Sevmek mi Zor, Sevilmek mi?
Kimileri için basit bir soru olsa da ben hala bulamadım cevabını....
"Yazdığım her şey, aslında okuyucunun bana 'Yeter artık!' deme anı üzerine bir deneme." — Terry Pratchett"
"Yazdığım her şey, aslında okuyucunun bana 'Yeter artık!' deme anı üzerine bir deneme." — Terry Pratchett"
Kimileri için basit bir soru olsa da ben hala bulamadım cevabını....
Gittiğini sandığımda ki çaresizliğimle dökülürken dudaklarımdan kelimeler, sen tüm varlığınla hala duruyordun dimdik ayakta karşımda. Gidişinin ardından yaktığım ağıtlar seni gördüğümde sevinç çığlıklarıyla çınlattı dört bir yanı.
Beraber acı çekmekti sevgi yeri geldiğinde. Acıya deva olmaktı sevgilinin sevgisi. Sevdiğinde hüznün bir damlasını gördüğünde kendini acı ummanlarında boğmayı istemekti. Alıp onu o diyardan yıldızlara götürmeyi göze almaktı belki de...
Sonra gel bak benim gözlerime.
Ruhunu bulacaksın.
Ruhun kayıp değil bu alemde. Sadece uzak bedenine.
Her nefes alışımda,
Sana kanatlandırdım cümlelerimi.
Gülüşlerinde yaşlarımı kurutup
Gözlerine sakladım sevda Cennetini
Kaybetme korkusu mu acaba hep bu hazin sonları hazırlayan? Kaybetme düşüncesi mi çağırıyor bu kederli ayrılıkları? Hani diyorum ki acaba inansaydık ikimiz de bu aşkın gücüne, bitmeyeceğine dair inandırabilseydik kendimizi, acaba farklı mı olurdu? Çarpışan iki kocaman yalnızlıktan bir bütünlük doğar mıydı ki? İkimiz de korkaktık düşüncelerimizin gücü
Kelimelerin en yalın halinde dans ettik seninle. Bir simitin ikiye bölünmüş halinin küçük sevinçlerinde büyüttük içimizdeki cocuğu. Aynı havayı soluduk, yağmur olup güneşin avuçlarında kuruduk. Ayaküstü yaşanılan sevdalara inat bir yudum sevgiyle doyduk. Ses olduk, karanlığın içinde tükettik kelimeleri. Sevda motifi olup birbirimizi yüreğimize dokuduk. Yol olduk, sevdaya
Düşünüyorum sadece tek yapabildiğim bu diye. Düşünüyorum neden içim, dışım, düşlerim, gözyaşım sen dolu, bu kadar kısa sürede beni nasıl bu kadar senle doldurduğunu.
Duası ıslak, yarınları aydınlık cocukların düşlerinde büyüttüm seni. Karakışlara sürgüledim dudaklarına acıyı süren ayazları. Kaç kez dualarıma kattım o narin yüreğini. Kaç kez iç geçirdim alnımdan dudaklarıma yuvarlanan damlaların gözyaşı değil, senin gül kokulu terin olmasını bilemiyorum…Sen uyanmadan rüzgarı giyinip üzerime, nice uçurumları aştım saçlarına iğde kokuları bırakmak
Sınırsız, karşılıksız, alabildiğine sevmek. Ünlü tiyatrocu Ali Poyrazoğlu’nun bir köşe yazısında yaptığı sevgi tanımını çok beğendim ben. Diyor ki; “Sevgi oktanı en yüksek, fiyatı en ucuz enerji kaynağıdır. Bagajınıza daha çok sevgi yükleyin.” O halde hiç durmadan yüklemeye başlayalım, ne dersiniz?
Şimdi Londra’nın karlı bir akşamından yazıyorum sana bu satırları. Hem de buzdan hayaller kurarak. Yokluğunda buz tutan ellerimle… Oysa sana sımsıcak düşlerle gelmiştim, sımsıcak umutlarla. Şimdi Pencerelerimden ışık sızmıyor, gece kendi karanlığında büyüyor sevgili…