Mutlu Bir Evlilik İçin 4 Altın Kural
Mutlu bir evlilik için neler yapmak gerekir? İşte cevabını aradığımız soru bu.
"Yazmak, bir yazarın kafasındaki cenneti okurun cehennemine dönüştürme sanatıdır." – Oscar Wilde (kurgusal alıntı)"
"Yazmak, bir yazarın kafasındaki cenneti okurun cehennemine dönüştürme sanatıdır." – Oscar Wilde (kurgusal alıntı)"
Mutlu bir evlilik için neler yapmak gerekir? İşte cevabını aradığımız soru bu.
Kalabalık, mahşer gibi bir toplumda yaşıyoruz. İnsanın anlaşılması veya anlaşılmamasından daha önemlisi insanın anlaşılır gibi davranması, oturup kalkması, görünmesi daha önemli değil mi?
Günümüzde toplumsal yara olarak gördüğüm ve sezinlediğim eşlerin geçinemeyip yapmış oldukları ayrılıklarda ; kaynana gelin kavgalarının baş aktör olduğuna inandığım için bu yazıyı yazma gereğini duydum...
İnsanoğlu,fıtratı icabı özgürlüğe düşkündür.Onu aç ve susuz bırakabilirsiniz ama esaret altında yaşamaya razı edemezsiniz.Sözü edilen insan,bir de Türk milliyetine mensupsa özgürlüğe olan meyli çok daha fazladır.
Doğayı, Toplumu, ve bilinci, iç karşıtlıklarının çatışması ve aşılmasıyla, durmaksızın devindiren ve geliştiren kesintisiz süreç..Diyalektik; doğa, toplum ve bilincin, hem varoluşunun, hem de bu varoluşun bilinç tarafından kavranışının yasalarının bütünlüğüdür..
Yalnızlık yenemeyeceğimiz kaderimiz. Mutluluk bu kadere boyun eğmekle başlar ve geliştirir kendini aşkla, dostlukla, parayla. Ama bunların hepsi ancak yalnızların ulaşabileceği şeylerdir.
" Namuslunun orospusu,orospunun namuslusu...! "
Alişan SATILMIŞ
Uzay kavramı, evrensel dağılımı..zaman ise, evrensel dağılım içindeki nesnelerin birbirlerinin yerini alışını dile getirir..
Osmanlı Devleti ordusunda askerin moralini düzeltmek için değişik yollara başvurulurdu.Mehter takımları askerin coşkusunu artırmak için önemli bir vasıtaydı.
Uzam kavramının ve onun dile getirdiği nesnel gerçekliğin anlaşılması, felsefenin temel sorunlarından biridir..
Ve sadecesadece dostluğuna güvendiğim dostumun, çaresizce boşlukta sallanan avuçlarına,
Yüreğim uzanmıştı
Yalnız ve çaresizliklerine ortak olan
Sadece ağlayan yüreğimdi, onların avuçlarında olan
İnsanlar genellikle, içinde yaşadıkları toplumun kendileri hakkında ne diyeceğine, ne düşüneceğine bağımlı olarak yaşarlar. Bu bağımlılık, insanları din ahlakının gereklerini yerine getirmekten alıkoyar. Kurallarını toplumun koyduğu, adeta bir din gibi benimsenen ve uygulanan bu yaşam şeklinin dayanağı, ‘çoğunluğa uyma’ mantığıdır. Bu batıl gelenek toplumda öyle yerleşmiştir ki, kişiler
Eee, ne dersiniz, kolay mı bahara yelken açmak? Bakmayın siz, sırtınızı kızdıran güneşe, şen şakrak daldan dala konarak ötüşen, tomurcuk derdine düşmüş ağaç dallarıyla flört edenlere...
Gece yorgun, devrildi üstüme. Devrik tümcelerim geldi peşi sıra. Devrik tümcelerimle beraber ben de devrildim sessizce. Şimdi sen de bunu yalnızca oku ve düşün. Sakın ses çıkarma bana. Ben susmayı biliyorsam; artık sen de öğren ve yalnızca işine bak; yapabilirsen…
akın zamanda yaşadıklarım beynimin bardağını taşıran son damlanın da düşmesine neden oldu. Çivim çıktı, ayarım bozuldu. Bir kendime baktım, bir aynaya… Bir gariplik var bende. Beklenmedik olaylar karşısında ŞAŞKINA DÖNME tepkimi yitirmişim. Karşılaştığım, gördüğüm baktığım hiçbir olay beni hayretler içinde bırakmıyor artık.
Aynı olmak, her yönüyle eşit olmak anlamına gelmeli midir? Yoksa ayniyet kavramı, farklı farklı özelliklerimizle birlikte ortak bir “pınardan” fışkırdığımızı mı hatırlatmalıdır bize?
Murtaza Efendi bekçilik yaparak evine ekmek götürmeye çalışırken, gece, soğukta, üç kuruş maaşını alırken yalnız olduğunu ne şiddette hisseder sizce? Ölümüne hissetmez mi? Ya da hissettiği yalnızlık değil de çaresizlik mi? Yalnızlık çaresizliğin en kötüsü