Nasıl…
Sizi, sevdiklerinizi, hayallerinizi, hepimizi ve planetimizi kurtaracak yeni bir düzen, ideal bir sistem arayışındayım.
Sizi, sevdiklerinizi, hayallerinizi, hepimizi ve planetimizi kurtaracak yeni bir düzen, ideal bir sistem arayışındayım.
İşte o devirlerde, sardunyaya bir vazife verilmişti. Sivrisinek savar olarak kullanılmaya başlanmıştı. Sıtma mikrobu taşıyan sivrisineklerin hışmından sardunya sayesinde kurtulmak yolu seçilmişti. Zannımca, sardunya da memnundu böyle bir vazifeden. Pencerelerimizin önünde kurulması bu yüzdendi. Vazifesini bî hakkın ifa etmenin hiçbir şeye değişilmeyecek huzuru vardı yüreğinde sardunyanın. Böyle bir
İnsanlar farklı düşünür, farklı görür. Herkes aynı düşünse, aynı şekilde görse, aynı şeye inansa sen'in ne anlamın kalır ki? Sen, 'o' ya da 'ben' değilsin. Sen, sen'sin. Ben, ben'im. Ben ve sen, biz'iz. Biz Mila Kunis'in gözleri gibiyiz: İkimiz de 'göz'üz, renklerimiz farklı. Birimiz olmadan, diğeri yalnız ve
Emeğe uzanacak ellerin boş zamanlara uzanacak ellerden daha çok olacağı umudunu hiç yitirmeyeceğim….
Bekle çocuk….
Geleceğin haritasındaki yolcuların
Güneşe soyunması kadar çıplaktır umut…..
(yalan ne zaman ve nerede ne amaçla söylenirse söylensin yalandır.)
Oysa hiç bir kadın hak etmiyor bir erkek egosu için yok edilmeyi. Hiç bir insan için kimse diyemez ki "katli vaciptir " diye... Bir anlayabilseniz bunu. Bir fark edebilseniz kadının ne için ve neden yaratıldığını.
” bugün içinde yaşadığımız dünya, başkalarına kıyasla hiçbir özelliği bulunmayan kimselerin, en ufak bireysellikten bile yoksun bırakılmış, giderek önceden saptanmış bir soyut davranışlar toplamına dönüşmüş kişilerin dünyası..
Acı neydi? Ya duyan var mıydı? Ben sağır oldum. İnsan kendi sesinin çığlığından sağır olurmuş. Ben deli oldum. Neydi televizyonlarda gördüğüm.. Üzülürdüm.. Ben talan oldum.. Sen Şehit oldun..
Güncele ilişkin okuduğum yazılarda sürekli karşıma çıkıyor; "içi boşaltılmış kelimeler" ya da "içi boşaltılmış kavramlar" deyimi. Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, liberalizm, Kemalistlik, Atatürkçülük, sağcılık, solculuk... derken ta dinciliğe kadar bir çok kelimenin , "içi boşaltılmış" lığından dem vuruluyor yazılarda. Çoğu kez, yazının gidişatından; yazarın kendi doğrularına çarpıcı bir vurgulama
Bu yazımı annemin babası Çanakkale şehidi Arif dedemin şahsında tüm isimsiz şehitlerimize adıyorum.
Çocukları olsa da yanlarında geceleri buz gibi bir yatakta uykuyu hasretle bekleyenler… Göz yaşlarını yastığa akıtırken, bedenlerinin isteklerini çaresizce susturanlar, unutmaya çalışanlar…
Fazıl Say müzisyen olarak Batı' da gördüğü ilgiyi , Türkiye' de görmeyince, savunduğu marijinal söylemlerle gündeme gelmeye çalışıyor. Bunun için de Türk toplumunda kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılıyor, onun da ötesinde onları neredeyse hainlikle suçlayacak noktaya kadar ileri gidiyor...
Aydınlanma Çağını bilmeden nasıl aydın olunur? Kendini " aydın" diye tarif eden herkes aydın mıdır?
Bir ülke düşünün.Aynı topraklarda koyun koyuna yaşayan.Fakat farklı renklere sahip yaşayan insanları,farklı diller konustukları.Onları kendileri yapan bu farklılıklar ise düşmanlıkları.Bir taraf vuruyor,öteki savruluyor.Bir taraf çığırdıkça,diğer diller susuyor....
" Namuslunun orospusu,orospunun namuslusu...! "
Alişan SATILMIŞ
.... Nerede o dumansız hava sahası? Ben hiç bir yerde artık hava sahası göremiyorum....
Günlerce, aha şimdi açılan kutunun içinden çıngıraklarını çınlatarak bir yılan çıkacak diye boşuboşuna bekledim.
Şu son günlerde her "ben"in , "öteki" ile ilgili bir açılımı var neredeyse. Bireylerin, grupların, kurumların, partilerin, sanatçıların... açılımları, yol haritaları savrulup duruyor medyada bir süreden beri. Düşünüyorum da; her bir açılım, orijinalliğinin yanında ne kadar tarafsız ? Ya da tamamiyle tarafsız olabilmek mümkün mü bu tür açılımlarda