Aynı Yolda
Gitmek
Yarını olmayan o sonsuz ülkeye kanat çırpmak bir başına…
Sonsuz sevgiyi ve sonsuz sevgiliyi aramak..
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Gitmek
Yarını olmayan o sonsuz ülkeye kanat çırpmak bir başına…
Sonsuz sevgiyi ve sonsuz sevgiliyi aramak..
Acımasız bir savaş bu. Gün ağarıyor yavaş yavaş. Bizim kronik fark ediyor ki bir savaş var ortada. Ama düşünceleriyle değil, sözcükleriyle değil. Bu savaş kendisinin kendisine açtığı bir savaş. Bir yandan saldırırken kendine bir yandan savunuyor kendini. Bir yandan yaralıyor kendini fakat derakap sarıyor yaralarını. Ne galip gelebiliyor
‘ Şeytan diyor ki ‘sil numarasını; kapat telefonu; kaybol hayatın içinde!’ Bu his canavarca ağrıtıyor midemi.Tam da alışıyorken…’
“ Sana dokunmak, hayatın içinde durup dinlenmek gibi. Sana dokunmak, nefes almak gibi. Sana dokunmak, tüm kelimeleri yakmak gibi. Sana dokunmak, tüm insanları affetmek gibi. Sana dokunmak, hayatı temize geçmek gibi. Sana dokunmak, ölüme inat gibi. “
İmkansızlığı yokluğun zindanda asıp
Vuslatı senin yüreğinde yaşamaya geliyorum
aslında sürekli aklıma takılan bi problemi dile getirdim..sanırım bunun cevabını hiç bulamayacağım..
Bugüne miras aldığım “yoksun”lar o kadar çok ki; mesela sen yoksun; senden bu yana; arada sebil olmuş kocaman bir zaman yok!
Bir doğum hatasıydı her yanım. ‘Güvendiğim bir dağ’ım bile olmadı ki kar yağdığında üzüleyim.
Saçlarından rüzgarı, dudaklarından nefesi kıskanıyordum. Sensiz yaşamayacağımı düşünmüştüm. Yanılmışım sevgili.... Aldanmışım....Sana dair herşeyi yakalı uzun zaman oldu. Yalanlarında solmuş bir sevdayı karanlıklara gömeli çok oldu. Cümlelerimi yalnızlığa emanet ederken sana bir teşekkür borçluyum. Her ne kadar bana yalanı ve yalnızlığı öğretsen de sana bir teşekkür borçluyum. Bana "
Erkekler neden ‘huysuz ve tatlı’ kadınları hiç unutamadıklarını söylerler ve bu söylemlerinde ne kadar inandırıcıdırlar?
Hep bir parça çocuk kal. Büyüyenler ne kazanmış ki? Masumluğun, mutluluğun, aşkın zamanı çocuk kalmak. Son mazlumun durağı çocuk kalabilmek. Tüm hüznün, kederin ve derdin yamacı çocuk olabilmek. Belki de sadece karşılıksız SEVEBİLMEK... Çocuk olmak.
Bedeli ödenmemiş mutluluklar vardır, hani kimi zaman neşeye boğar sevinçle, kimi zaman en inanılmaz oluru getirir önünüze.
Şakaklarımdan akıyor hasretinin alazları. Ayak uçlarıma düşen kangren geceyi kaldırıp yokluğunu yumrukluyorum sıvasız duvarlarda. Pervasızca yüzüme vuran yalnızlığın rüzgarları siliyor hasretinin kanla karışık terini
Tam o ana denk düştü, gözlerimin gözlerine demir atışı; takılı kalıp da göz bebeklerine...
Saniyelerce, dakikalarca seyretmek istedim...
Hüzün çöküp de kucağımıza bağdaş kurduğunda; herşey bir kondöktürün düdüğüne üfürmesi gibi soğuktu.
Uzun zaman oldu "siz", "sen" olalı yüreğimde... Belki de bu yüzden anlamazlıktan gelirsiniz yine; ama bu yazıdaki "sen", "siz"siniz...
“Vakit Tamam” dedi, terk etti ve gitti. O incecik veda havasından ardıma bıraktı, “soykırım acımasızlığında” her yanımı…
Kahpe kadın Mona Lisa…
Gülüyor musun söyle, Ağlıyor musun yoksa!