar bizim
Her günümün adı sen olacaksın inan
Karanlıklara sarıldığın zamanlarda, sen uyurken yanlışlıkla açtıkları lamba gibi karşına çıkıyor. Sen fazla umursamayıp, kendin kalmaya çalışıp onu fazla sevmemeye çalışıyorsun. Çünkü biliyorsun. Gardını ne kadar düşürür ve ne kadar birine bağlanırsan o kadar incinirsin.
\*Dilin söylediği her şeyin cezasını ödemeye kalksaydık, tüm ömrümüz hapishanede geçerdi.
\*Aşıkları yargılamayacak kaç kişi var şu dünyada?
\*Kuru bir ağaç ne işe yarar diye düşünme. O beğenmediğin ağaç, bir kuşa dinlenme ya da yuva yapma yeri olabilir.
\*Neden durmadan nefsimizi sınamamız
Hayat benim gözümle basit ve acımasız bir döngü yalnızca tek bir
felsefe adamının Sokrates hayat ızdırap demiş çokta afilli hayatta fazla ayrıcalık var aslında coguda ızdırap bazılarına fazla kolay adaleti
Sorgulamak fena olmaz...
Soytarı değilim; bir palyaçoyum belki farkım bu. Sıradan insanların mahalle ağızlarında bir dedikoduyum. Çoluk çocuğun topu, büyüklerin şutuyum. Acıların tuzu biberi hayat mutfağının ocağında kaynayan bir ceylan yüreğiyim. Sevgilerim çimen yeşili; korkularım aslan dişi beyazı. Kan kızılıyım. Bir hırdavat dükkanında baltaların ve kazmaların arasında unutulmuş ve her gün
Uzun yıllar önce öğrendim ki gözlerini kapatırsan sadece kendini göreceksin. Kulaklarını tıkarsan sadece kendi bencil sızlanmalarını duyacaksın. Yüreğini unutursan insanlığını kaybedeceksin.
Uzun yıllar önce yaşanacak tek duygunun Aşk olduğuna inandım. Çünkü Aşk kelimelerle değil yürekle gerçek olur. Çünkü Aşk, yaradılışın anlamı, erdemlerin kaynağı. Ve böyle bir
Kalbimin en orta yerinde bir vaveyla! Bir an sustum, sustum sustum! Çünkü ruhum bedenime, bedenim ellerime geçmiş durumdaydı. Toplum sağırlığı, bilinç körlüğü de adına, ne dersen de işte! Bunlardı beni üzen şeyler. Beş duyu neden yetmiyordu? Ne zaman ki bu kör noktayı yıkacağız işte o günü kadınlar günü
Dün, öyle bir mesaj geldi ki, beni çok sevindirdi. Duygulandım, heyecanlandım. Mesaj, Sakarya Pamukova İlçesi 75. Yıl İlköğretim Okulu’nda görev yapan bayan bir öğretmen arkadaştan geliyordu. Adı: Ülkü Gazovalı. Kendisi atanmamış bir öğretmen. Bu okulda ücretli olarak çalışıyormuş.
Büyük bir sınır hattı. Ben ıslak kaldırımda izmaritimi yırtık ayakkabımın altında ezerken, 50 lirayı cebine sokuşturan valenin tepesine 2 kişi daha dikildi. İkisi de ellerini açtılar, çocuğa sert sert baktılar. Bizimle paylaş dediler 50 lirayı. Konuşmalar, ikna çabaları, eziklenmeler, ağlaşmalar derken 50 lira 3e bölündü.
1 Mayıs’a örgütlü bir biçimde katıldıklarına ilk kez tanık olduğum, kocaman pankartlarının ardında, futboldaki sömürüyü algılamış, isyan eden taraftar grupları… Kolejliler ve Vosvosçular… Evet bu örgütlenmeleri, Taksim kutlamalarında, ben ilk kez görüyordum.
Oyuncuların, sinemacıların ve aklınıza gelen her meslek grubunun kortejleri de her zamankinden kalabalıktı…
Dünyanın neresinde olursanız olun, hayat olsa da size özel, hep bu anı beklersiniz, toprağa ayak basmayı, sevdiklerinize kavuşmayı, eşinizi, çocuğunuzu kucaklamayı, onları öpmeyi, sonra kafanızda tek düşünce var: “Eve dönmek güzel...”
Doğal afet yoktur.